no. 23

890 76 46
                                        

glen hansard - falling slowly (ft. markéta irglová)


Zaman sıkışmış olabilir mi?

Young Jae'nin yanında belki de ilk kez bu düşünceyi aklımdan geçiriyordum. Topu topu üç saattir pratik odasındaydık; ancak yüzyıllardır buradaymışız gibi hissettiriyordu.

"Burada minör girersek daha iyi olur." dediğinde düşüncelerimden sıyrılıp ona baktım.

Parmakları aynı notaları yeniden çaldı. Bu kez minör ile. Haklıydı. O anın hüznü bu şekilde daha hissedilir oluyordu. Kafamı sallayarak onayladım.

Eline aldığı kurşun kalem ile kağıt üzerinde birkaç işaretleme yaptı. Ve aynı yeri bu kez beraber çaldık. Kafasını memnun olmuş bir şekilde salladı.

"Baştan çalalım mı?"

Duruşumu ayarlayarak cevap verdim. Üçten geriye saydığında parçaya girdim. İlk sırayı ben alıyordum ve son nota ile o giriyor ve ardından sabitlediğimiz bir armoni ile beraber devam ediyorduk. Kağıda yazılmış notaların sonuna geldiğinde ellerini piyanonun üzerinden çekip dizlerine yerleştirdi ve bana baktı.

"Sorun yok gibi görünüyor." dedi.

Onayladım.

"Devam edelim." derken tuşları kapatıp defteri önüne aldı.

Çelloyu çantasına yerleştirirken hafifçe boğazımı temizledim.

"Biraz ara verelim mi?" diye sordum.

"Sen biraz çıkabilirsin. Burada kalacağım."

Derin bir nefes alıp ona baktım. Parmak uçlarım yabancı hislerle karıncalanıyordu. İçimde tarif edemediğim bir şeyin yükselişini hissediyordum. Bunlarla beraber gözlerim doluyordu.

"O zaman devam edelim." dedim, stabil tutmaya çalıştığım sesim ile çelloma uzanırken.

"Çıkmak istiyorsan sorun değil."

Elimi çellodan çekip dizime koydum. Henüz karar vermeden kelimeler dudaklarımdan döküldü.

"Sorun ne Young Jae?"

"Neden bahsediyorsun yine?"

"Neden böyle davranıyorsun?"

"Nasıl davranıyorum?"

"Soğuk? Yabancı gibi? Tanıştığımız ilk gün bile daha yakın davranıyordun. Neden şimdi böylesin?"

Kalemi defterin üstüne koyup ellerini dizlerinin üstüne yerleştirdi. Hala deftere bakmaya devam ediyorken konuştu.

"Sana öyle geliyor Ga Yoon."

Vücudumda yükselen o şey vücudumdan taştı sanki. Birden ayağa kalkıp sesimi birkaç ton arttırdım.

"Bana öyle gelmiyor. Sen öyle davranıyorsun. Ne yaptım Young Jae? Gidiyorum diye mi? Sana söyle-..."

"Bunlarla alakası yok!"

Kelimeler hıçkırık gibi boğazıma takıldı. Aralanmış dudaklarım ve şaşkın bir yüz ifadesi ile ona baktım. Onu daha önce böyle görüp görmediğimi düşündüm.

Öfkeli.

Neden? Ben miydim bunun sebebi?

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı ve kafasını iki yana sallayıp ayağa kalktı. Bana doğru iki adım atıp tam önümde durdu. Yumuşamış bir ifadeyle baktı bana.

Gardenia | Jae BumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin