3 • "Tokyo'ya gidiyoruz."

337 46 45
                                    

Seul / Güney Kore

"Jung Hoseok" dedi. Önüme siyah, mat bir dosya bıraktı Jungkook. Arkama geçerek, ellerini iki yandan da omuzlarıma konumlandırdı.

Güney Kore Cumhurbaşkanına bağlı olan, Lee Byung-Ho tarafından yönetilen, Güney Kore Ulusal İstihbarat Hizmeti (NIS, National Intelligence Service) Ulusal Güvenlik Planlama Ajansı, İstihbarat Teşkilatının özenle korunan odasındaydık. Burası beş yüzü dışarıda, iki yüzü içeride olmak üzere toplamda yedi yüz, özel eğitimli askerler tarafından korunuyordu.

Bulunduğumuz oda, bu iki katlı, devasa büyüklükteki yapının alt katından yerin bir kat daha altına inen ve gizli bir bölmeden geçilen ses yalıtım sistemli, kurşun geçirmez camlarla çevriliydi. Sadece bay Lee'nin parmak iziyle açılan bu odanın içerisinde ülkemizin en önemli bilgileri saklanıyordu. Bu soğuk odadan nefret ediyordum.

Kurşun geçirmez olmasa da etrafı saran camlar ile müthiş bir uyum sağlayan saydam, yuvarlak masanın çevresinde toplamda sekiz adet beyaz deri kaplamalı, ortopedik sandalyeler bulunuyordu. Bay Lee her zamanki yerinde, tam karşımda oturuyor ve dikkatle beni izliyordu. Beni kaybettiğine pişman olmalıydı.

"Şimdi değil." Dosyaya uzanan elim aldığım uyarı ile duraksamıştı. Sert bakışlarımı gözlerine diktim. Dosyayı alıp hemen buradan çıkmak istiyordum. Ama öyle olmadı. Bay Lee beni umursamadan Jungkook'a göz kapaklarını bir defa kırparak işaret vermişti. Çok soğukkanlıydı.

Jungkook omuzlarımı bir defa hafif bir biçimde sıkıp arkamdan ayrıldı ve cam masanın üzerindeki kumandayı aldı. Düğmesine ilk bastığında tavanın uç kısmındaki, uzaktan kumanda ile kontrol edilen projeksiyon perdesi yavaş yavaş aşağıya inmeye başladı. Daha sonra ikinci bir düğmeye bastı ve tavana monte edilmiş projeksiyon cihazının yansıttığı ışık perdeye ulaştı.

"İşte bir numaralı şüpheli, Jung Hoseok." diye yineledi o ismi.

"18 Şubat 1983 doğumlu, otuz altı yaşında, evli ve iki tane de kızı var. Eşi, Jung Hillary, 20 Nisan 1986 doğumlu, aslen Kolombiya vatandaşı. Büyük kızı, Diana on ve küçük kızı, Valentina ise sekiz yaşlarındalar. Medya önünde, tam bir aile babası rolünü oynayan ama güzeller güzeli eşini her fırsatta aldatan bir iş adamı."

Fotoğraftaki adam o an gözüme o kadar sempatik gelmişti ki, bir numaralı şüpheli olmasına anlam veremesem de arkadaşımı dinlemeye devam ettim.

"Jung Hoseok, Japonya'nın önde gelen, en zengin iş adamlarından bir tanesi. Üç farklı branşda şirketleri var. Bunlar; sigorta, telekomünikasyon ve son olarak da seyahat ve turizm şirketi olarak ayrılıyorlar. Sigorta ve telekomünikasyon şirketleri ile eşi, Jung Hillary ilgileniyor. Kendisi nedeni bilinmez bir şekilde sadece turizm şirketinin başında duruyor. Sürekli farklı ülkelere seyahat ediyor."

Verilen bilgilerin tüm bunlarla sınırlı olmadığını, bay Jung'un bir de karanlık tarafı olduğunu tahmin etmek elbette zor değildi. Çünkü hiçbir iş adamı bu branşlarda Japonya gibi bir ülkede henüz otuz altı yaşında ülkenin en zenginleri arasına adını yazdıramazdı.

"Bu arada unutmadan, bir de araba galerisi var. Diğer şirketlerine pek uğramasa da galeriye sıkça uğruyor." diye ince bir ayrıntı ekledi Jungkook.

"Peki bu adam nasıl bu kadar zengin olmayı başarmış? Sizce de bu biraz tuhaf değil mi?" Özellikle bay Lee'ye bakarak sorduğum soru bir müddet iki çift gözün üzerimde gezinmesini sağlamıştı.

"O kısım bizi ilgilendirmiyor Min Yoongi." Bay Lee beni uyarır gibi konuşuyordu. Planımız dışına çıkmamam gerektiğini vurgular gibi. "Biz Kim Taehyung'u bulmak ve onu geri getirmek için buradayız. Seni çağırma nedenimiz Jung Hoseok'un nasıl zengin olduğunu tartışmak için değil." Yüzünde tek bir mimik oynamıyordu.

Veyl •• yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin