ACI HABER

220 9 1
                                    


Sabah gözünü açtığında saat 09:20 geçiyordu, çok geç kalmıştı hemen yerinden fırlayıp banyoya koştu duş aldı dolapta eline ilk geçen kıyafetleri giydi koşarak salona geldi koltuğun arasına sıkışmış telefonunu çıkardı tam bir adım atmak üzereydi ki gözü cama takıldı kiraz ağacının dalı boştu serçe çoktan uçmuştu yeni baharlara,yeni hayatlara ,yeni sadakatlere...
İnsan ne zaman bir yere geç kalsa anlamsız bir trafik olur sokaklarda ,yine anlamsız bir trafiğin sonunda ofise ulaşabilmişti genç kadın.
Zeynep'in çevresinde ince örülmüş fakat oldukça kalın duvarları vardı insanların onları aşıp genç kadına ulaşması çok kolay olmazdı buna rağmen Zeynep insanlarla konuşurken mutlaka onların yüzüne bakar ve gülümserdi ama asla aradaki mesafeyi kaldırmazdı.O gün işe geç kalması ,arkadaşları arasında huzursuzluk yaratmıştı fakat kimse bu düşüncesini kelimelere dökmedi zira alacakları tepki daha büyük bir huzursuzluğa neden olabilirdi. Zeynep tüm bunları arkadaşlarının yüzünden anlayabiliyordu fakat umursamadı tebessümle günaydın dedi ve masasına yerleşti.
Telefonu kaldırdı günaydın Ayşe hanım sabah çayımı alabilir miyim? Teşekkür edip telefonu kapattı ve her sabah yaptığı gibi Losing My Religion dinlemeye başladı. Her gün mesaiye mutlaka bu şarkı ile başlardı Zeynep'in hayatta klişeleşmiş bir takım takıntıları vardı çünkü ,buda onlardan biriydi işte.Sabah çayını getiren Ayşe hanıma teşekkür etti Mehmet ustadan aldığı sandviçini çıkartıp sabah kahvaltısını yaptı.

Bir türlü bitmek bilmeyen çevirisine yoğunlaşmak için sayfasını açacaktı ama önce ,ekran resmini değiştirdi ;üzeri çiçeklerle süslenmiş bir kiraz ağacı.Sonra çevirisine yoğunlaştı bu arada iki fincan kahve dört bardak çay içti ne kadar zaman geçti ,ara vermeden kaç saattir çalışıyordu. zamanın farkında bile değilken çalan telefon ile bir süredir koptuğu hayata geri döndü , telefonu eline alıp ekrana bile bakmadan efendim dedi.Ses gelmedi ekrana baktı kimin aradığını görmek için arayan kardeşiydi alo Selçuk orada mısın? Ses yoktu, uzun bir sessizlikten sonra boğuk bir sesle abla dedi .

Abla buraya gelmen lazım .

Yine mi hasta dedi.Zeynep

Çünkü Selçuk; onu belli aralıklarla arar, babam çok hasta abla gelmen lazım derdi Zeynep ise her defasında çok yoğun çalıştığını ,gelmesinin söz konusu olamayacağını söylerdi. Maddi yardımda bulunur ve hiçbir zaman gitmezdi.

Zeynep yine öyle birşey olduğunu düşünmüştü ki Selçuk'un kulakları sağır eden sesiyle koltuktan fırladı. Ama adım bile atamadı olduğu yerde öylece tepkisiz ne kadar kaldı ,ne kadar zaman geçti ne zaman bayıldı bilmiyordu.Kendine geldiğinde arkadaşları eline, yüzüne kolonya sürüyordu, . Yüzünü iki avucunun içine alan Selim iyi misin dedi .Başını evet anlamında salladı çevresinde toplanan kalabalık sırasıyla başsağlığı diliyor yapabilecekleri bir şey olup olmadığını soruyordu.

Zeynep ise bunların hiçbirini duymuyor ,kulaklarında ki uğultuyu bastırmaya çalışıyordu .Yerinden kalktı kimseye hiçbirşey söylemeden çantasını alıp büro dan ayrıldı. Caddeye iner inmez bir taksi çevirdi. Takside bir süre gittikten sonra şöförün abla sana söylüyorum .Nereye gidiyoruz? diyen öfkeli sesiyle irkildi yeniden

Çağlayan dedi kısık bir sesle ve başını yasladı tekrardan cama hiçbir şey düşünmüyor hiçbir şey hissetmiyordu anlamsız bir boşluktu sadece, her şey anlamsız ve fluydu.

Zeynep direk Dalaman'a uçak bileti bulamadı Antalya ya uçtu .alanda onu Efser bekliyordu .Efser Zeynep 'i görür görmez yanına koştu ve ona sıkı sıkı sarıldı canım benim başın sağ olsun dedi .Zeynep ise hiç kıpırdamadan öylece duruyor Efser'e ne sarılıyor ne de tepki veriyordu .Çok garipti ama genç kadın hiçbir şey hissetmiyordu.

Efser ve Zeynep üniversitenin ilk yıllarında tanışmışlar ve hiç kopmamışlardı uzun yıllara dayanan arkadaşlıklarında çok şey paylaşmışlardı zira artık arkadaş değil kardeş olmuşlardı çünkü Zeynep ailesinden daha çok Efser'le alakadardı... Okul bitince Zeynep İstanbul'da kalmış Efser ise memleketine dönmüş ve hayatını Antalya da kurmuştu mutlu bir evliliği ve iki çocuğu vardı ,hatta kızına, en yakın arkadaşı olan Zeynep 'in adını vermişti .Zeynep ise evlenmemiş hayatına tek başına devam ediyordu.

Çocukları Arif e bıraktım dedi bende seninle geliyorum ,yayla yolundan gideriz iki saate orada oluruz merak etme dedi. Sol arka koltuğa oturan Zeynep başını cama yasladı .Annesinin ölüm haberini aldıktan sonra ağzından tek kelime çıkmamıştı Zeynep'in, sadece düşünüyordu . Yıllar olmuştu annesini görmeyeli ,düşünüyordu Zeynep annesini en son ne zaman gördüğünü ama bir türlü hatırlayamıyordu .mezun olalı altı yıl olmuştu mezuniyetine sadece kardeşleri gelmişti .Annesi gelmemişti peki Zeynep en son ne zaman gitmişti ailesinin yanına yol boyunca düşündü ama hatırlayamadı.

Dağ köyündeki evlerine geldiklerinde akşam ezanı okunuyordu. Efser'in geldik canım sesiyle daldığı düşünce denizinden çıkan Zeynep yavaşça arabanın kapısını açtı ,ağır adımlarla arabadan indi evin önünde toplanan gereksiz kalabalığı gördü .Herkes ona bakıyor bir çoğu yıllardır görmedikleri bu kadını tanımaya çalışıyordu .Eve doğru ilerlerken Zeynep in gözü evin önündeki kiraz ağacına takıldı ,tüm yaprakları dökülmüş olan ağacın dalında yüzlerce serçe vardı.

Bir an düşündü Zeynep acaba dün akşam gördüğü serçe ona bir mesaj mı vermeye çalışıyordu? Annen ölüyor mu demek istiyordu?Hadi ne duruyorsun en azından ara ,bir sesini duy bu son şansın bak sonra pişman olacaksın ama iş işten geçmiş olacak mı demek istiyordu?

kiraz ağacında bir serçe,serçenin minik gagasında bir mesaj ...

Japonların sakura ismini verdikleri kiraz ağacı samuraylar için kutsaldır. Sebebi ise kiraz ağacının çiçeklerinin en güzel çağında solmadan yere düşmesidir. Buda her an savaş halinde olan samuraylar için ani gelen ölümü temsil eder .Yani zıtlıklar yaşamın her anında birliktedir; siyah ile beyaz gibi, iyi ile kötü gibi, yaşam ile ölüm gibi, Zinnur ve Talat gibi...

Zeynep tek kelime konuşmadan, sürekli kelime israfı yapan kalabalığı yarıp eve yöneldi .Merdivenlerin dibinde ,sigara izmaritlerinin arasında oturan Talat'ı gördü. İyice yaşlanmış olan kır saçlı adamla hiç konuşmadan ,doğruca merdivenlerin başındaki kardeşlerine yöneldi. Üç kardeşin ortancasıydı Zeynep, önce ablası sarıldı Zeynep'e sonra kardeşi Selçuk sarıldı .Zeynep ise ikisine de sarılmadı öylece put gibi durup bekledi .Saatler sonra Zeynep'in dudaklarından dökülen ilk cümle o nerede olmuştu. Selçuk içeride odada dedi .Ablası karıştı lafa hemen annem soğuğu hiç sevmez ya o yüzden morga götürmelerine izin vermedim dedi ablası, daha bir sürü şey söyleyecekti belki ama Zeynep onu dinlemeden içeri yöneldi. Kokusunu bile unuttuğu o ev bambaşka bir yerdi onun için herşey yabancıydı ona doğup büyüdüğü çocukluğunun geçtiği o ev, çok yabancı gelmişti.Dar holden geçip salonun kapısının önüne geldi .Kapalı kapıyı bir türlü açamıyor önünde öylece duruyordu. Hemen arkasından gelen Efser istersen girme içeriye dedi .

Zeynep Efser'bakmadan konuştu eninde sonunda yüzleşeceğim dedi.Ama bunu tek başıma yapmam lazım beni onunla yalnız bırakın lütfen dedi ve kapıyı açıp içeri girdi arkasından kapıyı kilitledi,ve koca bir ömrün hesaplaşmasını tek bir geceye sığdırmam gerekiyor dedi çünkü bu sondu istese de başka bir şansı daha olmayacaktı.

SERÇENİN GÖZYAŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin