restless modern - things for the future
♩
"Alışkanlık."
Bakışlarım yanımızdaki masadan boş sandalyeyi arkasından tutup sürükleyerek Young Jae'nin yanına çeken Yu Gyeom'u buldu. Oturduğunda kahveme uzanıp bir yudum aldı ve konuştu.
"Çocukluğumuzdan kalan bir alışkanlık." diye devam etti.
Young Jae'ye göre daha rahattı. Gülümsüyordu. O an öylece ona bakarken daha önce onun hayatı hakkında hiç konuşmadığını fark ettim. "Kuzenimle yemek yiyorum." , "Kuzenimle dışarı çıkacağız." ... Sadece bir kez annesinden bahsettiğini hatırlıyordum. Onun dışında ailesiyle ilgili konuştuğu hiçbir anı hatırlamıyordum.
Bana baktı ve bir şey söylemek için ağzını açıp yeniden kapattı. Ardından gözleri Young Jae'yi buldu.
"Sizin dersiniz başlamak üzere. Ben de Jae Bum hyung ile buluşacağım. Akademiye gideceğiz."
"O da mı dans ediyor?"
Yu Gyeom sırıttı.
"Beni dans ile tanıştıran o." dedi ve ayaklandı. "Aramıza dönmene sevindim Ga Yoon-ah."
Kahveme uzanıp bir yudum daha aldı ve arkasını dönüp giderken elini havada sallayarak "Yarın görüşürüz!" diye seslendi.
Gözlerim onu çıkış kapısına kadar takip etti. Ardından gözlerimi saatime indirdim. Derse on dakika kalmıştı.
"Kalkalım?"
"Yemedin." dedi, keki göstererek.
Omuz çektim ve ayağa kalktım. Kafeteryadan çıkıp boş koridor boyunca ilerledik ve iki kat merdiveni çıkıp sınıfların olduğu kata ulaştık. Bu sürede sessizdik. Birbirine geçmiş melodilerin yankılandığı sınıfa girip her zamanki yerimize oturduk.
Yerimize yerleştiğimizde çantadan yayı dikkatle çıkarıp piyanonun üzerine bıraktım. Ardından Young Jae'nin yardımı ile çellomu çıkardım ve çello tabanına yerleştirip onu tutmaya devam ederken sandalyeye oturdum. O da yerine oturduğunda bir şey hatırlamış gibi "Ah!" dedi. Ona döndüğümde gülümsedi.
"Ha Rin-sshi, bugün yıl sonu projesini açıklayacak. Partner belirlememizi söyledi. Senin benim gibi bir piyanisti kaçırmaman için herkesi reddettim."
Abartılı bir şekilde elimi kalbime koyup akmayan gözyaşlarımı siler gibi yaptığımda hemen ardından ona katılmama neden olan kahkahasını attı.
•
"O kadar şanslıyız ki Ga Yoon."
Young Jae, sınıftan çıkıp da okulun bahçesine gelene kadar ne kadar şanslı olduğumuz konusundaki tiradını yine başlangıç cümlesi ile tamamlamıştı. Bahçenin ortasında aniden durup meşhur kahkahasını atmış ve bu cümleyi ellerini iki yana açıp kafasını geriye atarak gökyüzüne karşı tekrarlamıştı.
"O kadar şanslıyız ki Ga Yoon!"
Şanslıydık çünkü elimizde büyük bir cevher vardı. Büyük bir cehver olarak tanımladığı kişi ise Jae Bum'du. Eğer bize yardım etmeyi kabul ederse -ki Young Jae bunun aksini düşünmüyordu bile- bu projeden kesinlikle tam puan alacaktık. Fakat bu projeyi önemli kılan şey tabii ki bununla bitmiyordu.