the civil wars - girl with the red balloon
♩
"Dün gece nasıldı?"
Okulun kafeteryasında oturmuş meyveli kekimizi yiyor ve kahve olarak adlandırılan kahverengi sıvıyı içiyorduk. Young Jae kekini bitirdiğinde sabahtan beri sormaya çalıştığı ancak bir türlü cesaret edemediği o soruyu nihayet sorabilmişti.
Gözlerimi içinde dört beş yudum kahve kalmış karton bardaktan ayırmadan cevapladım sorusunu.
"Her zamanki gibiydi. Büyüleyici."
Yüzüme hafif bir tebessüm yerleştirip dudaklarını birbirine bastırarak elinde çevirdiği boş karton bardağa bakmakta olan Young Jae'ye baktım. Benimle tanışana kadar hayranı olduğu keman virtüözü Hirai Lenora, artık adını duyunca bile tüylerinin diken diken olmasına sebep olan bir kadındı. Buna sebep olan kişinin ben olduğumu bilmek içimde tuhaf bir huzursuzluğa neden oluyordu.
"Hayranlığını gizlemene gerek yok Young Jae. Onun hayranısın diye senden nefret etmeyeceğim." dedim ve kahvemden bir yudum almadan önce sesli bir şekilde güldüm.
"Onun hayranı değilim, sana söyledim. Yakın arkadaş olmanın kuralları gereği sana zarar veren kişilerden nefret etmeye programlıyım."
Kafamı iki yana sallayarak güldüm.
"Kimsenin bana zarar verdiği yok Young Jae."
"Hıhım. Tabii."
Masanın üstünden eline uzandım.
"Bir sonraki resitaline seni de götüreceğim."
Gözleri parlayarak bana baksa da hemen ardından kendini topladı. Hala içindeki Hirai Lenora fanını yakalayabildiğimde kıkırdadım.
"Bu bir sınama mıydı?"
Güldüm.
"Hayır. Gerçekten. Bir sonraki resitaline götüreceğim seni."
Zihnimde takvimi canlandığında gülümsemem yüzümde asılı kaldı. Dönem sonundaydı. Gönderilen davet kartındaki tarihe göre Seul'den ayrılmadan beş gün önce.
"Bir sorun mu var?"
Masaya eğilip endişeyle bana bakan Young Jae'ye baktım ve birkaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Söylemeli miydim? Onlardan nasıl ayrılacağımı düşünürken onlara nasıl söyleyeceğimi atlamıştım.
Gülümsemeye çalıştım.
"Hayır."
Gülümsemeyle karşılık verdi. Sonra yeniden bana baktı.
"Jackson hyungla konuştum. Profesyonel değil ancak bu işlerle ilgilenen bir arkadaşı varmış. Onunla konuşacağız. Jae Bum hyungun da iki arkadaşıyla konuştum. Ama yoğun olduklarını söylediler. Sinema sınıfından da birkaç kişiye sordum birini bizimkilerden biri kapmış. Diğerleri de kesin bir şey söylemediler." Durdu ve derin bir nefes aldı. "Hul. Çok konuştum."
Kafamı salladım ve kahvemden son yudumumu aldım.
"Young Jae-ah?"
![](https://img.wattpad.com/cover/165627031-288-k297855.jpg)