Violetta'dan;
Yerimde kıpırdandım. Bir şeyler yapmadığım zamanlarda, içimdeki yumrunun büyüklüğü artıyor ve nefes almamı zorlaştırıyordu. Diego'nun bir işi varmış. Franco ise... aptal! Kendisine kız ayarlayabilmek için, beni yalnız bıraktı! Babam birlikte bir şeyler yapabileceğimizi söylese de, yorgun görünüyordu. Ben de kıyamadım ona. Neden yorgun olduğunu düşünmeden edemiyordum ama. Gözlerinin altı ve dudakları morarmıştı. Korkutucu görünüyordu.
Kütüphane olarak kullandığımız odaya gittim. Burada bulacağım herhangi bir kitap, moralimi yüksek tutabilirdi -ki okumadığım aşk kitabı varsa. Evet, aşk kitabı okuyarak kendimk tüketiyordum! En azından kitaplardaki insanların birbirlerine aşık olduğunu bilmek, rahatlamamı sağlıyordu. Tabii kitapta bile olsa, ölüm vardı. Sevdiğin birisini kaybetmenin nasıl olduğunu biliyordum. León'u öldürmüştüm içimde. O, annemden daha ölüydü benim için. Asla da iyileşemezdi.
Kitaplıklardan birinin ikinci rafındaki bir kitap takıldı gözüme. Gizemli Aşık. Bu, ne zaman gelmişti buraya? Düzenli olarak incelerdim kütüphaneyi ama bu kitabı daha önce hiç görmemiştim.
Elime alıp, arka kapağını okudum. İlgi çekiciydi. Sophie Dane ve Caleb'i merak etmiştim. Tabii Trevor'ı da...
İlk sayfasını açıp, ilgimi çekecek mi, düşüncesiyle okudum. Daha doğrusu; gözüme takılan ilk yeri okudum. 'Geri dön, geri dön, geri dön! Hiçbir şey için geç değil! Eğer şimdi dönersen kaçmaya kalkıştığını hiçbir zaman bilemeyecek!'
Kitabı hemen kapatıp, rafa geri koydum. Aklımda biriken düşüncelerden arınmamın bir yolu olmalıydı! León'un, benim gittiğimi fark etmediği düşüncesi de neydi böyle? Tabii ki fark etmiştir! Kızlar ve çocuklar, daha ilk anda bildirmişlerdir ona! Biliyordur! Belki de bilmiyordur. Ya da, ayak altından çekildiğim için mutlu olmuştur. Olamaz mı? Olabilir. Benden kurtulmaya çalıştığını söylemişti zaten. Bunun için gelmemiş miydim buraya?
León'u boş versem de, o kitabı boş veremiyordum. İçten içe okumak istiyordum bu kitabı. Aklımda kalmaması için.
Tekrar elime alıp, salona geçtim. Koltuğa oturup, hemen açtım. Kapaktan sonra gelen sayfadaki yazıyı dikkat etmemiş olmama şaşırdım. 'Gitsen bile, bu kitap kalacak sevgilim. Seni çok seviyorum.' Ondan olabilir miydi? İyi de, adresimi nereden bilecekti ki? Babam da asla izin vermezdi bu kitabın eve girmesine.
Kalbimde zıplayan sürüyü durdurmaya çalışarak, babamın çalışma odasına gittim.
Kapıyı açtığımda, bana baktı babam. "Bir şey mi oldu kızım? Üzgün görünüyorsun."
Çalışma masasının önündeki sandalyelerden birine oturup, kitabı uzattım. Kaşları ilk önce çatıldı, sonra havaya kalktı, sonra yine çatıldı. "Jade göndermiş. Halâ kabullenemiyor ondan ayrıldığıma. Kitap okumayı seviyorsun diye, kütüphaneye koydurtmuştum. Sorun bu muydu?"
Kitabı ondan geri alıp, sorusunu cevapladım. "İmza olarak, isim verilmemiş. Ben de... şey sandım..."
"León mu sandın? Ondan gelen bir şey olursa, asla haberin olmaz. Üzülmene izin vermeyeceğim bir daha."
Dudağımı dişleyip, babamın yanına gittim. Sarılma faslı bittiğinda, yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. İyi ki vardı. Hayattaki, Franco'dan sonra, tek varlığımdı babam. Para da umurumda değildi, aşkta. O olsun, yeter.
"Ben kitabı okumaya gidiyorum! Bakalım, Jade nasıl bir kitap ithaf etmiş sana..."
Babamın, "Deli!" deyişine kıkırdayıp, salondaki en sevdiğim koltuğa oturdum. Sevgili Jade, bir daha karşılaşırsak, imza olarak ismini yazmayı da öğreteceğim sana. Burada korkutuldum yani! İnsan azıcık dikkat ederdi, değil mi?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ღ GEÇMİŞİN İZLERİ-BAŞLANGIÇ ღ |1.KİTAP|
Lãng mạn"Hangi rengi seversin?" diye sordu beni izlerken. Soru biraz tuhaf gelmişti ama kendimle konuşuyormuş gibi, sebepleriyle beraber söylemeye başladım. Bir yandan da çiçekleri topluyordum. "Mavi. Mavi çok özel bir renk. Bir sürü anlamı var. Mesela; son...