Chanyeol uyandığında, kahverengi gözlerinin içine giren beyazımsı ışıktan dolayı etrafı göremedi. Birkaç göz kırpma darbesinden sonra bulunduğu yer netleşmişti.
Burası beyazlarla kaplı bir odaydı. Bir makineden dıt dıt sesi geliyordu. Yavaşça elini kaldırdı ve burnuna dokunmaya çalıştı. Temiz hava yerine ateşlerden yayılan dumanı çekiyordu sanki içine.
''Uh...''diye mırıldandı. Gözlerini bir kez daha kırptıktan sonra üstüne çekilmiş beyaz çarşafı fark etti. Bu kumaş parçası onun vücudu için yeterli değildi. Buzlu suyun içine atılmış gibi hissetti bir an, ya da kutuplarda çırılçıplak yatıyormuş gibi. Donuyordu.
Acısı çok fazlaydı.
Sık geçirdiği krizlerden birini daha geçirmişti ve doktorların onu sakinleştirmesi hiç de kolay olmamıştı. Herkes onu zaptetmeye çalışırken Baekhyun'un ona attığı şaşkınca bakışları görmüştü. En çok canını yakan da bu olmuştu.
Kendinden daha çok sevdiği sevgilisi nasıl olur da onu tanımazdı? Nasıl olur da her şeyi unuturdu?
Gözlerini sımsıkı kapayıp, alt dudağını dişledikten sonra, ''Aptalım,''diye fısıldadı birden kendi kendine, ''Böyle bir şey olacağını bildiğim halde Baekhyun'un gitmesine izin verdim. Bunu yapmamalıydım. İçgüdülerine bile güvenemeyecek kadar aptal olan biriyim.''
Yüz ifadesi daha da garipleşmişti.
Oda birden daha da soğudu ve Chanyeol titrediğini hissetti. Başını hafifçe kaldırınca karşısındaki şeffaf camdan Joonmyeon ve Hara'nın o uyuz olduğu doktorla konuştuğunu gördü. Dallama, neler anlatıyordu kim bilir.
Eğer biraz daha gürültü çıkarmaya devam etseydi o pezevenk ona deli muamelesi yapacak ve onu bileklerinden yatağın başına bağlayacaktı.
Chanyeol ateşten bir parçaya benzeyen havayı yavaşça içine çekti ve mazoşistçe canının yanmasından keyif aldı. Ardından kafasını çevirip ona bakan abisiyle göz göze geldi. Göz bebekleri, onunla konuşmak istediğini anlatıyordu sanki. Bunu hisseden Joonmyeon kafasını çevirip doktora bir şeyler söyledikten sonra kafasını teşekkür etmek için eğildi ve Hara'yı dışarıda bırakıp odaya girdi.
Oda şimdi daha da sessizdi. Chanyeol ona bakmaya devam eden abisinin yüzünü inceledi yavaşça ve ona göz kırptı.
''Merhaba babalık,''diye mırıldandı. Dudaklarında garip bir gülümseme vardı. Ağabeyi ona tuhaf bakışlarla baktı ancak daha sonra bu ifade yok oldu.
''Nasıl hissediyorsun Chanyeol?''diye sordu Joonmyeon, ifadesiz bir yüzle. O diğerlerinden farklıydı, yaşadıklarını ve hissettiklerini yüzüne veya davranışlarını vuramazdı. Bunun hem iyi hem de kötü bir şey olduğunu düşünürdü hep.
''Nasıl hissedebilirim sence?''diye sordu Chanyeol parmakları altındaki çarşafı yavaşça kavrarken, alaylı bakışları ağabeyini süzmeye devam etti, ''Sevgilim beni ve yaşadığımız hiçbir şeyi hatırlamıyor. Bu... Nasıl hissettirebilir?'' Alay dolu bakışlar, korku dolu bakışlara dönüştü, ''Sen bunu anlayamazsın.''
''... O benim kardeşim ve sana olduğundan daha çok bana yakın. Damarlarımızda... Aynı kan akıyor.'' Joonmyeon mırıldandı. Ancak Chanyeol onun bu dediklerinden etkilenmemişti.
''Her neyse,''diye mırıldanıp kafasını ve vücudunu yavaşça yana çevirdi ve gözlerini kapadı. Tanıdığı o karanlıkta kendi kendini boğmaya çalışıyordu.
''Bugün ardı ardına 2 kez sinir krizi geçirdin Chanyeol,''dedi Joonmyeon onun yattığı sedyeye doğru yürürken, ''Uyuman lazım.''
''Yeteri kadar uyudum zaten,''diye karşılık verdi çikolata kahvesi gözlere sahip olan çocuk, ''Beni rahat bırak. ''
''...'' Joonmyeon yalnızca durdu ve ona baktı.
''...'' Chanyeol gözlerini kapadı. Bu bir kabustu. Başka bir açıklaması olamazdı.
''Baekhyun'un hala bir şansı olabilir,''dedi Joonmyeon yavaşça, ''Her şeyi geri hatırlamasını biz sağlayabiliriz.''
Bunu duyan Chanyeol birden heyecanlandı ancak heyecanı çıktığı gibi sönüverdi.
Biz sağlayabiliriz.
Biz.
''Ona evdeki fotoğraf albümlerini gösterip arkadaşlarını anlatmayı mı düşünüyorsun abi?''diye sordu Chanyeol derin bir nefes alarak.
''Evet, bunu düşünüyordum.'' Joonmyeon büyük bir açık sözlülükle cevap verdi.
Ama Chanyeol bunu istemiyordu.
''Buna hatırlama denemez, yalnızca hayatının yeniden başlamasını sağlayacaksın. Ve benim istediğim bu değil.''
''Ne istiyorsun?''diye sordu Joonmyeon, kafası zaten karmakarışıktı.
Chanyeol aldığı nefesi dişlerinin arasından geri bıraktı yavaşça. Gizli bir el vücudunun içine girip iç organlarını acımasızca sıkıyormuş gibi hissediyordu. Canı yanıyordu ama Baekhyun'un acısı daha fazla olmalıydı.
Gözlerini kapadı ve birden küçük bir damla gözyaşı gözünün kenarından çıplak boynuna doğru aktı.
''Her şeyi baştan sona hatırlamasını istiyorum,''dedi hıçkırık dolu bir sesle, ''Ona aldığım çiçekleri hatırlamasını istiyorum, buz gibi bir havada çadırda kaldığımız o kampı hatırlamasını istiyorum, her sabah dudaklarına kondurduğum öpücükleri hatırlamasını istiyorum, beraber baktığımız küçük köpeği hatırlamasını istiyorum...'' Chanyeol kesik kesik bıraktığı birkaç nefesten sonra son bir cümle mırıldandı, ''Beni hatırlamasını istiyorum...''
Chanyeol aklında beliren soru işaretlerini zihninin bir köşesine yerleştirdikten sonra Joonmyeon'un açıklamasını beklemeden gözlerini kapadı. Ve onu uzak diyarlara götürecek olan uykuyu sessizlikle bekledi.
Peki... Bunu yapabilir miydi?
Dokunmaya bile sakındığı aşkına her şeyi hatırlatabilir miydi?
Bunu düzeltebilir miydi?
Ama en önemlisi...
Aşk tekrar hatırlanacak mıydı?
*
Y/N: Merhabaa :')) Tüm yorumlar ve vote'lar için teşekkür ederim, hepsi beni gerçekten çok mutlu ediyor :D Artık bazı bölümlerin sonunda, bu hikayeyle ilgili bir 'gerçek' yayınlamaya karar verdim. Mesela birincisi şu olabilir:
#lovewillrememberfacts Love Will Remember, aslında ilk olarak SeKai ficiydi, ancak beceremedim, KaiHan yaptım veeee, son olarak o da içime sinmeyince BaekYeol yapmaya karar verdim. BaekYeol çifti ise hikayeye puzzle'ın eksik parçasıymış gibi uydu.
Bir sonraki bölüme görüşmek üzere!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Remember
Fanfic''Bilmiyorsun. Nefes almanın ne kadar zor olduğunu bilmiyorsun. Sanki göğsüne balon yerleştirmişler ve o balonun havası yavaş yavaş kaçmaya başlıyor. Ve eğer tamamen biterse, öleceksin. O şekilde nefes alıyorsun. Sen vücuduna batırılan iğnelerle ya...