no. 17

877 64 26
                                        

elaine - falling


"Hayır Ga Yoon. Bekle Jae Bum hyung o taraftan geliyor. Seni alır."

Elimde telefonla sokaklarda tarifteki restoranı bulmaya çalışıp da bulamadığımda sonunda Young Jae'yi aramaya karar vermiştim. Önce bir iç çekip  onun gelip beni alma teklifini geri çevirdiğim için sitem etmiş ve sitem dolu cümlelerinin sonunda bu öneriyi dile getirmişti.

Yürüdüğüm kaldırımda aniden durup sanki beni görebiliyormuş gibi sol elimi hızla sallarken yüksek sesle konuştum.

"Ha-hayır! Ben gelirim. Tarif edersen kendi-..."

"Ga Yoon, orada bekle dedim. Jae Bum hyung seni alacak." dedi, itiraz payı bırakmadan. Telefonu kapatırken sitemli iç çekişini duyabiliyordum.

"Tamam." dedim, telefonu kulağımdan indirirken.

Önünde dikildiğim kafe ile yanındaki mağazanın ortasındaki kolonun önüne yürüdüm. Sırtımı kolona dayayıp kollarımı önümde birleştirdim ve etrafıma bakınmaya başladım.

Yeni yeni şiddetini arttırmaya başlayan yağmurdan kaçabilmek için sağa sola koşuşturan insanları ve bu insanların arasında tasasız adımlarla yürüyen tedbirli şemsiyelileri izledim. Ve tabi tasasız adımlarla yürüyen gerçek tasasızlar. Islanmaktan çekincesi olmayanlar.

Benim gibi.

Benim sebebim özgür hissettirmesiydi. Onların sebebi neydi?

Bu düşünce ile yüzümü gökyüzüne çevirirken gülümsedim. Bugün hayatımda ilk defa bahçe kapılarından dışarı tek başıma adım atmıştım. Üstelik evdekilere hiçbir şey söylemeden. Geri döndüğümde neler olacağını düşünmek içimde küçük bir huzursuzluğun belirmesine sebep oluyordu. Ancak büyümemesi için çok çaba harcamam gerekmiyordu. Gülümsemem sırıtışa dönüştü.

Şiddetini artık iyiden iyiye arttıran yağmur damlalarının beni ıslatmasını önemsemeden orada öyle sırıtarak gökyüzüne bakmaya devam ettim. Bir süre sonra gökyüzüyle arama giren siyah kumaşla irkilerek bakışlarımı indirdim. Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken hemen önümde hafifçe bana eğilmiş ve yüzümün en fazla on santimetre uzağındaki yüzünü gördüğümde birden nefes alıp vermeyi bırakıp birkaç kez hızlıca gözlerimi kırptım. Güçlükle yutkunup fısıltıya yakın bir tonda konuştum.

"O-oppa?"

"Haline bak. Aptal mısın?"

Kendimi yaslandığım kolondan hafifçe itip doğrulduğumda bir adım geriledi. Kaşlarımı çatıp bakışlarımı yeniden yüzüne çıkarırken yeniden konuştu.

"Hasta olursan projeye ne olur Ga Yoon?"

Cevap vermek yerine sinirli bir iç çekişle önüme dönüp dişlerimi birbirine sürterken yürümeye başladım.

"Yah, bekle."

Gelip şemsiyeyi başıma tutarken güldüğünü duyduğumu sandım. Başımı kaldırıp baktığımda dudaklarını birbirine bastırmış ayaklarına bakıyordu. Yeniden kaşlarımı çattım. Ancak gözlerim izin beklemeden üzerinde dolaşmaya başladığında kaşlarımın gayriihtiyari gevşediğini hissettim. Bununla birlikte kalbimin biraz önceki olayın ardından düzelmeye başlayan kalp ritmimin yeniden dengesizleşmeye başladığını fark ettim. İstemsizce alt dudağımı dişledim. Neden ona her baktığımda sadece bakmaya devam etmek istiyordum? Yine istemsizce iç geçirdim. Güzel, diye düşündüm yine daha önceki gibi. Gözlerimi birkaç kez kırparak üzerinden çekmek üzere olduğum bakışlarım onun bana dönen gözlerine yakalandığında dudaklarım istemsizce aralandı.

Gardenia | Jae BumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin