Birlikte olduğumuz düşüncesi bir an olsun aklımdan çıkmazken tatilimi olabildiğince onu düşünmeden geçirmeye çalışıyordum. Ama olmuyordu tabii....Bize verilen 2 günlük tatilin daha ilk günüydü ve onu görmeme daha çok vardı. Ah, o kadar çok merak ediyorum ki... Nasıl olmuştu? Yani bilmiyorum. Ben daha önce kimseyi dudağından dahi öpmemişken onun, dans pistinin ortasında dudaklarına yapıştım. Neden bilmiyorum ama güzel hissettiriyor. Dudaklarının verdiği hissi hatırlayamasam bile hayallerimdeki his bile güzel hissettiriyor. Bir de gerçekten öpebilsem dudaklarını neler olurdu acaba?
"Miyeon! 2 saattir sana sesleniyorum kızım? Beni duymuyor musun?"
"Ah, pardon anne." Yakalanmış gibi hissediyorum.
"Kapıda arkadaşın olduğunu iddia eden biri var. Kalkıp bakarsan sevinirim."
Yattığım yerden güç bela kalkmayı başardığımda ayağıma pofidik terliklerimi geçirdim. Terliklerimi zemine sürte sürte ulaştığım kapıyı araladığım anda gördüğüm yüz beni saniyelik olsa şoka uğratmıştı. "Taehyung! Burada ne işin var? Evimin adresini nereden biliyorsun?"
"Hey, arkadaşımın ev adresini bilmemem saçmalık olmaz mıydı?"
Gözümü devirmeme sebep olan cümlesinden sonra ağzımı araladım. "Seni evime kadar getiren şey ne?"
"Şey, ben düşündüm de bu akşam beraber bir şeyler yapabiliriz."
Pijamamın cebine fırlattığım telefonu çıkartarak saate baktığımda saat akşam 9'u geçiyordu. "Bilmiyorum. Anneme sormam lazım."
"Seni aşağıda bekliyor olacağım."
Asansöre yöneldiğinde arkasından bağırdım. "Hey, nereye gideceğiz?"
"Taehyung'un renkli dünyasına hoş geldin kutlaması yapacağız. Biraz şık giyinirsen sevinirim." Göz kırptıktan sonra asansörün içine girerek gözden kaybolduğunda kapıyı usulca kapattım.
Koşarak odama gittim ve üzerime dolabımda elime geçen ilk tişörtle kot pantolonu geçirdim. Tişörtüm biraz fazla pırıltılı olduğu için 'şık' olarak tanımlanabilirdi. Aslında çokta istekli değildim fakat evde oturup kendi kendimi yiyeceğime dışarıda biraz vakit geçirebilirdim.
Koluma çantamı attıktan sonra telefonumu arka cebime yerleştirdim. Annem, mutfakta bir şeylerle ilgilenirken kapının eşiğinden ona seslendim. "Anne, ben çıkıyorum." Cevap vermesini beklemeden kapıya yöneldiğimde koşarak peşimden gelmişti. İşte yine başlıyoruz.
"Bu saatte nereye gidiyorsun? Miyeon! Baban geldiğinde ne söyleyeceğim ona! Miyeon gel buraya!"
Çoktan ayakkabılarımı giyip asansörün önünde yerimi aldığım için apartmanda yankılanan sesini en aza indirmeye çalışıyordu. Bağıramıyordu ve sessiz bir fısıltıyla konuşmaya çalışıyordu. "Nara'lara gidiyorum. Onlarda kalacağım. Merak etme anne."
Asansöre bindiğimde fısıltıyla karışık tehditkar sesi tekrar asansörden çıkmama sebep olmuştu. "En son benim sözümü dinlemediğin de başına neler geldi hatırlıyorsun dimi? Şimdi yine aynı şeyi yapıyorsun. Bu sefer diğer bacağını mı kaybetmek istiyorsun Miyeon!?"
"Anne, hep aynı konuyu açıp durma. Hataydı biliyorum ama bak yürüyebiliyorum." Zaten yaklaşık 1 yıl kadar yatağın içinde mücadele vermeye çalıştım. Tekrar yürüyebiliyor iken elimden ne gelirse yapmak istiyordum.
"Daha demin gelen o bebek yüzlü çocukla gideceğini biliyorum Miyeon."
"Beni Nara'lara bırakacak." Tekrar asansörün içine girip annemin cevabını beklemeden zemin kata tıkladım. Evet, çok değiştim. Evet, eskisi gibi değilim ama beni böyle olmaya iten annemin sürekli beni kısıtlaması. İstemiyorum, onun istediğini gibi bir hayat yaşamak istemiyorum. Gerekirse yaptığım hatalarla birlikte öğreneyim hayatı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Dear Teacher | Jeon Jungkook
Fiksi PenggemarSevgili öğretmenim, Size yalan söylediğim için özür dilerim. Beni affedin ve öğretin. Bana, iyi bir kız olmayı öğretin. -Yürüyemeyen Kız