24.Bölüm

47 6 0
                                    

Merabalaaar :* Uzuuun bir aradan sonra yeni bir bölümle karşınızdayım.Telafi adına uzun yazmaya çalıştım.Ve Doruk'tan da yazayım dedim bu olanları.Umarım hoşunuza gitmiştir.SiziYeni bölümle baş başa bırakıyorum.Sizi kocamaan kocamaaan seviyoruum :* <3

   Sonra hiçbir şey demeden odaya çıktım.Kızlara Doruk’la olan konuşmamızı anlatırken ağlayacağımı hissettim.Tabii normal insanlar bu durumda ağlarlar.Ama ben herkesin yanında ağlayamam.Bu benim için güçsüzlük belirtisidir çünkü. Herkesin yanında haykırarak gülerim yalnız bir anımda hıçkırarak ağlarım.Böyleyim ben.

   Çabucak anlatıp ara verdiğimizi söyledim ve hemen lavaboya gittim.Musluğu da açınca kendimi serbest bıraktım.Bu kadar dayanmam bile mucizeydi.

   Biraz rahatladıktan sonra en azından bütün gece sessizce ağlayabileceğim kanaatine vardıktan sonra yüzümü yıkayıp musluğu kapattım.Ki en az 1 saat sürdü bu durum.

   İçeri girerken Meriç bana yine zafer nidaları atarak bakıyordu.O benim  bu ağlama durumumu biliyor.Lavaboya giderken de anlamıştı zaten.Gerizekalı kankasına anlatmasa bari.

   Sabah hazırlandıktan sonra kapı çaldı.Meriç’lerin ranza en yakın olduğu için gidip Meriç açtı kapıyı.En azından bunu yapıyor.

   Ama sonra beş karış suratla geri döndü.Çünkü Okan beni çağırıyormuş.Bunu bana söyleyen ifadesinin fotoğrafını çekmeyi o kadar çok isterdim ki.Hatta billboardlara falan asmalıyız.

   Her neyse boğazımın üst tarafını kapatıcıyla kapatmıştım neyseki alt tarafı da kolsuz olan gömleğimin son düğmesine kadar ilikleyerek gizliyordum.Çünkü alt tarafı kapatıcıyla kapanmayacak derecede kötü durumda.Nasıl yapıştıysa boğazımı pis şıllak.

   Kapıdan çıktığımda ‘’Naber ortak?’’ diye şebek şebek sırıtan bir Okan’la karşılaştım.Gülerek ‘’İyidir senden?’’ diye karşılık verdim bende ona.Ama o boynuma yoğunlaşmıştı.’’Oha ama.Kızlar mucize yaratıyorlar diyorlar da sen olmasan inanmıycam yaa.’’ Dedi. Salak hep şaşırınca falan saçmalar yine başladık.

   Biz koridordan döndük aşağıya doğru inerken ben hala Okan’ın saçmalamalarına gülüyordum.Merdivenlerden dönerken Doruk’la karşılaştık.Tabii benim yüzümde olan gülümseme falan yok öyle bir şey kalmadı.Doruk bana ateş saçan gözlerle bakıyordu.Bende gözlerimi kaçırmadım,kaçıramadım.

   Biz aşağıya doğru hızlıca indiğimizde o yavaşladı.Ben Doruk’un etkisinden kurtulduğumda Okan’ın mırıldanmalarını duydum. ‘’Nefret ediyorum bu herifen.’’ Diyordu en son. Okan hep böyledir.Beni mutsuz eden her şeyden nefret eder.Sayar,söver hatta döver. Test edilmiş ve onaylanmıştır.Ama iyi ki var.

   Kahvaltıya indiğimizde masanın başını ben çekiyordum.Yanımda Okan karşımda Berke.Berke’nin yanında Alara.Alara’nın yanında Dila Dila’nın yanında Özgür falan bütün tayfa.Masanın sonunda da Doruk’la Selin.

   Yemekhaneye indiğinde gözlerini Okan ve benden almayarak bize en uzak masaya oturdular.

   O arada Okan bana dönüp ‘’Doruk’la aranız mı bozuk sizin?’’ diye sordu. ‘’Ara verdik.’’ Dedim donuk bir sesle ve önüme döndüm.Okan yine bir şeyler mırıldanıyordu.

   Yemeklerimizi yedikten sonra fotoğraf makinelerimizi de alarak grubun götürüldüğü yere doğru yol almaya başladık.Geldiğimiz yer kocaman bir bahçe gibi bir yerdi.Ortasında bir göl vardı.Belli bölgelerinde değişik tiplerde çiçekler falan vardı.Bir bölümünde de küçük köpekler,kediler,kuşlar falan vardı.Botanik bahçesinin büyüğü olarak düşünebilirsiniz.

Aşka KilitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin