Gecen bolum soylemeyi unuttum. 4k icin ❤
Yazan'dan
Kamp günü gelip çattığında son sınıf öğrencileri yolun kenara dizilmiş, otobüsleri ve öğretmenlerini bekliyorlardı. Hava, ocağın hakkını verircesine soğuktu. Kimi bu soğuktan korunmak için hareket ederken kimisi ellerine üfledikleri sıcak havayla yetiniyordu.
Çınar, gelip de Yeliz'in omzuna kolunu sarınca onu kendine çekti. Kuşkusuz ki ısınmak için güzel bir yöntemdi onun için. Genç kız, ellerini Çınar'a sarmak yerine, biraz ters olsa da ceplerine soktu. Sonra da şirince Çınar'a sırıttı.
"Cebimi, beni sevdiğinden daha çok seviyorsun. Kıskanıyorum artık." dedi dudağını büzüp sahte bir alınganlık takınırken yüzüne.
Omuz silkti. "Ne yapayım? Hem sıcak hem de büyük. Ama biliyor musun? Asıl kızlarınki böyle olmalı. Siz ne koyabilirsiniz ki? Ama biz öyle miyiz?" diye hızlı hızlı konuştu.
Alaycı bir gülümsemeyle "Diğer kızları boş ver. Sen ne koyardın, bir anlatsana bana; çok merak ettim de ben."
Kafasını sallayıp düşünürken yaptığı gibi hafifçe kaşlarını çattı. "Çok güzel bir soru."
Uzun uzun düşünse de çok geniş bir yelpazeye sahip değildi ama bir erkeğe nazaran çok daha eşyası olduğu, su götürmez bir gerçekti.
"Hiçbir şeyim olmasa bile pedimi koyabilirdim. Siz erkeklerin aksine biz kızlar -inanmayacaksın ama buna ben de dahilim- yanımızdan peçete eksik etmiyoruz, tabii peçetenin bittiğini unutmadığımız takdirde..."
Sonra yaptığı açıklama ile gurur duyduğunu belirten bir bakış atıp "Görüyorsun, her koşulda sizden daha çok şey taşımış oluyoruz." dedi.
"Bizim cüzdanlarımız da var."
Ona küçümseyici bir bakış attı Yeliz. "Hani şu bizimkilerin yarısı bile olmayan şeyler..."
Onun bu rekabetçi tavrına kahkaha atan Çınar, "Cinsiyetçi gördüm sizi, Yeliz Hanım." diye yanıtladı onu.
"Cinsiyetçi değilim, Çınar Bey ama kadınların her daim yanında çanta ile gezdiklerini ve erkeklerin bir cüzdan, bir anahtarla evden çıktıklarını düşünürsek büyük cepleri hak eden de biz kadınlar oluyoruz."
"Kus, kus." dedi Çınar oyunbaz bir edayla. "Kus tüm nefretini bana karşı. Biraz burama," diyip sağ yanağını gösterdi; "Biraz burama," diyip sol yanağını işaret etti ucu kızarmış işaret parmağı ile.
Omuz silkti ve onu tınlamadan devam etti. "O kadar güzel tişörtleri ve parfümleri de bence biz hak ediyoruz."
Çınar'ın kahkahasına birkaç kişi baksa da sonra gruplarına döndüler. "Tişörtlerimiz bize kalsaydı keşke ya..."
"Ama cidden... Geçenlerde bir mağazaya girdim. Erkek reyonu o kadar güzeldi ki... Kadın reyonuna gittim ve dedim ki 'Bize layık gördüğünüz bu mu?'"
Çınar, onun bu tatlı isyankar hâllerine tebessüm ederek bakarken sorumlu öğretmenler gelip direktiflerini vermeye başladılar.
Herkesi liste sırasına göre otobüslere dizerken Hasan ve Yeliz yan yana oturmuş, Burhan ise sınıftan yakın olduğu başka biriyle oturmak durumunda kalsa da sorun etmiyor, yanında konuştuğu biri olmasının rahatlığını yaşıyordu.
Herkes arabalara yerleştiğinde muhabbet eşliğinde yola çıkıldı. Biraz şehrin dışında kalan 4 yıldızlı bir otelde kalınacak, bu sürede otelin tüm imkanlarından yararlanabileceği gibi her şey bir programa oturtturulmuştu. Her gün 5 saat etüte öğrenciler itiraz etse de bu konuda kesinlikle taviz verilmeyecekti. Öğrencilerin aksine öğretmenler, bu süreyi fazla görmüyor; rakiplere daha iyi bir fark atmak için biraz daha arttırılarabileceğini düşünüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Fatma | Texting
Cerita PendekYeliz: Sen kime bakmıştın? B.N: Sana. Yeliz: Ben kimim, beyin fakiriiiii? B.N: Kalbimin sahibi. Yeliz: Te allam Yeliz: Allah aşkına, siktir git bi' başımdan yaa! Yeliz: Deli, deliyi bilmem nerde bulurmuş. B.N: Onu bilmem de ben, seni sahada bulmuşt...