__8__

11 3 0
                                    

Barış tamda söylediği gibi sınavdan sonra derneğin kafesinde benimle çalışmaya başladı. Ben barista olarak işleri baya ilerletmiştim, oda servis yapıyordu. Bizim üniversite ile bağlantısı olduğu için buranın , daha üniversiteye geçmeden bir sürü tanıdığı olmuştu bile onun birileri ile bağlantıya geçtiğini, arkadaş edindiğini gördükçe mutlu oluyordum.

Yeni biri daha başlamıştı baristalığa yanımda duruyordu . İsmi Can ' dı . Böyle isimler bana hep gereksiz kısa gelmiştir. Sessiz tipli biriydi , yada cool olmak için çok konuşmuyordu henüz karar veremedim.

"Çok kısa sürede öğrenmişsin herşeyi" dedi yanımda duran can
"Ben zaten buraya çok sık gelip giderdim. Kolay oldu alışmam, sende alışacaksın merak etme" Dedim. Arkadan bir ses geldi , baya kalın bir ses boru gibi.

"Masa 15in siparişleri hazır mı?!"

İçecekleri önüne koyup
"Öküz gibi bağırmasana " dediğimde bana göz devirip içecekleri alıp gitti asabi prens. Günlerim aşırı sorunsuz ve mutlu ilerliyordu, barışın şu sıralar manitacılık işlerine girmemesininde büyük bir etkisi olabilirdi tabi buna ..
iş çıkışında kıyafetlerimi giyip kapıya çıktığımda barış beni bekliyordu. Bekleyen biri daha vardı ama farketmeden barışın yanına gitmiştim .
"Ne kadar uzun sürüyor senin hazırlanman kızım be " diye yakınan barışa
"Ben kadınım , uzun sürer tabi. Tabi sen beni askerlik arkadaşın olarak gördüğün için garipsemen normal" dedim. Bir kişi daha bekliyordu dedim ya heh o kişi seslendi bana ve yanımıza geldi . Gelen kişi candı.
"Kahve falan içebilir miyiz? Müsaitsen" dediğinde ağzımdan tek kelime çıkarmama fırsat vermeden barış söze atıldı .
"Hayır gelemez " dedi. Gözlerimi fal taşı gibi açıp ona baktım.
"Ben sana sormadım ama " diye karşılık verdiğinde can, barışın bu tavrına bende sinir olmuştum.
"A bugün olmaz ama yarın olabilir " diyip gülümsedim. Canla birşeyler içmek umurumda bile değildi ama barışın tavrına sinir olmuştum. Bugünde ilim yoktu aslında ama şimdi gelicem desem barışı rezil etmiş olurdu . Can yanımızdan uzaklaştığında yolda yürüdüğümüz esnada barışa dönüp
"Bana sorulan sorulara neden cevap veriyorsun" dedim. Kızdığımı anlamıştı.
"Özür dilerim, istemeden oldu. Onunla gitmeni istemedim sanırım" dediğinde yolda onu durdurup önüne geçtim.
"Bak ümit diye birşey var insanı vezir de eder rezilde . Böyle davranma ne olur ? Ben anlayamıyorum seni , ve ümit ediyorum beni rezil etme başka şeyler düşünmememi sağlaman !" Dedim ve adımlarımı sıklaştırdım . Beni anlamasını ummuştum. Eve vardığımda zaten işten olan yorgunluğum vesilesi ile direkt uyumuştum.

Ertesi gün iş çıkışına kadar siparişler haricinde barışla hiç konuşmamıştık. Bir şeye trip atıyor gibi hissediyordum ama ne olduğu hakkında fikir sahibi değildim. İşten çıktığımız esnada cana verdiğim söz geldi aklıma . Çıkışta zaten kapının önünde beni bekliyordu . Yanına gittim ve en yakın kahve dükkanına girdik. Sert bir filtre kahve aldım . Muhabbet etmeye başladık ama bu sohbette beni rahatsız eden çok şey vardı.

"Bir erkeğin en çok neresini beğenirsin ?"
"Fiziğin çok güzel"
"Ne kadar sportifsin" gibi saçma sapan şeyler söylüyordu ve genelde konuşurken ağzıma bakıyordu.

"Çok garip sorular sormuyor musun? Sencede " dediğimde aniden
"Seni tanımak istiyorum" diyip masanın üzerindeki elime elini koyduğunda kan beynime sıçramıştı.
"Ne yapıyorsun sen ya" diyip elimi çektiğimde
"Hadi ama . Tüm gününü bana birşeyler öğretmek için harcıyorsun. Sende benden hoşlanıyorsun biliyorum" dediğinde sinirden isterik bir kahkaha atmıştım.
"Sen deli misin yan? İş öğretiyorum sana böyle saçma bir kanıya nerden vardın sen" dediğimde sandalyesini yanıma çekti ve beni öpmeye çalıştı . Ardından kafenin kapısı ani bir hızla açıldı ve yüzü kıpkırmızı olmuş sinirli olan barışın bize doğru geldiğini gördüm. Işık hızında bir yumruk indirdi canın suratına .
"Barış yapma , gidelim" dediğimde 3. Yumruğunu indirmekten vazgeçmişti. Kafeden dışarıya çıktığımızda barış elimden tutup resmen beni sürüklüyordu.
"Sen gerizekalısın, ya ben anladım bakışlarından anladım, seni yicek gibi allahım alamadım ben sinirimi geri döncem" diyip geriye dönmeye yeltendiğinde onu durdurdum .
"Barış hayır ben korktum." Dedim vazgeçti gitmekten bana döndü ve ellerini yanaklarıma koydu.
"Yani bilmiyorum , korktum. Birazda midem bulandı neden bilmiyorum . Sen gelmeseydin o beni pis ağzıyla öp" diyeceğim esnada ellerini dudaklarıma bastırdı ve
"Asla yapamazdı . İzin vermezdim. Öldürürdüm" dedi . Sakinleştiğimde yürümeye devam ettik. Elimi sıkı sıkı tutuyordu sanki ondan kaçacakmışım gibi.
Evimin önüne geldiğimizde
"Kimseyle buluşmayacaksın" dedi. Bunu kıskanan bir tonlamayla söylemişti allahım yoksa gerçekten oluyor mu? Beni kıskanıyor mu ?
"Neden" dediğimde sinirlenerek
"Nedenini anlamıyor musun? Böyle oluyor işte erkekleri tanıyorum. Senin kılına zarar gelse önce öldürür sonra ölürüm" dediğinde tekrar
"Neden ?" Diye sordum. Kolumdan tuttu. Sıkıca ve sürüklemeye başladı, ve o parka küçükken üstümüzü başımızı pert ettiğimiz o parka götürdü beni . Sırtımı ağaca dayadı ve
"Gerçekten öğrenmek istiyor musun? Son zamanlarda neden böyle davrandığımı duymak ister misin?" Dediğinde gözleri alev gibi bakıyordu korkmuştum.
"Barış neden böyle davranıyorsun? Canımı yakıyorsun!" Diye bağırdığımda tuttuğu kollarımı bıraktı ellerini kafasına koydu ve
"Allah kahretsin, özür dilerim. Bilmiyorum tamam mı bilmiyorum. Bildiğim tek birşey var . Seni başkasının yanında görmeye dayanamıyorum" dedi. Evet basbayağı kıskanıyordu beni, o kadar mutluydum ki içten içe
"Hayatına başka birini alma ihtimalin beni kudurtuyor yıldız . Mutlu musun?" Dediğinde yan taraftaki banka çökmüştü. Yanına gittim ve kulağına yanaştım.
"Mutluyum" dedim. Bana baktı gülümsüyordum, sakinleştiğine şahit oldum gözlerinden anladım.
Belki seni seviyorum demedi, seni kıskanıyorum da demedi . Ama ben en azından ikinci cümleyi iliklerime kadar hissettim, ve hiç olmadığım kadar mutluydum .

Eve vardığımızda yanımda dikilip
"Gitmek istemiyorum ben eve" dedi. Gülümsedim ve
"Eve gitmeyip ne yapıcaksın " dedim. Aniden bana sarıldı, kokladı. Neden yaptığı , ne yaptığı hakkında hiçbir fikrim yoktu ama ona sarılmak, o kadar güzeldi ki sormadım bile içinden bir oh çektiğini duydum ama
"İyiki takip etmişim sizi" dedi kollarını benden ayırırken daha sonrada  film izleme teklifi sundu. Bende kabul ettim ne mi oldu tabikide ikimizde çalışmanın verdiği yorgunlukla filmin yarısına bile gelmeden uyuyakaldık.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İki Aptal AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin