davichi - falling in love (instrumental)
♩
Yağmur dinmemişti ancak biraz önceki kadar şiddetli de değildi. Hala bankta oturuyor ve sessizce yağmuru izliyorduk. Sonsuza kadar böyle devam edeceğini düşündüğüm anda konuştu.
"Elin için..."
Kafamı ona çevirdiğimde elime bakıyordu. Elimi saklamaya çalışır gibi yanıma koydum. Yeniden karşısına bakıp yutkundu ve konuşmasına devam etti.
"Seni görünce selam vermek istemiştim. Özür dilerim."
İçten içe bütün bu sessizliği boyunca bunları söylemek için cesaret toplamaya çalıştığını düşündüm.
"Senin hatan değildi." dedim. Heyecanlandığımda veya paniklediğimde dünyanın en sakar insanına dönüşmem onun suçu değildi. "Kitaba fazla kaptırmıştım."
Alt dudağını dişleyip yanağını şişirdi. Bana baktı.
"Bizim çocuklarla neden takılıyorsun?"
Kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Ne?"
"Senin gibi biri..." sustu. Devam edip etmeme konusundaki tereddütünü görebiliyordum. Kafasını oynatıp ensesini esnetir gibi yaptı.
"Yanlış olduğunu mu düşünüyorsun?" diye araya girdim.
"Sana prensesmişsin gibi davranmaları hoşuna mı gidiyor?" diye sordu, sorumu duymazdan gelerek. Sesine her kelimesinde yerleşmeye başlayan saldırganlık ile dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Gözlerimi birkaç kez kırpıp kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattıktan sonra sadece "Ne?" diyebildim.
"İkisi de dünyadaki en değerli varlık senmişsin gibi davranıyor. Young Jae neyse de Yu Gyeom bile..."
Ne demeye çalıştığını seziyordum. Birden ayağa kalktım ve karşısında durup gözlerimi gözlerine diktim.
"Ne ima etmeye çalışıyorsun? Onları kullanıyor muyum?"
Pozisyonunu bozmadan omuz çekip elini iki yana açtı.
"Sen söyle. Onları kullanıyor musun?"
Ellerim, kotun kumaşını kavradı ve sıkı bir yumruk haline geldi. Ona doğru eğilip bağırdım.
"Hayır tabii ki! Nasıl böyle bir şey düşünebiliyorsun?"
O da ayağa kalktığında kendimi geri çektim. Her hecesinde artan ses tonu ve beliren öfke ile konuştu.
"Seni tanımıyorum tamam mı? Nasıl biri olduğunu bilmiyorum. Tek bildiğim onları korumak zorunda olduğum. Yemin ediyorum Song Ga Yoon, o ikisi senin yüzünden üzülürse kimin kızı olduğun umurumda bile olmaz."
Gözlerim ateş saçan gözlerine kenetlenmişken hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Yumruklarım artık daha sıkı hale gelmişti. Öyleki kotun kumaşından avuç içime batan tırnaklarımı hissedebiliyordum.
"Dediğin gibi beni tanımıyorsun. Nasıl biri olduğumu bilmiyorsun." dedim, sıktığım dişlerimin arasından. Bir yandan göz pınarlarımda hazır bekleyen göz yaşlarının yanaklarıma süzülmesini engellemeye çalışıyordum. "O yüzden beni bu saçmalıklarla suçlamayı kes." diye devam ettim ve arkamı dönüp bankın üzerindeki çellomu ve çantamı alıp kendimi yağan yağmurun altına attım.