no. 16

814 63 9
                                    

caleb burhans - the things left unsaid

"Onun gibisin Ga Yoon-chan."

Büyükbabasının daha çok kendi kendine söylediği kelimelerle dikkatini, yanında çömelip incelediği beyaz çiçeklerden çekip büyükbabasına verdi küçük kız. Çömeldiği yerden kalkıp küçük elleriyle kıvrılan etek ucunu düzetti ve ona doğru yürüdü. Uzaklara dalan nemli gözlerin ilgisini kendine çekebilmek için yaşlı adamın ceketinin eteğini çekiştirdi ve sordu.

"Kimin gibiyim?"

Büyükbabası küçük kızın sorusuna karşılık küçük kızın ağzını şaşkınlıkla açıp gözlerini kırpıştırarak ona bakmasına sebep olan kahkahasını attı. Küçük kızın hala kaşlarını çatmış ona bakmakta olduğunu gördüğünde gülümseyerek saçını okşadı.

"Kim gibiyim, doğrusu bu." olarak düzeltti önce sorusunu. "Kimsenin gibi değilsin, biri gibisin."

Gözleri biraz önce küçük kızın yanında çömelip incelediği çiçeklere kaydı. Küçük kızı dokunmaması için sıkı sıkı tembihlediği çiçeklere.

"Gardenya gibisin."

Onun gibiyim.

Yaklaşık on dört yılın ardından yeniden bu fotoğrafa bakarken daha net söyleyebiliyordum bunu. Onun, Tokyo'daki aile dostlarının neden sürekli bunu tekrarladığını anlayabiliyordum şimdi tamamen.

Onun gibiydim.

Diz kapaklarının bir karış altında biten, yarım kollu, v yaka, beyaz renk, saten bir elbise giyiyordu. Saçları ensesinde topuz yapılmıştı. Her iki kulağında da tek bir inci yer alıyordu ve yine tek bir inci, elbisenin açıkta bıraktığı yakasını dolduruyordu.

İnce parmaklarının kavradığı kemanı omzuna bırakmıştı. Diğer elindeki yay kemanın gövdesine inmiş, hareket etmeyi bekliyordu. Ancak henüz çenesini kemana yerleştirmeden objektife dönmüş, hafif bir tebessümle poz vermişti.

Doğrudan bana bakıyor gibi hissettiriyordu. Daha doğrusu başka bir zamandan kendime bakıyormuşum gibi.

Sırasını bozmamaya özen göstererek sandıktaki bütün fotoğrafları sırayla bakmaya başladım. Hepsi siyah beyaz fotoğraflardı. Yer yer sararmaya başlamış fotoğrafların arkasındaki tarihlerin mürekkebi bile rutubetten dolayı akmıştı.

Bir diğer fotoğrafı elime aldım. Dudaklarım gayriihtiyari yukarı kıvrıldı. Bir hastane odası gibi görünüyordu. Yataktaki kadının kucağında bir yeni doğan duruyordu. Yüzünü çevreleyen terli saçları ve solgun yüzüne yerleşmiş yorgun bir gülümseme ile objektife bakan kadına ve hemen yanında daha büyük ve heyecanlı bir gülümseme ile duran ve hayranlıkla o ikisine bakan adama çevirdim gözlerimi.

Gülümsemem daha da genişledi. Diğer fotoğrafların üstüne ters şekilde bıraktığım bu fotoğrafın arkasına; yazılı olan tarihe ve fotoğraftaki kişilerin isimlerine baktım.

1965, Aralık 4

Gardenia & Lenora & Huyu

Gardenia | Jae BumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin