• 34

84.2K 3.2K 123
                                    

Akşamında kaldığım evde Eylül'ün yatağında güne başlarken elimi telefona attım. Atahan'ın sabahın çok erken saatinde attığı mesajı görünce sevinçle yatağa geri girdim.

-Nerdesin ?'

Bu mu yani ?

Gülümsemem yüzümde soldu.

-Sana da günaydın.'

Telefonu kenara bırakıp yatağı toparladım. Eylül'ün dolapta bıraktığı tek tük kıyafetlerinden giyinmiştim. Taytla ince bluzun üzerine polar kapşonlu hırkayı geçirip oturma odasıyla bağlantılı kapıyı açtım. Melike teyze yer sofrasında otururken koltuğa yaslanmış kadın programlarından birini dikkatle izliyordu. Bu görüntüyü görmeyi özlemişim.

-"Günaydın !" dedim enerjik olmaya çalışıp.

Gözlerini televizyondan ayırmadan çayını yudumladı.

-"Günaydın , gel kız gel çok heyecanlı kadının gelini hamile haliyle evden kaçmış."

Sobanın üstüne ellerimi tutup biraz ısıttıktan sonra yanına oturdum. Mustafa amca da salona girince ona gülümsedim.

-"Hasret kaldık yüzüne vallahi." Bizim gibi yere oturunca iki boş çay bardağına çay döktüm.

-"Haklısın Mustafa amca bende sizi çok özlüyorum."

-"Olsun kızım her istediğinde gel. Eylül olmayınca ev çok sessiz en azından seninle şenlenir evimiz." dedi.

-"Mustafa sen bugün kahveye bir yere git , mahalleden komşular oturalım dedik."

Melike teyzenin ricasını kıramayan Mustafa amca kahvaltıdan bir kaç saat sonra evden çıkmıştı. Bende evi süpürüp düzelttim ve sonrasında Melike teyzeye yardım ettim. Herkes bir çeşit yapıp getirecekmiş o yüzden bizde sadece börek sardık ve çay koyduk. Komşular gelmeden saçlarımı at kuyruğu yapmış çantamdan bulduğum rimeli gözlerime sürmüştüm. Ayaklarım üşüyünce Eylül'ün ayakkabı dolabından tavşanlı pofuduklarını ayağıma geçirdim.

-"Haticenin kızı Hanife birileriyle geziyormuş öyle diyorlar."

Dedikodunun göbeğinde kesinlikle en kafa kadın Melahat teyzeydi. Herşeyi görür ve bilir. Mahallenin kadınları arkalarından konuştuğunu bildiklerinden ondan çok haz etmezlerdi ama arayı iyi tutmayı da ihmal etmezler.

Yer kalmayınca mahalleden iki genç kızla yerde oturmuş çay içiyorduk. Birisi Melahat teyzenin hala evlenememiş otuz beş yaşındaki kızı Dilek. Diğeri de Melike teyzenin karşı komşusunun kızıydı.

-"Bende gördüm mahallenin başında arabadan iniyordu. " diye destekledi mahalle kuaförümüz Songül abla.

Kadınlardan aa , uu gibi nidalar işitirken çayları tazelemeye kalktım. Demliği elime aldığımda zil çaldı.

-"Dilek koş kızım sen bak." dedi Melike teyze. O gidince bende çayları doldurmaya başladım.

Daha ikinci tanımadığım teyzeye döküyordum ki kadınların hepsi sus pus olup oturma odasının açılan kapısına baktılar. Doğrulup baktığım anda olduğum yere çakıldım. Kapının genişliğinde bedeniyle yer kaplayan Atahan bütün çekici görüntüsüyle buradaydı. Siyaha bürünmüş yakıcı bakışları düzdü.

Burada ne işi olduğunu sorgulamayacak kadar onu izlemeye daldım. Yine siyah giyinmişti. Bu defa gömleğine varana dek jilet gibi siyahlara bürünmüş. Çok ama çok yakışıklı. Ona milyonuncu kez aşık olmama ne demeli ?

-"Aa siz şey değil miydiniz? Buyrun içeri gelin."

İlk tepkiyi veren Melike teyzeydi. Koltuktan kalkıp baş örtüsünü düzeltti. Atahan içeriye adım atınca elimdeki çaydanlığı sobanın üstüne bıraktım. Dilek ondan gözlerini çekmeden odanın kapısını kapattı.

EFSUNLU AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin