Ege dağlarında bir yörük kızı lan Zinnur'un üç ağabeyide cepheden dönememiş bu haber üzerine de bababı felç olmuştu.İki küçük kardeşi ile birlikte hayvanları otlatma bağ bahçede çalışma işleri hep zinnura kalmıştı öyle ki daha çoçukluğunu yaşayamadan büyük sorumluluklar altına girmiş gel zaman git zaman bir genç kız olmuştu artık
Zinnur 18 yaşına adım atar atmaz babası onu evlendirmeye karar vermiş. Köy Azası olan kara Mıstıkın oğlu Emin ile sözünü kesmişti.O zamanlar kızların hayatlarını etkileyen kararlarda söz hakkı yoktu .Baba ne derse o olurdu.Zira yaşlı adamın bu kararı vermesindeki asıl sebep damat olarak seçtiği Emin'in vicdanlı bir genç olması bu sebepten de kendi evini de çekip çevireceği ve o öldükten sonra da geride kalan küçük kızlarına göz kulak olmasını temenni ediyordu.Zaman geçtikçe Emin ile Zinnur'un kalpleri birbirine ısınmış ve aralarında kopmaz bir bağ oluşmuştu öyle ki Zinnur Emin i ne zaman görse eli ayağına dolanır, yanaklarını ateş basar ne yapacağını bilemezdi. Günler haftaları ,haftalar ayları kovaladı .Zinnur gece gündüz dokuma tezgahının başında kara çul denilen kilimleri dokudu .Çünkü Çeyiz olarak götürebileceği başka hiçbir şeyi yoktu.Emin ise gece gündüz çalışıyor duvarları taş örgü üzerine toplar sıva kaplı ,çatısı ise toprak ile örtülen evlerini bitirmeye çalışıyordu.
Zeynep o dönemler hakkında pek bir şey bilmiyordu bildiği tek şey annesinin o kara çulları dokurken çok mutlu olduğu...
Zinnur çok mutluydu. mutlu bir evliliğe adım adım yaklaşıyor ,yoksulluğun esareti altında oldukları o günlerde annesi ile birlikte kilim tezğahının başında sabahlıyordu; çünkü çeyizine koyabileceği tek şey keçi kılından dokunmuş kara çul denilen kilimlerdi.
Zinnur ve Emin gün geçtikçe birbirlerine daha çok bağlanıyor, sevgileri her geçen gün katlanarak artıyordu. Zinnur gece gündüz kara çul dokurken, Emin ise duvarlarını taştan ördüğü evlerinin çatısına çuvallarla toprak taşıyor, bir an önce bitirmek için tüm gücüyle çalışıyordu. O zamanlarda evlerin hepsinin duvarları taş örgü ile örülür, üzeri çamur sıva ile kaplanır çatısı ise toprak ile örtülürdü . Sonunda Zinnur çullarını bitirmiş, çeğizlerini hazırlamıştı. Emin de evlerinin içindeki şimdilerde şömine denilen o zamanlar adı ocaklık olan kısmı bitirmiş evleri artık hazırdı. Zinnur ile Emin' in düğünlerine bir hafta kalmıştı tüm hazırlıklar tamamdı. Emin' in babası ege düğünlerinin vazgeçilmezi olan keşkek kazanlarını hazırlamış, düğün yemeği için iki adet koçu da kız evinin avlusuna bağlamıştı. Kara kış bitip nisan yağmurlarıyla toprağın tekrardan hayat bulduğu bir salı akşamı öyle bir yağmur yağdı ki sanki gök delinmiş de bulutlar tüm suyunu köye boşaltmıştı. Sanki Zeus o gece olacaklara engel olmak ister gibi yıldırım demetlerini arka arkaya köye savuruyor kimse evinden dışarı çıkmasın istiyordu. Emin' in içi içine sığmıyor şimşeklerle aydınlanan dışarısı onu daha da heyecanlandırıyordu. Sevdiğini iki gündür görememenin ızdırabı yüreğini kasıp kavurmuş, büyüyen özlemini daha fazla içinde tutamamıştı.Bir anda yerinden fırladı Emin kapıya yöneldi, uyuyan ev halkını uyandırmamaya dikkat ederek en az kırk yaması olan ceketini üzerine geçirdi ve yağmurun altında koşmaya başladı. Zinnur'ların evi