Oy vermeyi ihmal etmeyin~
-
Ellerim titriyordu. Ayaklarım tutmuyor, yürümekte zorlanıyordum.
Kendimi zar zor deliler hastanesinin dışına atabilmiştim. Koşarak arabanın yanına kadar gelebilmeyi başardığımda kapıyı aralayıp hızla oturdum. "Tae, beni Jungkook'un yanına götür." Nefes nefeseydim. Tae, bana şaşkınca bakıyor, olanları algılamaya çalışıyordu.
"Miyeon, yüzün bembeyaz bir sorun mu va-"
"Sür şu arabayı!" Taehyung'a ilk defa bu denli sesimi yükseltmiştim.
Arabayı çalıştıran Tae, bana ara ara kaçamak bakışlar atıyordu. Park alanından çıkmayı başardığında hızını arttırdı. "Miyeon, neler oluyor? Neden bu kadar garip davranıyorsun?"
Sesimin titremesini umursamadan ağzımı araladım. "Sadece beni ona götür. Lütfen soru sorma."
Kafasını aşağı yukarı sallayıp hızını biraz daha arttırdı. Derin derin nefesler alıp verdim. Kendini soru sormamak için sıktığının farkındaydım ama şu an tek istediğim bir an önce Jungkook'a ulaşmaktı. Kendimde açıklama yapacak gücü bulamıyordum.
"Miyeon," Vites atıp hızını biraz daha hızlandırdı. "Gerçekten endişeleniyorum. Çok garip davranıyorsun."
Jeon Holding'in önüne sert bir frenle arabayı durdurdu. "Tae, Nara'nın yanına git. Geldiğimde her şeyi açıklayacağım tamam mı?"
Tam bir şey söylemek için ağzını aralamıştı ki hızla kapıyı aralayıp kendimi dışarı attım.
Koşarak holdingin içine girip danışmaya aynı hızla ulaştım. "Merhaba," Nefes alışverişlerimi düzene soktuktan sonra "Ben Jeon Jungkook'u görmeye gelmiştim." dedim.
Kadın gülümseyerek kafasını salladı. "Tabii, kendisi 15. katta. Biraz bekleyin haber vereyim."
Elini telefona götürdüğünde onu beklemeden asansörlere koşmaya başladım. "Hanımefendi, bir saniye!"
Adımlarımı sürdürüp asansörün yanına yaklaştım. Defalarca kez tuşa basıp asansörün gelmesini bekledim. Asansör bulunduğum kata indiğinde kabinin kapıları aralandı. Kendini kabinin içine atıp 15. kata tıkladım. Asansörün kapısını kapatan tuşa tıklayıp kabinin içinde dört dönmeye başladım.
Tamam, Jungkook holgingdeydi. Ama onu görmeden emin olamıyordum. Onun öleceği düşüncesi beni mahvediyordu. Nefes alamıyordum. Bir an önce yanına gidip ona sımsıkı sarılmak istiyordum.
Kapının açıldığını işaret eden zil sesinden sonra kendimi dışarı atıp etrafa bakındım. Masada oturan sekreteri gördüğümde hızla ona doğru koştum. "Jeon Jungkook, nerede?"
"Bir saniye, haber vermeliyim."
Etrafı kolaçan edip sekreterin masasının tam yanında duran kapıyı gözüme kestirdim. Sekreterin aramasını beklemeden hızla kapıya yönelip kapıyı araladım. "Öylece giremezsiniz! Haber vermem gerekiyor!"
Kapıyı ağzına kadar açtığımda çalışma masasında oturan Jungkook'u görmemle gözlerim doldu. O iyiydi. Ona hiçbir şey olmamıştı.
Kapının açıldığını fark eden Jungkook, kafasını bilgisayarından ayırıp bana baktı. "Miyeon, burada ne işin var?"
Ayağa kalkıp yanıma doğru gelen Jungkook'un yanına koşarak kollarına atladım. Kollarımı boynuna dolayıp sımsıkı sarıldım. Gözlerimi kapatıp kokusunu ciğerlerime kadar doldurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Teacher | Jeon Jungkook
FanfictionSevgili öğretmenim, Size yalan söylediğim için özür dilerim. Beni affedin ve öğretin. Bana, iyi bir kız olmayı öğretin. -Yürüyemeyen Kız