Luhan, sabah uyandığında Kai'nin göğsünde yatıyordu. Esmer olanın göğsü yumuşak ve rahattı ancak sarışın çocuk buna rağmen çok yorgun hissediyordu. Tıpkı milyonlarca kırık deniz kabuğunun üstünde yatıyormuş yada okuldaki spor salonunda tam 2 saat boyunca koşmuş gibi. Mutluydu ancak yorgundu.
Parmaklarını esmer göğüste gezdirip hafifçe yutkunurken parmak uçlarının altındaki ten titremişti.
''Günaydın,'' dedi Luhan yanındaki bedenin uykusundan sıyrıldığını anlayarak. Esmer yüzün dudakları hafifçe yukarı kıvrılmıştı, gülümsüyordu.
Kai ve Luhan yaklaşık 4 gündür okula gitmiyorlardı, yani Luhan'ın bardan sarhoş döndüğü geceden ve seviştikleri andan beri. O günden beri evden çıkmamışlardı ve yaptıkları tek şey yemek yemek, uyumak, tuvalete ve banyoya girmek ve bir de tabii ki de birbirlerini tatmin etmekti.
Kai vücudunu yan çevirip, gülümsemeye devam ederken küçük çocuğun yüzünü okşadı ve yumuşak dudaklarıyla onun dudaklarına bir öpücük kondurdu.
Parmakları sarı saçları nazikçe okşarken Luhan da burnunu onun burnuna sürtüyordu. İkisinin de şu anki görüntüsü, Luhan'ın kişiliğine ters düşecek bir şekilde tatlıydı.
''Günaydın Luhan,'' dedi Kai boğuk sesiyle, Luhan'ın ipeksi saçlarını okşamaya devam ederken.
Sarışın çocuk nazikçe gülümsedi.
''Bugünkü planımız nedir?'' diye sordu esmer olan parmaklarını miniğin kafasından beline doğru kaydırarak.
''Bilmem,'' dedi Luhan, ''Sen ne istersen onu yapmak istiyorum.''
Kai kıkırdadı. Luhan, gitgide gerçek kişiliğini göstermeye başlıyordu. Tatlı, masum, sevimli ve sevgiye muhtaç bir tipi vardı çocuğun. Kai, onun bu açlığını gidermeye kararlıydı.
''İlişkimize başladığımız andan bile önce istediğim bir şey vardı...'' dedi esmer çocuk parmaklarını nazik hareketlerle beyaz tende dolaştırırken, ''Beraber randevuya gitmek istiyorum. Tıpkı normal çiftler gibi.'' Kai kocaman gülümsedi.
Luhan şaşkın bir şekilde gözlerini kırptı. ''Randevu?''
''Evet,'' dedi Kai, ''Ama bizimkinin pek normal bir randevu olacağını sanmıyorum aslında.'' Çocuk uzun parmağını Luhan'ın Sakura yapraklarına benzeyen gezdirdi.
''Nasıl yani?'' dedi Luhan tek kaşını kaldırırken.
Kai gülümsedikten sonra onun dudaklarına doğru yaklaştı ve,
''Seni otele götüreceğim Luhan,'' diye fısıldadı.
*
Saat yalnızca sabahın 06'sıydı. Chanyeol gözlerini açınca tam kafasını göğsüne yaslamış olan Baekhyun'la karşılaştı, tıpkı bir melek gibi, soluksuz bir şekilde uyuyordu. Sevgilisi parmaklarını kaldırıp onun yumuşak yanaklarını hafifçe okşadı, ardından onu uyandırmayacak şekilde yataktan kalktı.
Tuvalette yüzünü yıkayıp saçlarını taradı. Ardından tekrardan odaya döndü, Hara ve Junmyeon evde yoktu, büyük bir ihtimalle işe gitmişlerdi. Bu saat Chanyeol için de çok uygundu, böylece işini halledebilirdi.
Dolabı açtı ve gri bir gömlek aldı, pantolon olaraksa taşlanmış bir kot seçti. Güneş gözlüklerini ve deri ceketini de aldıktan sonra artık gitmeye hazırdı.
Merdivenlerden aşağı indiğinde mutfağa uğradı ve çabuk bir kahvaltı yapmak için dolaptan süt alıp büyük bir bardağa doldurdu. Dün gece Baekhyun acıkmıştı ve beraber çikolatalı kek yapmışlardı, onlardan da bir dilim aldı ve tabağa koyup sütle beraber yedi.
Mutfaktan çıkıp kapıya ilerledi Chanyeol. Anahtarı yavaşça çevirirken, Baekhyun'u uyandırmadığına memnun olmuştu.
Yada yalnızca uyandırmadığını sanıyordu.
Chanyeol'ün eli kapı tokmağına gittiğinde, aynı anda omzunda bir el hissetti. Tüyleri diken diken olmuştu ama korkusu birden sönüverdi. Bu ince, nazik eli nerede olsa tanırdı.
''Nereye gidiyorsun bu saatte?'' diye sordu Baekhyun. Sevgilisi kafasını çevirip ona baktığında çocuk hafifçe gülümsedi.
''G-Günaydın Baekhyun,'' diye mırıldandı Chanyeol, kendini iş üstündeyken basılmış hissetmesi normal değildi.
Baekhyun nazikçe gülümsedi, ''Günaydın Chanyeol.'' Onu öpmek için yaklaşınca dev eğildi, ikisinin dudakları buluştu ve birbirlerini tatlı bir şekilde öptüler. Baekhyun onun alt dudağını hafifçe emince Chanyeol'ün dudaklarının arasından küçük bir inleme fırladı.
''Bana nereye gittiğini söylemedin,'' dedi sevimli çocuk öpücükten ayrılınca.
''Okula,'' dedi Chanyeol, ''Okula gidiyorum.''
Baekhyun tek kaşını kaldırdı. ''Bu sene için ikimizin de kaydının donuk olduğunu sanıyordum.''
Uzun boylu olan gülümsedi. ''Bazen öğretmenlerle bölüm için konuşmam gerekiyor. O-O yüzden.''
''...''
''Boşuna kalkmasaydın.''
''Nereye gittiğini görmek istedim,'' dedi Baekhhyun hafifçe gülümseyerek.
''Gidip uyumalısın,'' dedi Chanyeol sırıtarak.
''Çabuk gel,'' dedi Baekhyun, yaklaşıp kollarını ona sarınca Chanyeol onun saçlarını öptü hafifçe.
''Tabii ki.''
*
Chanyeol, rahatsız olmuş bir şekilde hastane koridorunda yürüyordu. Gergin hissediyordu, kararı... Ona böyle hissettiriyordu. Ama biliyordu ki, bu kesinlikle doğru olandı. Onun için de, Baekhyun için de doğru olanı yapacaktı. Çünkü gördüğü rüya bunları fark etmesine sebep olmuştu.
Odaya girdiğinde Bay Ming sedyenin yanına eşyaları yerleştiriyordu, Chanyeol'ün gözüne ilk çarpan şey iğne ve yanındaki sıvı dolu tüp olmuştu.
''Ah, merhaba Bay Park, geldiğinizi fark etmedim,'' dedi yaşlı adam kafasını çevirip gülümseyerek ancak gözleri ardından kocaman olmuştu, ''Bay Byun... Nerede?''
Chanyeol bir anlığına gözlerini ondan kaçırdı, ardından gözleri tekrardan buluştu.
''Bay Ming... Konuşmamız gerek.''
''Elbette,'' dedi doktor.
Uzun çocuk elini huzursuzca saçlarına götürdü. ''Delirme riski... Ne kadar demiştiniz?''
''%99.9,'' diye fısıldadı doktor, yüzünde bir tane bile duygu yoktu. Düz, duvar.
Bunu duyan Chanyeol'ün korkusu daha çok tavan yapmıştı. Birkaç önemli hatıra yüzünden Baekhyun'u tehlikeye atamazdı. Bunu yapamazdı.
Peki ya Baekhyun aklını kaybederse?
Ne olacağını hiç kimse bilemezdi. O yüzden...
''Bay Ming,'' diye mırıldandı Chanyeol, sesi çatlak çıkmıştı, ''B-Bu işten vazgeçiyorum.''
*
Y/N: Merhaba, 2 haftadır yoktum, üzgünüm. Aslında bu bölüm final olacağdı ama uzun yazmaya üşendim sadflklşsdgklasşdlgklşa ve diğer bölüm büyük ihtimal final. Artıkın LWR'ye gubbay deme zamanı geldi sdfjkdkjfakjsdak. Neyse, lütfen yorum yapın, yorumları okumayı çok seviyorum.
Herkese teşankür ederim <3 lol
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Will Remember
Fanfic''Bilmiyorsun. Nefes almanın ne kadar zor olduğunu bilmiyorsun. Sanki göğsüne balon yerleştirmişler ve o balonun havası yavaş yavaş kaçmaya başlıyor. Ve eğer tamamen biterse, öleceksin. O şekilde nefes alıyorsun. Sen vücuduna batırılan iğnelerle ya...