Rodos ve Kutal İlk Tanışma

1K 26 7
                                    

RODOS;

Kendimi eve attığımda gece saat 01.24'tü. Normal de eve bu kadar erken gelmezdim ama bu akşam yapacak bir şey bulamamıştım. Girdiğim barlarda ise tipim olan bir çocuğa rastlamamıştım. İstanbul büyük bir şehir olabilir ama benim gibiler için sadece Taksim'den ibaret gibi bir şey. Neden bilmem ama Gay'ler özellikle Taksim de takılmayı seviyorlar.

Kendimi soğuk bir duşa attım, çünkü hava neredeyse 40 dereceydi ve ben çifte kavrulmuştum. Soğuk su bana bir huzur ve bir enerji veriyordu. Bu güzel ama bir o kadar da tedirgin olmama neden oluyordu. Çünkü su insanın gerçekten de iliklerine işleyen türde bir soğukluğa sahipti.

Zil sesi ile duştan çıktım ve belime havlumu sardım. Kapı deliğinden baktım ama kimseyi görememiştim, gelen her kimse aşağı da olmalıydı. Ama sonra kapıya tıklatıldı, herhalde binanın içinde elektrikler yoktu çünkü ne tür bir manyak karanlıkta beklerdi ki?

- Kim o? diye seslendim kapının arkasından.

- Selam, ben karşı komşunuzum. dedi tatlı ve yumuşak bir ritme sahip erkek sesi.

- Benim karşı dairem boş ve neden ışığı yakmıyorsun? diye sordum.

- Bilirsin bu ışık otomatik ve ben hareket edip durmaktan sıkıldım. Ve eve daha bugün taşındım. dedi.

- Tamam, ne istiyorsun? diye sordum.

- Aslında, .... bak şey şu kapıyı açmaya ne dersin, seni öldürmek istesem şimdiye kadar öldürürdüm değil mi? dedi.

Aslında haklıydı kapının arkasında duruyordum ve kapı çelik kapı değildi, yani kurşun yağdırsa ölmüştüm. Daha fazla diretmeyip kapıyı açtım.

- Vov, vay canına, tamam. İşte bunu beklemiyordum. dedi.

- Ne? Ne oldu? Neyi beklemiyordun? diye sordum şaşırarak.

- Ah dostum, kusura bakma ama üçgen vücutlu kapı komşumu belinde sadece bir havlu ile görmek için daha hazır değildim. dedi.

Ne dediğini idrak etmem iki saniyemi aldı ve sonra kendimi yukarıdan aşağıya bir süzdüm. Gerçekten de ilk kez gördüğüm bir gencin karşısında havlum ile duruyordum. Tamam Gay olabilirdim ama bu durumdan utanamayacağım anlamına gelmiyordu değil mi?

- Afedersin ama dostum, burası benim evim ve sen zile bastığında duş alıyordum, içeri gelmek ister misin?

- Ee, içeriye geldiğimde üzerini giyecek misin?

- Hayır, aksine havluyu da çıkartmayı düşünüyorum.

- Hönk..!

- Sersem elbette ki giyeceğim. dedim kahkahayı basarken.

- Evet, tabi ya şaka yaptın. dedi bana eşlik ederken.

- Evinin anahtarlarını alıp kapıyı da çekmeyi unutma olur mu?

- Haklısın tamam ben hemen geliyorum. dedi.

- Tamam ben de sen gelene kadar giyinirim. dedim kapıyı açık bırakıp odama geçtim.

Odamın kapısını geriye ittim ve havluyu çıkardım.

KUTAL;

Evine girdiğimde oturma odasını arıyordum ama sanırım yanlış yer de arıyordum. Çünkü şu an onun o seksi vücudunu bütün çıplaklığı ile aralık kapıdan izlerken buranın oturma odası olmadığından emindim. Vücudunun ıslak olan yerlerini havlusuna kurularken vücudunun her bir zerresini ezberliyordum. Bu vücuda en ufak bir temas etsem nirvanaya ulaşacağımı düşünüyordum.

Vücudu pürüzsüz görünüyordu, tek bir kıl bile göremiyordum vücudunda. Gidip ona dokunmamak tenini okşamamak için kendimi zor tutuyordum. Çekmeceye eğildi ve siyah bir slip aldı eline. Sağ ayağını kaldırdı ve slipi bacağından geçirdi. Aman Tanrım poposu kusursuzdu. Daha adını bile bilmediğim bu çocuğu kayıtsız arzuluyordum. Benim olmalıydı ve ben de onun olmalıydım.

RODOS;

Arkama döndüm ve onu gördüm, kapıdaydı ve benim bir bacağım slipi daha giymemişti. Arkamı dönünce penisimde ona dönmüştü. Gözlerini gözlerime sabitledi, sanki başka bir yere bakmaması gerektiğini düşünüyormuş gibi sadece gözlerime bakıyordu.

- Ah şey, oturma odasını arıyordum da. dedi.

- Ah tabi ya, ileride sağda ki oda. dedim.

Hemencecik slipi giydim ve altıma kırmızı bir şort üstüme de şu modern askılı atletlerden siyah olanını giydim. Peşinden gittim.

KUTAL;

Yüzünü bana döndüğünde çok utanmıştım, hatta kıpkırmızı bile olmuş olabilirdim. Bana döndüğünde penisi de bana dönmüştü ve ben ona bakmamak için gözlerine kilitlenmiştim. Ama aklım hep penisindeydi. Oturma odasını aradığımı söyledim onu izlediğimi anlamaması için dua ederken. Odayı tarif etti ben odaya girerken o da odasından çıkmıştı. Arkamdan odaya girdi. Hâlâ heyecanlıydım, ya onu izlediğimi anladıysa diye düşünüyordum. Odanın lambasını değilde köşede duran iki tane ayaklı köşe lambalarını yaktı. Bu ışıklar etrafı loş göstermişti. Odayı inceledim. Mobilyalar çok hoşuma gitmişti. Çünkü Turkuazın koyu yeşil tonu ve günbatımının keskin sarısı turuncusu ve kırmızısı yer alıyordu ve oldukça canlıydı.

Odanın rengi yeşilin en mat haliydi ve koltuklarla uyum içindeydi. Perdeler hardal sarısıydı ve onlarda mattı ve yine koltuklarla uyumluydu. Halı yine turuncu sarı kırmızı ve yeşildi. Kısacası bu oda tamamen uyum içindeydi.

- Nasıl beğendin mi? diye sordu yoksa onu izlediğimi anlamış mıydı?

- Evet çok beğendim. dedim neyi beğendiğimden emin olamayarak.

- Hoşlandın yani. dedi.

Yine nedem bahsettiğini anlamamıştım.

- Ah evet gerçekten çok hoşlandım. dedim ne hakkında olduğunu bilmeden.

- Bu evin içini ben dekore ettim ve bu oda da özellikle bu kadar güzel. dedi.

Ah sadece odadan bahsediyormuş, sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.

- Rodos. dedi.

- Efendim?

- Rodos diyorum, benim adım Rodos.

- Ah evet en önemli konu. Kutal, benim adım da Kutal.

- Mutlu ol. dedi.

- Demek anlamını biliyorsun. dedim heyecanlanarak.

- Evet, biliyorum. Peki sen benim adımın anlamını biliyor musun? dedi.

- Rodos adası, kökeni yunanca. Fatih Sultan Mehmet fethetmiş ama sonra İtalya ve ondan da Yunanistan. dedim

- Etkilendim doğrusu. dedi tebessüm eşliğinde.

Aman tanrım gamzeleri var. Çok tatlı.

- Neden bana öyle bakıyorsun? diye sordu.

- Gamzelerin. dedim. "Onlar çok hoş."

- Öyle mi, teşekkür ederim. dedi. yine onları göstererek.

Rodos'da Aşk VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin