Ayrıldığımızdan beri belli etmiyordum, ama onu anlatamadığım kelimeler kadar özlüyordum.
Yanıbaşınızda olan, ama dokunmadığınız, sevgi gösteremediğiniz, duygularınızı açığa çıkaramadığınız kişileri düşünün.O kadar iğrenç, aptalca bir his ki, her fırsatta kendimi kötü hissetmeme neden oluyor.Size en büyük önerim, Yanınızda ona sevgi gösterebildiğiniz, sarılabildiğiniz, konuşabildiğiniz kişiler varsa, yapın.Çünkü bir süre sonra yapamadıklarınızın değeri artıyor.
Yüzünü biraz daha inceledikten sonra, saçına dokunmak istedim.Tam dokunacak iken, başını kaldırdı ve mırıldayarak, "Nerdeyim ben?" dedi.
Konuştuğu zaman, uyku taklidi yaparak, kendimi ters yöne döndürdüm ve gözlerimi kapattım.Bağıracakken, uyuduğumu farketti ve yorganı üstünden indirerek odadan sessizce çıktı.Çıktığında, masaya baktım.Telefonu duruyordu.Tahminimce, lavaboya ya da duşa girmiştir.
Ayak sesleri duyduğumda, gözlerimi kapatıp, rolüme devam ettim.Kıyafetlerini ayaklarımın olduğu yatağın köşesinden aldı ve oda'da gezinmeye başladı.Sanırım üzerini giyiniyor.Sapık demeyin, sadece bir düşünce.Belki de striptiz yapıyordur? Tamam, tamam.Beni öldüreceksiniz, buradan hissedebiliyorum. Masa'dan tıkırtı sesi geldiğinde, gözümü kısarak baktım.Telefonunu aldı ve yanıma doğru gelmeye başladığında gözlerimi kapattım.Kendimi, 'gerçek bir uykuya' vermeye çalıştım.
Yaptığı şeye karşı tepki verememiştim, beni öpmüştü.O kadar masumdu ki, yanağıma dudaklarıyla dokunmuştu sanki.Melek gibiydi, ilk defa böyle hissetmiştim.
Kesinlikle artık bu benim 'Favori Öpücüğüm'dü.
Öptüğünde ne olduğunu anlamamış biçimde beynimde nedeni bilinmez sorular yankılanıyordu.Öptüğünü tam olarak hazmettiğimde ufak bir titreme yaşadım, arkasını döndüğü için fark etmediğini umuyorum.
Aşağıdan kapı açılma sesini duyduğumda, Sidney'in evden çıktığını düşünüyor-idim.Aşağıda bir erkek ile konuştuğunu fark edince, yataktan kalktım ve odanın kapısına kulağımı dayayıp konuşmaları dinlemeye başladım.
Üzerime bir göz gezdirdiğimde, Sidney'in beni sadece boxer ile bıraktığının farkına vardım.Gece resmen benden habersiz, beni soymuş.Sanırım geçrekten ona dayanamıyorum.Sanırım mı? Kesin dayanamıyorum.Yüzünü gördüğüm her saniye erimeme sebep oluyor, siz birde çıplakken düşünün.
Elime gelen herhangi bir pantolon-tişörtü giydim ve çıktım.Kendini ateşe attığını fark ettiğim zaman, belki de çok geçti.Ama bu sadece bir ihtimal.Sidney'in konuştuğu kişi tanıdığım en kişiliksiz insan, hadi ama! Bob'dan başka kim olabilir?
Eğer hemen aşağıya inmezsem, ölümle bile sonuçlanabilir.
Aşağıya bir hararet ile indim ve, kapının kapalı olduğunu fark ettim.Kapıyı açtım ve elimi anlıma koyup bakmaya başladım.Üstü açık bir araba, yolda ilerliyordu.Anlamak zor değildi gerçekten, Sidney ve Bob.Kısa süre içinde bir kızı nasıl bu kadar yola getirebildi, aklım almıyor.
Tabii ki iş, Matt'i kıskandırmak, deli etmek ya da intikam almaksa, zaten Sidney'nin bu kişiler sıralamasında ilk sırayı almak gibi bir özelliği var.İçindeki o az ama, kötü kız duygusu..Arada sırada işine yarıyor.
Şuan yapmam gereken en iyi iş, polisi aramak.O ses kaydını benden başka birilerinin de duymaya ihtiyacı var.
***
Sidney'nin ağzından
Arabada, Bob ile ilerliyorduk.Bana 'onunla ne işin var?' tarzı klişe sorular soracaksanız, cevabı hazır.Beni anneme götüreceğini söyledi.Tabii ki de ilk dediğinde dalga geçtiğini düşündüm, hatta bir süre güldüm.Ama beni annemle telefonda konuşturunca olayın ciddiliğine vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Catch Me
Fanfiction"Hayat her zaman yalanlara inanmaktır.Bu yalanlar'ı hiç güvenmediği biri söylese bile inanır."