Çınar'dan
“Cevap D.”
Öyle bir ofladı ki bulunduğumuz sayfa değişti.
“Neden D? Niye E değil?”
“D'deki tamamen ibaresini görüyor müsün?” tamamen'i daire içine aldım.
“Çok şükür okuyabiliyorum.”
Gözlerimi devirdim.
“Yavrum, ısıtma işlemi ile kapsüllü bakterilerin DNA yapısı tamamen bozulmamış, eğer bozulsaydı bu DNA parçalarını alan kapsülsüz bakteriler kapsül dolayısı ile hastalık oluşturamazlardı.”
Bir bana, bir de soruya baktı. “Mantıklı gibi geliyor ama nereden biliyoruz ki kapsülsüz şerefsizlerin yaptıklarını? Belki kapsüllü pezevenklerin işi?” Kendini Sherlock hissediyor olacak ki tek kaşını kaldırmış, ‘hadi buna cevap ver bakalım’ dercesine bakıyordu.
“Yavrum, daha demin anlattım ya, deneyde kapsülsüzlerde kapsüllülerden bir form bulunuyor. Sadece bir parça. Hani transformasyon falan? Hatırladın mı?”
Gözlerini kapatıp düşünmeye başladı.
Siz bilmezsiniz, o bir şeyi hatırlamaya çalışırken gözlerini kapatır.
Düşünme olayı bir parça uzun olacağından masadaki kolunun üzerine koyduğu başına doğru eğildim. Gözlerini açmadan minik bir öpücük kondurdum burnunun ucuna.
Burnunun ucunu ayrı bir seviyorum. Oraya toplaşmış bir sürü çil, onu olduğundan da tatlı yapıyor, fakat o bunun farkında bile değil.
“N'apıyorsun sen be?!” diyip koluma bir tane geçirdi. Valla o tekmeden sonra her şey vız gelir, tırıs giderdi bana.
“Sevdiğim, pek bir tatlıydı ve dayanamayıp öptüm.”
“Oldu canım ya, başka isteğin?”
“Bi' yanak, bi' dudak yolla.”
Kaşlarını daha ne kadar çatabilirse çattı. “Yollarım ben sana da o bi' yanak, bi' dudak değil; beş kardeş olur. İster misin? Veya tek bir odun kardeş de var?” diyip sandalyesini kaydırıp ayağını çıkardı ve gövde gösterisi yapar gibi salladı.
Aldım ben mesajı, sen rahat ol.
“Yok, ben almayayım. Bi' burun yetti bana.”
“Aferin, adam ol.”
Kitaba dönüp “Anladın mı?” diye sordum.
“Anlasam ne, sen olmayınca yine çözemeyeceğim.”
Onun bu tatlı isyanına gülümsedim.
İnsanlara Yeliz'in tatlı bir kız olduğunu söylesem muhtemelen beni taşlarlardı ama o kadar tatlı bir kızdı ki... Yapmacık hiçbir şeyi yoktu. Ne düşünse söylemeye meyilliydi ki bu yüzden fazlasıyla başı ağrımıştı. Bu özelliği onu açıksözlü yaptığı gibi patavatsız da yapar ama genel olarak insanların kötülüğünü düşünmezdi.
Bir keresinde kilolu bir çocuğa herkes “Yok ya, o kadar değilsin, abartma.” tarzı cümleler söylüyordu. Yeliz ise “Şişkosun. Az ye de kilo ver.” demişti. Çocuk ağlayarak gidince “N'aptın? Niye öyle diyorsun çocuğa?” diye kızmışlardı. O da “Sizin gibi ‘İyisin, iyisin.’ diyeyim de çocuğu yemek yemeye mi teşvik edeyim? Çok yerken patlayıp ölsün mü?” diye yanıtlamıştı onları.
Üslubu kötüdür ama kalbi temizdir sevdiceğimin.
“Eve gidince de tekrar et.” diyince uslu öğrenci olarak onayladı beni. Bu sevimli hâline gene dayanamayıp bu defa saçlarını karıştırdım. Beni şaşırtarak kızmadı ve kafasını iyice koluna koyup uyuma pozisyonu aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Fatma | Texting
Short StoryYeliz: Sen kime bakmıştın? B.N: Sana. Yeliz: Ben kimim, beyin fakiriiiii? B.N: Kalbimin sahibi. Yeliz: Te allam Yeliz: Allah aşkına, siktir git bi' başımdan yaa! Yeliz: Deli, deliyi bilmem nerde bulurmuş. B.N: Onu bilmem de ben, seni sahada bulmuşt...