köyün dışında kalıyordu. Emin köyün dışına doğru seyitti soluk soluğa kalmıştı, iki odalı derme çatma ev şiddetli yağmurla cebelleşiyor ayakta kalabilmek için rüzgarla inatlaşıyordu. Emin evin önünde ,en az yüz yaşında olan çınar ağacının arkasına saklandı. Ağacın gövdesi o kadar genişti ki Emin gibi en az üç kişiyi daha saklayabilirdi. O yüzden Emin'in kendini gizlemesi hiç de zor olmadı .Zaten zifiri karanlıkta göz gözü görmüyor, saklanmasa bile onu birinin görmesi imkansızdı. Emin şafağa kadar bekledi, Zinnur belki dışarıya odun almaya çıkar da, uzaktan da olsa çok özlediği nur yüzünü bir kerecik görebilirim diye ama o gece hiç dışarıya çıkmadı Zinnur .Sabaha kadar aralıksız yağan yağmurda sırılsıklam olan Emin tir tir titriyordu. artık sabah olmak üzereydi bir gören olur da sevdiğine laf söz gelir düşüncesiyle eve gitmeye karar veren Emin, arkasını döndüğü anda kulakları sağır eden bir güüümmmm sesiyle irkildi önce, sonra titreyen vücudunda bir sıcaklık hissetti sol göğsünden aşağıya doğru ılık ılık bir şey akıyordu. Önce gözleri karardı ,Emin'in titremesi bir kat daha arttı sonra dengesini kaybetti ve yere yığıldı. Göz kapaklarına bir ağırlık çöktü ,sanki uykusu gelmiş gibi sanki çok yorulmuşta azcık dinlenmek ister gibi bir şeydi usul usul gözlerini kapattı Emin çınar ağacının üzerinde uçan ve ölüm habercisi olan guguk kuşlarının sesleri arasında uykuya daldı. Bilmedi bilemedi eğer uyursa Zinnur ile Emin in hikayesi bitecekti, bilmedi bilemedi eğer bilseydi direnirdi amansız ölüm uykusuna teslim olmazdı.
Zinnur ve ailesi silah sesiyle uyandı bir telaş dışarı fırladılar. çınar ağacının arkasında bir kıpırtı gördüler koştular, şafak vakti tan ağarmaya başladığı için yüzler artık seçiliyordu. Zinnur'un annesi yerde yüz üstü yatan adamın yanına çöktü. Adamı omuzlarından tutup çevirdi.Genç kızın tüm vücudu bir anda titremeye başladı, gördüğü yüz karşısında donakalan Zinnur bir çığlıkla inletti ortalığı o çığlıkla tan daha hızlı ağarmış, sabah seherinde uçan kuşlar daha bir telaşlı uçmaya başlamış ve çıkardıkları seslerle Zinnur'un feryadına eşlik etmişlerdi sanki Zinnur ile birlikte onlarda ağlıyordu. Emin e tüm bunlar olurken elinde silahla koşarak gelen ve gördükleri karşısında kahrolan bu acemi avcı Emin i vurmuştu .Talatın oldu bitti bir av merakı vardı .Bazen çıktığı avlar günlerce sürer aç susuz dağlarda günlerce bir ala geyik peşinde koşardı.Üç gündür de takip ettiği bir ala geyik vardı ansızın bastıran şiddetli yağmur son iki gün iz sürmesini zorlaştırmıştı tam ümidini kaybedip artık eve gitmeye karar vermişken bir anda ağacın arkasından fırlayan bir karartı görmüş ve düşünmeden tetiğe basmıştı .Asırlık çınar ağacının yanına gelene kadar hala bilmiyordu ala geyik yerine garip Emin'i vurduğunu Talat gördüğü manzara karşısında ne yapacağını bilemedi bir şeyler söylemeye çalıştı ama konuşamadı önce kustu sonra kusmuğunun üstüne bayıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERÇENİN GÖZYAŞI
Ficción GeneralHata bir anlık,çaresizliğin getirdiği, hataların ödettiği bedeller ise bir ömürlüktür .Hayata tutunmak için insanın, asla arkasına bakmaması gerekir, ama arkamızda bıraktığımız sadece geçmişimiz olmalı, sevdiklerimiz değil ,koşarak geçmişimizden...