11. Bölüm - I still don't know just how we screwed it up.

6.6K 572 64
                                    

Doktor kocaman olmuş gözlerini yere indirdiğinde, Chanyeol hala sırıtan yüzüyle ona bakıyordu. Heyecanlanmıştı. Doktora yola getirmiş olabilirdi.

Doktor derin bir nefes aldı, ardından yavaş yavaş baktı. Kafasını kaldırıp çikolata rengi saçlı çocuğa baktığında gözlerindeki heyecanı gördü. Ona büyük bir hak veriyordu. Sonuçta, onun yaşadığını o da yaşabilirdi.

''Pekala Bay Park. Bay Byun'la görüşmenize izin veriyorum, bu öğleden sonra sizi onun odasına götüreceğim. 2 saatlik vaktinizde bol bol konuşabilirsiniz.'' Sesi düşündüğünden daha da titrek çıkarken Chanyeol'ün gülümsemesi daha da büyüdü.

Sonunda.

Sonunda Baekhyun'la konuşabilecekti. Sonunda onunla vakit geçirebilecekti.

''Çok teşekkür ederim,'' dedi gülümsemesini kaybetmemeye çalışarak, ''Gerçekten çok teşekkür ederim. Sağolun.''

Doktorun yüzüne de bir gülümseme yayıldı. Chanyeol'ü bu hastaneye geldiğinden beri ilk defa mutlu görmüştü.

''Lütfen kendinizi yormayın. Önce öğle yemeğinizi yiyin, az sonra hemşire-'' Ancak Chanyeol onun sözcüğünü böldü.

''Hemşire yerine, hemşir olabilir mi? Lütfen?'' dedi. Kadınlardan etkilenmemesine rağmen kadınlarda bıraktığı etki ve kadınların bu etkiye verdiği tepki onu çok sinirlendiriyordu.

''Tabii,'' dedi doktor gülümsemesine devam ederek, ''Az sonra yemeğiniz gelir. O zamana dek kaslarınızı açmak için odada dolaşabilirsiniz.''

''Teşekkürler,'' dedi Chanyeol, dudaklarındaki tebessümle.

Doktor odadan çıkınca tebessüm gülümsemeye dönüşmüştü. Chanyeol sonunda sevgilisini görebilme ve ona her şeyi hatırlatabilme şansını ele geçirebilmişti. Mutluydu.

*

Doktor, Chanyeol'ü tekerlekli sandalyeyle odaya doğru götürürken, bulundukları koridorda göz gezdirdi çocuk. Sandalyede neden oturduğunu bilmiyordu, oysaki o gayet sağlıklıydı ve yürüyebiliyordu. Hatta yürüseydi bu vücuduna daha çok iyi gelecekti. Ama doktor onu yormamak için oturtmuştu.

Sandalye yavaş yavaş ilerlerken Chanyeol kolunu kaldırıp hareket ettirdi. Bir hafta boyunca uyuduğuna inanamıyordu, bu süre boyunca vücudu kaskatı kesilmişti. Eklemlerinin ağrıdığını hissetti ve şimdi düzgünce düşününce tekerlekli sandalye daha mantıklı gelmişti.

Son koridora girdiler. Chanyeol bu koridoru biliyordu, sonunda Baekhyun'un odası vardı. Şişmeye başlamış ciğerlerini sakinleştirmeye çalışırken kafasını kaldırıp doktora baktı.

''B-Baekhyun... Uyanık mı acaba?'' diye sordu yumuşak bir sesle.

Doktor Chanyeol'a bakmadan yürürken,

''Odaya gittiğimde abisiyle beraber oturuyordu,'' diye cevapladı onu.

Chanyeol şaşırmıştı. Kafasını çevirdi ve ileriye doğru bakmaya devam etti.

''J-Junmyeon'u kabullendi mi?'' dedi mırıltıya benzer bir sesle.

''Evet, abiniz ve yengenizi kabullendi. Ama bundan daha da önemlisi, ne istediği.''

Doktor konuşmayı bitirince Chanyeol kanının donduğunu hissetti. Damarlarında sıcak, kırmızı ve korkutucu sıvı yerine sanki soğuk su dolaşıyordu. Buz parçalarıyla bezenmiş soğuk su. Midesi de donmaya başlamıştı. Parmak uçları da titriyordu.

''N-N-Ne istiyor?'' diye sordu Chanyeol. Tam o sırada, odanın kapısının önünde durdular. Doktor kapıyı açmadan önce Chanyeol'ün kulağına eğildi.

''Bunu ona siz soracaksınız Bay Park, ben değil.''

Ve elini uzatıp kapıyı açtı. Chanyeol'ün vücudu heyecan ve korkuyla sarsılırken güneş ışığını hissetti gözlerinde. Ve kamaşma sona erdiğinde yatakta oturan güzel, ince vücudu gördü.

Hala yaralarla dolu olan vücudu.

Baekhyun kafasını derin bir şekilde baktığı duvardan ayırıp çevirdi ve ifadesiz yüzü Chanyeol'ünkiyle buluştu.

Konuşmak için onu bekliyordu.

*

Doktor tekerlekli sandalyeyi Baekhyun'un yatağının önüne getirene kadar, Baekhyun çikolata rengi, uzun saçlı çocuğa baktı. Onu bir yerlerden hatırlıyordu sanki.

Ah evet! O gün ona bağıran çocuktu bu!

Doğrusunu söylemek gerekirse, o gün Baekhyun ondan ürkmüştü, çünkü ona neden bağırdığını ve neden böyle davrandığını anlayamamıştı. Bu tuhaftı.

Doktor birbirine bakan iki çocuğu yalnız bırakarak kapıya yürüdü,

''Bay Byun,'' dedi gülümsemeyerek, ancak Chanyeol ona bakmamıştı, ''Bay Byun, lütfen Bay Park'la iki saat boyunca bir sorun çıkarmadan anlaşın. Daha sonradan geleceğim.''

''Peki Bay Ming,'' dedi Baekhyun da gülümseyerek.

Chanyeol çok kötü hissediyordu. Tam bir bok gibi. Mesaiye kalan memur gibi. Yada ciğere bakan kedi gibi.

Canı çok fazla yanıyordu. Bu acı o kadar fazlaydı ki, vücudu kaldırmıyordu bunu.

Gözlerinin dolu dolu olduğunu hissetti, ama ağlamamalıydı. Baekhyun bu haldeyken ağlayamazdı.

Kapı kapanınca, Baekhyun kafasını çevirip Chanyeol'a baktı.

Bembeyaz bir ten, beyaz teni narince örten çikolata kahvesi, ipek gibi görünen saçlar. Ve aynı renkte, hüzünlü çekik gözler. Bu güzel yüzü, iki sevimli kulak destekliyordu tabii. Vücudu ise, Baekhyun'un uyandığından beri gördüğü en güzel vücuttu.

Baekhyun daha da çok gülümsedi.

Chanyeol'ün acısının üstüne, garip bir duygu eklenmişti. Bu duygu mutluluktu. Onun iyi olduğuna çok sevinmişti.

Baekhyun iyiydi. Tek parçaydı.

Ama... Güzel tenindeki yaralar hala geçmemişti. Chanyeol hala sessiz bir şekilde durarak gözlerini Baekhyun'un alnına kaydırdı. Yaraların bazıları kabuk tutmuştu, bazılarının kabuğu ise yeni düşmüştü. Chanyeol iki duygunun karışımından dolayı hissettiği acıyla, gözlerinin yeniden dolduğunu hissetti ancak kendini tuttu.

Dokunmaya bile kıyamadığı aşkı onu hatırlamıyordu.

Bunları şimdilik aklından uzaklaştırmaya karar verip, ona kocaman gülümseyen Baekhyun'a baktı.

Ne de çok özlemişti bu gülümsemeyi...

''Merhaba,'' dedi Baekhyun, ilk adımı atarak, ''Benim adım Baekhyun.''

Chanyeol durdu. O anı hatırlamıştı.

*



''Merhaba. Benim adım Baekhyun.''

Love Will RememberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin