Loser

340 21 3
                                    

Demi Lovato'daNever Been Hurt ile okursanız, daha anlamlı olacaktır, teşekkürlerr.

-Sidney'in ağzından-

Uyandığım an, yüzüme gelen güneş ışığının etkisi ile uykum haliyle açıldı.Gidip perdeyi kapattım ve üstümü giyinmeye başladım.

'Neden üstünü giyiniyorsun?' tarzı saçma sorularınız olacaksa, her 17 yaşındaki kız gibi benimde bir okulum var, ayrıca okula pijama ile gitmeye izin yok.Yani biz kızlar için yok.Pembe renkli bir pijama, dağınık saçlar ve kombinimizi tamamlayacak kahrolası uykulu bir yüz ile okula gitmek, nefret kazanmanıza ve dedikodu almanıza yol açabilir ve bu gerçekten şaşırtıcı değil.

Evet çok konuştuğumun farkındayım, siz benim hala 'aşk acısı' durumunda olduğumu düşünüyorsunuz.Matt'le ayrılmamızdan 1 hafta geçti, koskoca 1 hafta.Daha fazla aşk acısı çekersem, çikolata yemekten kilo alacağımı fark edip, hemen bu acısaln duyguyu yok etmeye çalıştım.Kızlar'ın çok fazla yardımı dokundu ve onlar olmasaydı, odam peçetelerle kaplı ve sabah akşam 'Matt' diyerek uyuyacaktım.

Böyle bir saçmalık yapmamın, adı üstünde saçma oldunğunu fark ettiren Elena'ya çok şey borçluyum aslında.

"Biliyorsun, sen hiçbirşey yapmadın.Seni sebepsiz bırakan kişi, o kaybeden Matthew.Senin kendini harap etmen, Dünya'nın en saçma kararı olur.Fark ettiysen, sen ona 'uçsuz bucaksız' aşıktın.O ne yaptı? Gitti.Artık ağlamayı kes, çünkü başımı ağrıttın.Ayrıca kalk, kuaför'e gidiyoruz.Saçlarını böyle görmekten bıktım."

Evet, o son cümlesinden sonra kuaför'de mükemmel bir değişime uğradım diyebilirim.Kumral, ama sarıya kaçan doğal saç rengimin yerini 'Ashley Benson sarısı' yeni saçım almıştı ve ben bu saç'a bayılmıştım.

Üstümü giyinip, makyajımı tamamlayınca aşağıya indim ve aşağıda kahvaltı yapan aileme baktım.Bana gözlerini büyüterek bakan babam, 

"Uzun süre sonra, böyle değişimi senden beklemezdim."

Ardından, Tiffany, "Müthiş olmuşsun tatlım! 10'da 10!"

Shawn'dan konuşmaya başladı, "Elena gerçekten bir Ashley Benson yaratmış." dedi.

Bu arada atladığım bir yer var.Çocukların hiçbiriyle aram bozuk değil.Hep yanımdalardı, hala da öyleler.Hatta Matt'le ayrıldıktan sonra hepsinin beni haklı görmesi, hoşuma gitmedi değil doğrusu.

Shawn, "Haydi, bir şeyler ye de okula gidelim." dedi.

"Biliyorsun, değişim diyetindeyim.Hadi çıkalım." dedim ve Babam'ı ve Tiffany'i yanağından öpüp, dışarı çıktım.

-Matt'in ağzından-

1 haftadır dışarı çıkmıyordum.Çünkü her baktığım yer, her konuştuğumda aklıma anılarımız geliyordu.Mutfağa bile inmemiştim.Çünkü indiğim an, ağlamaya başlayacaktım, biliyorum.Ayrıca onu bu denli üzdüğüm için, mutluluğu hak etmiyordum artık.1 haftadır ağlıyordum, rüyalarımda, kabuslarımda, rüyalarımdan uyanırken, kabuslarımdan uyanırken, hep onu sayıklıyordum.

"Sidney!" işte yine olmuştu.

Şu 1 hafta içinde, tek görüştüğüm kişi Aaron'dı.Çünkü, Sidney'e anlatmayacağını düşündüğüm tek kişi olarak görüyordum.

Shawn ve Sidney, aynı evde kalıyor.

Jack G ve Elena çıkıyor, Jack G ve Elena çıksa bile, Johnson hep Jack G'nin yanında.Elena'da hep onların yanında olduğu için, durum iyice karmaşıklaşıyor.

Taylor, Sidney'in en yakın arkadaşlarından.

Nash ve Troian çıkıyor.Jack ve Jack'in olayının aynısını, Cameron ve Nash'te de yaşıyoruz.

Carter ve Briana fazlasıyla samimi.

Geriye Sidney ile uzaktan yakından alakası olmayan tek kişi kalıyor, burda da çarkımız, Aaron Carpenter'ı gösteriyor.

Ona herşeyi anlattıktan sonra tepkisi şu oldu,

"Durumlar düzelince, en yakın zamanda bu ses kaydını Sidney'in anne veya baba'sına dinletmen gerekiyor.Bence bu durumu en iyi onlar çözer."

Aslında hak veriyordum, onlar Bob'ı tanıyorlar.Ben'se 3 veya 4 aydır bu çocuğu tanıyorum.Hatta tanımıyorum, 1 kez konuşmuşluğumuz var, 1 kez'de onu görmüşlüğüm.Fakat onun hakkında duyduklarımın yeteceğini düşünüyorum, ama eminim ki bunlar bana yetmez.

Hala aklımda Sidney'in bulunmasıyla birlikte, Telefonumun çalmasıyla, kafamdaki düşünceleri atıp, masada titreyen telefona baktım.Arayan Nash'ti.Aramasını cevapladım ve konuşmasını dinledim.

"Nerdesin?"

"Sence?"

"Hemen okula gel artık.Çok abarttın, Sidney  bile atladı.Ayrıca ayrılan sensin ve böyle olman aptalca."

"Sidney atlattı derken, neyi kast ediyorsun?"

"Anladın işte.Şimdi beni kızlardan biri görürse, senle konuştuğum için beni keserler.Okulun bahçesindeyiz.Hemen burada ol."

"Ama-" konuşmamı bitirmeden, telsiz seslerini duyuyordum.

Oraya nasıl giderdim? Gitmeye, onun yüzünü görmeye zerre gururum yoktu.Onu orda görürsem ağlamaya bile başlayabilirdim.Ama gitmem lazımdı, onun iyi olduğunu görmeye..Hiç olmadığım kadar ihtiyacım vardı.

1 haftadır kesinlikle saçlarımı yapmamıştım, banyo bile yapmamıştım.

Ufak bir duş'un işe yarayabileceğini düşünerek. Banyo'ya girdim.

Kısa süren duş sonrası, saçlarımı hiçbir şekilde düzeltmeden evden çıktım ve arabama bindim.Saçlarım berbat görünüyordu.Zaten saçlarımı düzeltecek havam da yoktu.Gözlerim ağlamaktan mosmor olmuştu.Bu arada, hava soğuk olduğu için, üstüme deri ceketimi giyindim, altına da, her zaman giyindiğim bir pantolon işte.Bir önemi mi var?

Okula yaklaştığımda, kendimi hazırlayıp okula girdim.

Bahçeye ulaşmak için, okulun koridorundan geçiyorduk.

Sonra herkes, gelen 4 kıza bakıyordu.Merak edip bende beklemeye başladım.Koridor'dan geçen 4 kıza baktığımda, hepsi tam bir Victoria's Secret mankeni edasında yürüyordu.

Kızlardan biri, Elena, biri de Troian'dı, şu da yeni kız Briana.Ama şu sarışın kim? Bana 'kaybeden' dermiş gibi bakarken, kim olduğunu fark ettim.Aman Tanrım.Bu gerçekten sen misin?

Catch MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin