Hamileliğimin dördüncü ayında her gün olduğu gibi bebeğimiz için yapmaya başladığımız odaya girmiştim. Günün belirli saatleri buraya gelip kafamda tasarladıklarımı bir yere yazıyor ona göre alıyordum. Dolabı ve konsolu hazırdı ama daha beşiğini seçmedim.Ve bizim evimize minik bir prens doğacak !
Bunu öğrendiğimizde o kadar mutlu olduk ki. Tabiki önceliğimiz sağlıklı olarak dünyaya gelmesiydi ama ilk çocuğumuzun erkek oluşu benim kadar Atahan'ı da sevindirdi. Hatta havalara uçtu diyebiliriz. Bir hafta otuz iki diş sırıtarak gezdi. Serhan'dan bahsetmiyorum bile ! Her gelişinde ayrı bir hediye getiriyordu.
Annemler , anneannemler , kızlar , Aydan'la Ural çifti kısaca herkes benim yanıma gelmeden hafta geçirmez olmuşlardı. Melike teyzem bile iki üç haftada bir ördüğü minicik tatlı kıyafetleri bana getiriyordu.
-"Miniğim ne yapıyorsun ?"
Camdan dışarıya dalan bakışlarımı sesine hayran olduğum adamın gelişiyle çektim. Ona dönünce hep yaptığı gibi ilk karnımı sonra yüzümü okşayıp dudağıma uzandı. Hasretiyle yandığım öpüşmemizi kısa keserken başımı göğsüne dayadı.
-"Gitmeni istemiyorum." diye mırıldandım gözlerim yeniden dolarken.
Ensemden bastırıp iyice kendine çekti ve sıkıca sardı kollarını. Kokusunu içime kazımak istercesine çektim.
-"Güzelim , bir tanem benim sadece üç gün. Ne olur böyle yapma ben istiyor muyum sanki gitmek ? Hamile karımı bırakmak bana kolay mı geliyor sanıyorsun ?"
İyice duygusallaştığım dönemlerimde ona ağlamamak için söz verdiğimden kendimi sıktım.
Bir şirketle anlaşmak için şehir dışına çıkması gerekiyordu. Büyük bir işti onun için. Ama ben onsuz durmak istemiyorum ki. Beni de yanında götürmüyordu boşuna yorulurum diye.
-"Olsun yine de keşke gitmesen." Titreyen sesimden ağlamamın yakınlaştığını anlayan Atahan yanaklarımı durmadan öpüp gülmemi sağladı.
-"Artık çıkmam lazım geç kalıyorum yoksa."
Odadan aldığı küçük bavulu şoföre verirken kapının önünde kalın örtüye sarılmış onu izliyordum. Aralık ayının kendini fazlasıyla hissettirdiği dondurucu rüzgar eserken olduğum yerde titredim.
Üzgünüm bebeğim babayı yola koymamız gerekiyor biraz daha dayanmalısın.
-"Önce kendine sonra oğluma iyi bak tamam mı ? Ben gelene kadar çok uslu dur. Bir yere giderken haber vermeyi de asla ama asla unutma. Her hareketine, yediğine , içtiğine herşeyine dikkat et."
Başımı sallayınca gülümseyip dudağıma yumuşak dudaklarını değdirdi. Örtünün altına ellerini sokup belirgin karnımı okşadı.
-"Sende kendine dikkat et. Bizim için erken gel." dedim boynuna sarılırken.
Ondan aylar sonra ilk ayrılışımdı. Zor geliyordu.
Burnunu boynuma sürtüp homurdandı.
-"Kokun olmadan nasıl uyuyacağım bilmiyorum."-"Geç kalıyoruz efendim !" Şoför seslenince mecburen ayrıldık. Arabaya binmeden arkasında el sallarken üzülmesin diye kocaman gülümsemiştim.
Sonra eve girince bir saat falan ağladım tabi. Ne yapayım kocam o benim !
-"Akşam yemeğinde canın bir şey çekiyor mu kızım ?"
Hasibe teyze kapıdan başını uzatıp sorduğunda ona olumsuz olarak başımı iki yana salladım.
-"Hayır Hasibe teyze."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNLU AŞK
Roman d'amourAralarındaki yaş farkı hiç bir şeye engel olamayacaktı. "Anlamayanlara ve anlamak istemeyenlere dip not ; bu bir yaş farkı hikayesidir. Yaş farkı günümüzde olan 6-7 yaş gibi sıradan bir fark değildir. İdrak edecek olgunluğa erişmemiş okuyucular lütf...