Sessiz çığlıklarımı geri mi verirsin, yoksa geri mi gelirsin?
Eğer hayat bir yolculuksa ve bu benim yolculuğumsa, koltuklarda yavşaklar otursun istemiyorum.
Öpüşmek, aşkın ruhlara aktarılması demişti... Dudakların anlaşması gibi.
Senin için çok ağlamadım güzel adam. Gece oldu baktim fotoğrafına, ağladım bir iki. Hasta oldum, ateşlendim, yemek yiyemedim. Yokluğunda öldüm be resmen. Ama asla çok ağlamadım. Bilirsin geceleri kapattığında kapıyı hıçkıramazsın bile. Ve şimdi de alıştırdım kendimi sensizliğe. Gelme. Sıkıntı değil.
Ayrılınca bilmelisin. Bilmesin ki, gidenin yeri dolmaz. Ayrılınca gitmelisin ki, bilsin sensiz olmaz. Bilecek ulan. Bensizliğin huzur vermeyeceğini, iyi gelmeyeceğini, 1 değilde 10 sigara yaktiracağini bilecek! Sevecekte. Köpekler gibi sevecek. Hayal edecek. Bir yağmur tanesi olup sana dokunabilmeyi, böyle içtenlikle isteyecek. Üzülecek. Bir bulut misali aniden içini dökecek etrafına. İsteyecek. Gökyüzündeki özgür kuşlardan biri olup yanina gelmeyi isteyecek. Ve bilecek be, sensizlik ne demekmiş bilecek!
Gel desem mısralarımda olacaksın. Ama gelme diyim ben. Gitme dedim kalmadın ya. Bu seferde gelme diyim, sen gel.
Saymadım bu kaçıncı sensizliğim. Unut gitsin. Zaten ben hep sensizdim.
Özlemesen bile sor arada nasılım. Çünkü ben soramam sana bilirim, iyisin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Tekiz
Non-FictionArtık tekiz. Sen ve beniz. Artık tek iz, kalbimdeki bitişimiz. Öncelikle unutulamayanıma yazdım bu yazıları. Sonra unutmak için yazdım. Fark ettim ki unutulmuyormuş. Bende hatırlamak için yazdım. Ama unutulmayanlar, hatırlanmazlar. Bende ezberlemek...