SON

178 15 5
                                    


Zeynep'in, orantısız güçlerin altında ezilen avuç içi kadar hayalleri vardı. Kendine ait küçük bir dünya kurmak ve kendi ideolojileri doğrultusunda yaşayabilmek için, bu kadar çok bedel ödemesi gerektiğini bilseydi eğer, o avuç içi kadar hayallerini inatla kurmaya devam eder miydi? İşte buda Zeynep'in asla cevaplayamayacağı sorulardan sadece biriydi. Bazen zaman fırsat vermez yıkılan hayalleri tekrar inşa etmemize, öyle bir hızla akıp gider ki asla geri dönüp bakma şansınız olmaz hayal kurarken nerede hata yaptığınıza ya da biz geri bakmak istemediğimiz için zamanı suçlarız.

Zeynep hayal kurarken annesinden vazgeçmişti fark etmeden. Onun geçmişe olan öfkesi ancak annesini kaybedince bitmişti. Bir ağacın sonbaharda yaprağını kaybedişi gibi kaybetmişti Zeynep annesini yaşlandığının farkındaydı ama öleceğini asla düşünmemişti sararan yaprağın düşeceğini tahmin etmediğimiz gibi Zeynep de ancak o zaman anlamıştı bazı şeylerin asla telafisinin olmadığını. Bin bir zorlukla geçen yıllar, parasız kaldığı dönemlerde verdiği yaşam mücadelesi onun, hayattaki silik yaşamını insanların fark etmesi için verdiği mücadelenin sırf var olma cabası içinde kendi eksik yönleri ile girdiği savaşın kısacası hayatta var olma cabası için verdiği mücadele Zeynep'in geri dönüp bakmasına engel olmuştu.

Şimdi ölü bir bedenle konuşmak akıntıya karşı kürek çekmekten farksızdı. Artık vedalaşması gerekiyordu tüm pişmanlıkları ile annesinin cansız bedenine veda etmesi gerekiyordu. Onu serçelerin seramonisi eşliğinde dalından düşen bir kiraz yaprağı misali sonsuzluğa uğurlamalıydı. Günün ilk ışıkları kasabadan karanlığı yavaş yavaş silerken, güneş buruk bir hüzünle selamlıyordu insanları. Zeynep annesinin ellerini öptü önce sonra yanaklarından öptü onu en son ise kırışıklıklar içindeki alnına bir buse kondurdu. Karşısındaki beden şubat ayazı kadar soğuktu. Beyaz örtüyü tekrar üzerine örttü, onun üzerine de bıçağı koydu. Ayağa kalktı ve gözyaşlarını sildi sonra ağır adımlarla kapıya yöneldi.

Kapının önünde, uykusuz gözlerle bekleyen Efser ''bitti mi''? Dercesine baktı arkadaşına. Zeynep kimseyle konuşmadan doğruca bahçeye yöneldi evin önü iyice kalabalıklaşmış insanlar kendi aralarında günlük olağan sohbetlerine devam ediyordu. Kapıdan çıkan Zeynep'i görünce sorgulayan gözlerle baktılar genç kadına ama Zeynep tiksinerek baktı onlara, bütün bu yaşanılanlara yıllarca sessiz kaldıkları için onları suçluyordu, sanki ama bu hep böyle olmaz mı zaten insan, kendi başarısızlıklarını ya da hatalarını yükleyecek birilerini bulmaz mı daima? Sanırım bu vicdanımızın yükünden kurtulmak için bulduğumuz bir yöntem. Zeynep derin bir nefes aldı ve kiraz ağacının altındaki sedire yöneldi. Annesinin her zaman oturduğu yere oturup, zamanın akışını oradan annesinin gözüyle izlemeye başladı. Bahçede cenaze yıkamak için kurulan kara kazanlar ve altında olanca gücüyle yanan odunların ısıttığı, sudan yükselen buharlar hızlı adımlarla oradan oraya gidip gelen insanlar sanki tüm insanlık el ele vermiş bir an önce Zinnur'un tüm izlerini evrenden silmeye çalışıyordu. Sonra bir an Talat'a takıldı gözü yıllardır bir kez bile baba demediği adam. Pek ayakaltı olmayan bir köşeye çekilmiş, başını ellerinin arasına almış sanki tüm bir ömrün muhasebesini yapıyordu. belki de kendini sorguluyordu. Belki yaptıklarının pişmanlığı içindeydi. Belki hayatı sorguluyordu ya da Zinnur'u sorguluyordu. Bazı şeyler affedilmiyor hayatta bazen kendini bile affedemediğin anlar oluyor Talat kendini mi yoksa Zinnur'u mu affedemiyordu bilinmez. Sonra ablasına takıldı gözü eteğinden çekiştiren çocuklarına aldırmadan sağa sola koşturuyor. Annesini son yolculuğuna kusursuz bir şekilde uğurlamak istercesine her şey ile tek tek ilgileniyordu. Selçuk ise erkek olmanın verdiği ağırlıkla ağlamamaya çalışıyor ama ne yapması gerektiğini de bilmeden öylece bir köşe de dikiliyordu. Bir kez bile yüz yüze gelmediği eniştesi ise tüm ailenin yükünü omuzlarına almış gibi her yere yetişiyor gerekli olan tüm ihtiyaçları karşılıyordu. Zeynep'in içindeki nefret o kadar büyüktü ki onu ablasının düğününe gelmekten bile alıkoymuştu. Sınavı olmamasına rağmen sınavlarını bahane etmişti ablası ve kardeşinin onca yalvarmalarına karşılık yine de gelmemişti düğüne belki bu kadar inat etmeseydi annesini son bir kez daha görme şansı olacaktı. Ama olmadı işte o şansı kendi elleri ile yok etmişti bir pişmanlık daha eklendi Zeynep'in yüreğine.

