O gün akşam eve gittiğimde abartısız söylüyorum pertim çıkmıştı. Kaza olayından sonra ailem mertin ailesi ilede sıkı fıkı olmuştu.
Mert bizim evdeydi. Bahçede oturuyorduk.
"Uzun zamandır baş başa kalamıyoruz anlat bakalım nasıl gidiyor" diye sorduğunda hemen döküldüm tabi buna ihtiyacım vardı .
"Aslında iş iyi . Yani kötü gitmiyor. Senden sonra baya iyi oldu ama bi daha oraya o halde gelirsen bu sefer seni gerçekten öldürürüm. Hayatımın en zor günüydü sanırım" dediğimde kahkaha attı.
"Merak etme, birdaha oraya istesemde araba kullanırken kaza yaparak gelemem zaten" gülerek söylemişti ama üzüntü vardı cümlenin içerisinde hemen söze atıldım.
"Evlenme teklifi aldım" dediğimde gözleri büyüdü ve bir anda bağırarak
"Ne! Kim? Barış biliyor mu?" Diye bağırdığında hemen ağzını tuttum .
"Salak , bilmiyor tabikide , sayende öğrenecekti. Bi kaç ev var aramızda " dedim. Sakinleşti ve bende sonunda konuşabildim.
"Ya bi anda adam geldi bana dediki benimle evlensene, önce şaka yapıyor zannettim. Sonra ciddi ciddi suratıma bakınca . Hayatımda biri var benim zaten dedim. Yüzük falan görmeyince herhalde böyle bir girişim yaptı" dedim.
"Valla yürek yemiş , ama adam ne bilsin yüzük yok yalnız genç bir kız atılmış hemen, yakışıklı mı bari?" Diye sorduğunda
"Hastanenin gözdesi ama banane!" Dedim. İkimizde güldük.
"Sen nasılsın?" Diye sordum. O böyle soruları kazadan beri sordurmuyordu kendine ama
"Nasıl görünüyorum. Yaşadığım için mutluyum , böylede olsa" diyerek ayaklarını gösterdi. Fizik tedavisi iyi gidiyordu bu arada , çok hafifte olsa ayaklarını oynatabiliyordu. Bu da hepimizin içine bir tutam umut serpmişti. Artık fizik tedavilere daha büyük bir mutlulukla gidiyordu mert.
"İyisin iyisin" dedim . Elini tekerlekli sandalyesinin arkasına attı ve bir kitap çıkardı.
"Bunu sana aldım" dedi . Agathanın bir kitabıydı bu uzun zamandır okumak istediğim kitaplarda başını çekerdi, ama yanlışlıkla poirotun öldüğü kitabı okuduğum için hevesim kaçmıştı. 5küçük domuzu görünce anılarım depreşti.
"Yalvarırım ağlama, başladın mı susmuyorsun. Mutlu ol diye aldım tamam mı? O kitabıda aklından çıkar sanki onu hiç okumamışsın gibi tamam mı?" Dediğinde sümüklerimi geri çektim ve gülerek
"Tamam ya uf . Özlemişim zaten, bu gece bitiririm yarın başka al " dedim.
"E çüş yani" diye karşılık verdi.Ve kitabı bitirdim. Benim kitapları bir gecede bitirmek gibi biz özelliğim vardı . Bitmeden uyuyamıyordum çünkü, ve şu an saat 5
"E bari uyumayayım ben gideyim barışı uyandırayım" ihigigi diye gülerek pijamalarımla sokağa atladım ve barışların evine gittim. Yedek anahtarlarının her zaman nerede olduğunu bilirdim. İçeriye yavaşça girdim ev ahalisinin uyanmasını istemezdim. Barışın odasına çıktım ve usulca kapıyı açtım. Uyuyordu. Kulağında kulaklıkla , telefonda oyun oynarken uyuyakalmıştı kesin benim koca bebeğim. Yanına yaklaştım ve kulaklığını çıkarıp kucağındaki telefonu aldım . Telefonda arama motoru açıktı ve orada ne yazıyordu biliyor musunuz?
"En iyi evlenme teklifleri, nasıl evlenme teklifi edilebilir" bana evlenme teklifi etmeyi mi düşünüyor ? Diye içimden geçirirken kıpırdandı ve gözlerini açmadan
"Bademli şampuan ne işin var bu saatte burada?" Dedi. Telefonunu hemen masaya bıraktım ve yatağa oturdum.
"Kitap okudum, uyuyamadım" dedim . Kolunu açtı , oraya uzanmamı istiyordu. Gülümseyerek başımı koluna koydum , bana sarıldı ve
"Bi kaç saat sonra işe gidip deli gibi çalışacaksın, ama hiç uyumamışsın. Bir cezayı hak ediyorsun bence " dediğinde şaşırarak
"Ceza mı? Ne cezası" dediğim esnada dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ceza dediği şey gerçekten bu muydu? Eğer buysa ben sonsuza kadar cezalı kalmak isteyebilirdim de . Dudaklarımız ayrıldığında yüzüne baktım uzun uzun . Uyku mahmurluğu vardı gözlerinde ama aynı zamanda huzur. Sanki bana iyiki buradasın iyiki benimlesin diyordu yüzüyle...
sıkıca sarıldım ona ve iş için hazırlanmaya gidene kadar kollarından ayrılmadım.Acilde beni kim karşıladı bilin bakalım. Tabikide can bey , deske dayanmış öylece benim hastaneye girişimi izliyordu.
"Günaydın" diyerek yanından geçtim ve üzerimi değiştirmek için soyunma odasına girdim. Orada lavaboya girdiğimde içeriye bi kaç kişi girdi konuşmalarını dinlemedim ama duymak zorunda kaldım kapı ile bitişikti giyinme odası.
"Şu yıldız da manyak mıdır nedir? Bal gibi adam ağzının içine düşecek. Sevgilim var diyor . Acaba zoru mu oynuyor" dediklerinde kapıyı aniden açtığımda irkildiler .
"Size göre bal bana göre değil, makyak da değilim ve ayrıca çocukluk arkadaşım, aynı zamanda erkek arkadaşım ve onu çok seviyorum. Eğer bu kadar beğeniyorsanız can bey' i burada oturup insanların dedikodusunu yapıcağınıza onu kendinize ayarlamaya çalışın" diyip soyunma odasından çıktım. Şok olmuşlardı ama artık gerçekten bıkmıştım.her duyan aynı tepkiyi veriyordu, herkesin beğendiği şeyi beğenmek zorunda mıyım? Asla değilim. Neden insanlar diğerlerinin hayatını yargılıyor ki dünyanın en iğrenç şeyi. Sinirle çıktığımda can bey yine oradaydı suratıma karşı sırıtıyordu, yanından tepkisiz geçtim. Çünkü ona karşı hareketlerim sürekli izleniyordu ve ben daha fazla dedikodu istemiyordum.İş yoğunluğu ile bi kaç saat geçirdikten sonra öğle arasında yemek yedim tekrar içeriye dönüp bugün geç çıkıcı olduğum için yoğun bir şekilde çalıştıktan sonra mola verip kahve içmek için her zamanki yerime gittim. Yalnız başına oturduğum esnada. Birden ufak bir çocuk elime not tutuşturup uzaklaştı. Üzerimden şaşkınlığı atamadım ve hemen notu açtım. Tam sağındaki üçüncü ağacın oraya gel yazıyordu. Notların dediğini yaptım. Ne olduğunu bilmiyordum ve deli gibi merak ediyordum. Orada durduğumda etrafta başka birşey göremedim ki tekrar çocuk geldi ve elime başka bir not daha tutuşturdu.
"Yanlış oldu 5. Ağaç olucaktı " yazıyordu. Yüzümdeki tebessümle birlikte 5. Ağaca gittim.
Üzerine not yapıştırılmıştı.
"Sola doğru dümdüz ilerle. Orada hastaneye bağlı olan bir park vardı . Bu not beni ona doğru yönlendiriyordu dediğini yaptım ve parka ulaştım. Garip birşey vardı ama normalde tıklım tıklım olan parkda kimse yoktu. Salıncağın üzerinde bir not farkettim ve yanına gidip elime aldım üzerinde
"Otur ve bekle" yazıyordu . Yazılanı yaptım oraya oturdum ve kendimi hafifçe sallayarak bekledim. Bekledim. Ve bir anda barış ağaçların tam ortasından bana doğru gelmeye başladı. Asıl olay şuydu geçtiği yerlerdeki ağaçlar rengarenk yanıyordu. Adımını attığı her an ağaçlar gökkuşağı gibi yanıyordu. Gözlerim dolmaya başlamıştı. Bu bu sanırım tahmin ettiğim şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Aptal Aşık
Novela JuvenilO ailesi ile birlikte oradan ayrılırken arabalarının arkasından belki bir kere dönüp bakar diye kaybolana kadar izledim, o bakmadı.. Bir kere bile . Ben hep onu izleyendim o arabanın arkasından o ise asla dönüp bakmayan... Sesini seviyorum, her zam...