19 yaşıma bastığım o günde her doğum günümde olduğu gibi doğmamış olmayı diledim. Hiç bir işe yaramayan babamın kızı olmamayı diledim.
-"Nerdesin lan ? Çık şu evden arkadaşlar gelecek. "
Osman Maral , yani babam. Baba demeye tiksinsem bile babam tam olarak tek kelimeyle ayyaştı.
-"Tamam !"
Gıcırdayan , çürümeye dönmüş odamın kapısını açıp dolaptan bir hırka aldım üstüme. Sonbaharın ikinci ayı beni oldukça üşütmeye başlamıştı. Bende öyle kolay kolay ısınan birisi hiç olmadım. Ki zaten zorla ayakta duran evimizi ısıtan herhangi bir şey yoktu. Kışları dondurucu soğuklarda evde titresem bile kış mevsimini yazdan daha çok severdim.
-"Hadi hadi !!"
Kırışıklarla dolu nefret ettiğim yüzüne kaşlarımı çatıp evden çıktım. Harabeye dönmüş çoğu yerde bina molozları olan sokakta titreye titreye yürüyüp çocukluk arkadaşım olan Eylül'ün kapısını çaldım. İki ev yanımızda olan evlerinde ailesiyle yaşıyordu. Benim ayyaş babam gibi kendini bırakmayan babası iki kuruş para için gece gündüz çalışır onlara bakardı.
-"Gece kuşu gel , hoşgeldin." Alışıklardı böyle gelmelerime. Babam kafasına tak ettiği zaman beni kovardı. Bazen odama girmemi söyleyip bana kilitletirdi ve arkadaşları gidene kadar çıkmamamı emrederdi. Düşünceli olduğu tek konu bu.
-"Hoşbuldum." diyip siyah düz taban , bağcıklı botlarımı çıkardıktan sonra eve girdim. Yemek kokuları anında burnuma dolmuştu.
Oturma odasına adımı atar atmaz yere kurulmuş sofraya gözüm kaydı.
-"Afiyet olsun. " dedim Melike teyze ile Mustafa amcaya.
-"Gel beraber olsun yavrum." Gülümseyip itiraz edemeyeceğim masa için yere çöktüm. Eylül mutfakfan getirdiği tabak ve çatalla yanıma oturdu.
-"İş nasıl gidiyor ?" Pilav aldığım çatalımı ağzıma götürüp Mustafa amcaya baktım.
-"Bildiğin gibi Mustafa amca. İdare ediyoruz işte." dedim.
Babam çalışmayınca mecbur ben çalışıyordum. Zorla ondan gizli liseyi okumuştum ama üniversite okumak zor olacağından hiç o işe kalkışmadım. Okuldan vakit bulduğumda hafta sonları çalıştığım kitapçıda artık tam zamanlı çalışıyordum. Aldığım asgarî ücretin bir kısmını kendime ayırıp çoğunu babama veriyordum. Parasız kalıp içki alamadığı zamanlar dayağını yediğimden vermek zorundayım.
-"Baba bende çalışmak istiyorum !" Eylül her seferinde olduğu gibi yine aynı konuyu açtı.
-"Başlama yine kızım." Mustafa amca onun okuyup doktor olmasını çok istiyordu. Eylül de istiyor elbette ama ailesine bir yardımı dokunsun diye çalışma isteğini her daim dile getirirdi.
Bence bu konuda çok şanslı.
-"Kızım sen okuluna bak. Çalıştın kazandın gül gibi oku hayatını kurtar." dedi Melike teyze.
O anda yine keşke annem olsaydı dedim. Olsaydı da bana nasihat etseydi. Ama yoktu işte. Ben doğduktan bir kaç gün sonra hastalanıp ölmüş. Babam öyle söyledi. Akrabalarımız da bizimle görüşmediğini babama söylemişler. Ondan dolayı böyle yalnızız.
-"Annen haklı." Eylül somurtup yemeğine devam etti.
Sık yemediğim için küçülmüş olan midem sağolsun bir iki lokma sonrasında doymuş masanın toplanmasına yardım etmiştim. Ardından Eylül'le odasına girip yatağına kurulduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNLU AŞK
RomanceAralarındaki yaş farkı hiç bir şeye engel olamayacaktı. "Anlamayanlara ve anlamak istemeyenlere dip not ; bu bir yaş farkı hikayesidir. Yaş farkı günümüzde olan 6-7 yaş gibi sıradan bir fark değildir. İdrak edecek olgunluğa erişmemiş okuyucular lütf...