Evin kapısı önünde toplanan kalabalık kendi aralarında konuştuktan sonra, aralarından dört kişi eve yöneldi birkaç dakika içinde bir battaniye içine koydukları Zinnur'un cansız bedeni ile birlikte dışarı çıktılar. İnsanların arasından geçerek kara çullarla çevrilmiş olan cenaze yıkama alanına yöneldiler. Arkalarından da yıkayıcı olarak adlandırılan kadınlar gitti. Daha sonra dış yüzeyleri siyah olan ve sadece cenaze yıkamak için kullanılan kovalara kara kazanlardan sıcak sular dolduruldu. Yıkama alanına arka arkaya taşınmaya başladı yaklaşık yarım saat süren yıkama ve kefenleme işleminden sonra Zinnur, tabut içinde evin önüne getirildi ve yüksek bir yere koyuldu erkekler tabutun etrafını sardı kadınlar biraz daha geride durdu. İmam dua okudu ahaliden helallik istedi hep bir ağızdan helal olsun dediler. Zinnur'un onlara hakkını helal edip etmediğinden bi haber daha sonra erkekler tabutu omuzlarına aldılar ve eve çok da uzak olmayan kasaba camiine doğru yürümeye başladılar. Geride kalanlar ise tüm bu süreci ayakta izledi çünkü cenaze giderken kadınlar oturulmazdı bu toplumun bu kesiminde yazısız bir kuraldı. Yıkayıcılar ise hızla Zinnur'un üzerinden çıkan kıyafetleri yıkamaya başladı, çünkü bu işlemin cenaze namazı kılınmadan yapılmış olması gerekiyordu. Zira bu da yazısız bir kuraldı. Cami avlusuna gelen ahali tabutu musalla taşına koydu önünde saf tutan cemaat cenaze namazını kıldı daha sonra burada da bir helallik istedi imam hep bir ağızdan helal olsun dendi. Tekrar omuzlarına aldılar Zinnur'u ve mezarlığa doğru yürümeye başladılar. Zeynep tüm bu yapılanları oturduğu yerden görebiliyordu pek de uzak olmayan kasaba mezarlığına geldiler buradan sonra olaylar çok hızlı ilerledi sabahtan hazırlanmış olan mezar içine üç kişi girdi. Zinnur tabuttan çıkartıldı yavaşça mezara yerleştirildi daha sonra kefenin bağlı olan düğümleri çözüldü içerideki işlemler bittikten sonra üç kişi mezardan dışarı çıktı ve mezar hızlı bir şekilde toprakla dolduruldu. Bütün bu işlemler bittikten sonra imam tekrar dua okudu. Semaya açılan eller yüzlere sürüldükten sonra herkes Talat'ın evine doğru yürümeye başladı sırada cenaze yemeği vardı onu yemeden gitmek olmazdı. Herkes gittikten sonra mezarlıkta kalan imam Zinnur'un son duasını okudu sonra oda gitti. Yaşam başladığı gibi sonlanıyordu işte tek başına gözlerini açtığın bu dünyaya gözlerini kaparken de tek başınasın başı ve sonu yalnızlıksa yaşamın eğer hayatımıza girip çıkan insanları çok önemsememek gerekiyor o zaman. Yaşanan tüm bu süreçte Zinnur'u yalnız bırakmayan serçeler ise sürekli gökyüzünde uçuşup durdular herkes gidince serçeler bir halka oluşturdu Zinnur'un mezarı üzerinde ve ahenkle uçmaya devam ettiler.

Annesinin ölüm haberini aldıktan sonra geçen zaman bir gündü ama yaşadığı son bir gün tüm bir ömründen daha uzun geldi Zeynep'e,derin bir nefes aldı ve içinde tuttuğu binlerce keşkeyi gökyüzüne bıraktı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 09, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SERÇENİN GÖZYAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin