Çınar'dan
“Nee?!” Maalesef bu soru sadece benden çıkmamış, Candan (yn:umarimisimvermemisimdironceden) tarafından da yöneltilmişti.
“Ne diyorsun, kızım, sen?”
Yeliz, hemen arkasına dönmüş ona bakan ve muhtemelen seslere gelen babam ve kardeşim Tunç'a bakmıştı.
Uyduruk bir şekilde gülüp “Şaka yahu, şaka!” diyip hiç de onun olmayan bir tarzda kikirdedi.
YELİZ. KİKİRDEDİ!
Hemen bana dönüp yavru kedi bakışları attı. Onun bu tatlı hâline tebessüm edip iki parmağımla burnunu sıktım.
Kolumla omzunu kuşatırken onu kendime çekip başını göğsüme gömerken omzunun üstünden bizimkilere baktım. “Çok şakacıdır da sevgilim.”
Tunç birkaç adım öne geldi ve küçük işaret parmağını Yeliz'e doğru uzatıp gözlüklerinin ardındaki gözlerini kocaman açıp “Bu, senin sevgilin mi?” dedi. Onun şaşkın ve bir o kadar da tatlı ifadesine gülerken Candan sertçe uyardı. “Oğlum, başkalarını öyle işaret etmenin ve onlara bu demenin ayıp olduğunu söylemiştim sana.”
“Ama anne, o abimin sevgilisi. Başkası değil ki...”
Derin bir nefes alıp verdi. Bazen Tunç'a asla laf anlatamazdınız. Başkası tabiri, onun için sokakta insanlar gibi bir şeydi. İnsanlarla hemen kaynaşır, ‘yabancı’ unsurunu ortadan kaldırırdı.
“Sen benim yengem misin?” diye sordu Yeliz'in tişörtünü çekiştirirken.
Yeliz şaşkınca benden ayrılıp bir Tunç'a, bir bana, bir de babamlara baktı.
“Hadi oğlum, hani sen acıkmıştın.” diye babam imdadımıza yetişip Tunç'u kucağına aldı.
Tunç ise babamı yumruklamakla meşguldü. Ha bir de çenesi... “Ama baba, ben büyüdüm artık. Beni kucaklayıp durma. Bak yengem, benim küçük bir çocuk olduğumu düşünecek...”
Yeliz, şaşkın ördek yavrusu gibi bana bakarken ben şaşkınlığı bırakmış, anın güzelliğine tutulmuştum.
“O neydi?”
Tunç Devri diye espri yapsam ilişkimiz biter miydi?
Tehlikeye atmamak en iyisiydi.
“Kardeşim Tunç ve bitmek bilmeyen sorularla çenesi...”
Ona doğru yaklaşıp hiç arkasına geçme zahmetine girmeden önünden uzanarak sırt çantasını çıkardım.
Ona yakın olmak güzeldi.
“Hep böyle midir? Yani... Küçük bir enerji bombası gibi?”
Onun benzetmesine kahkaha atıp montunu da aldım.
Evimizi güzelleştirmişti varlığıyla.
Kurulan masaya doğru yönlendirip yanımdaki sandalyeye oturttum.
Biz ikimiz yan yana otururken babam, Candan ve Tunç karşımızdaydı. Normalde Tunç'un yeri, benim yanımdı ama bugünlük orası -onun deyimiyle- yengesinin yeriydi.“Siz neden sevgilisiniz? Yoksa evlenecek misiniz? Levent abim, sevgilisiyle evlenecekmiş. Siz de mi öyle yapacaksınız? Nerede tanıştınız ki? Sınıf arkadaşı mısınız? Birbirinize kopya-”
“HAYIR!” diye bağıran Yeliz'e bıyık altı gülüyordum. Candan, küçük çaplı bir utanç yaşarken babam da “Yapamadık bu çocuğu,” diye mırıldanıp kafasını iki yana sallıyordu.
“Bak, küçük adam! Bu konular için sen biraz küçüksün.”
İşte onu demeyecektin.
“Hayır bir kere!” diye hışımla kalktı. “Ben büyüğüm, tamam mı? Hem bizim sınıfta bir sürü sevgilisi olan var. Ve benim de bir tane sevgilim oldu bir kere!”
![](https://img.wattpad.com/cover/161706649-288-k665333.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Fatma | Texting
Short StoryYeliz: Sen kime bakmıştın? B.N: Sana. Yeliz: Ben kimim, beyin fakiriiiii? B.N: Kalbimin sahibi. Yeliz: Te allam Yeliz: Allah aşkına, siktir git bi' başımdan yaa! Yeliz: Deli, deliyi bilmem nerde bulurmuş. B.N: Onu bilmem de ben, seni sahada bulmuşt...