bölüme geçmeden önce; almanca rap ağırlıklı şarkılar dinlediğim için bundan sonraki bölümlere en sevdiklerimi bölüm şarkıları olarak bırakacağım
umarım seversiniz 🥵Kollegah - Ak's im Wandschrank
••
Tokyo / Japonya
Nefes almak için açtığı pencereden atlayabilirmiş insan.
Pencereden atladığım ilk sefer değildi bu. Lise yıllarımda, okuldan kaçmak için başvurduğum bir yöntemdi pencereden atlamak. Başlarda sadece ders esnasında sıkıldığımda, bir pencereden çıkıp dış pencere pervazında yürüyüp diğer pencereden içeri tekrar giriyordum. Okulun üçüncü katta olması, zeminin beton olması ve yakalanma riski de ayrı bir heyecan katıyordu tabii.
Korkusuzdum. Hemen hemen her on insandan birinde bulunan yükseklik korkusu, hız korkusu, dar alan fobisi gibi şeyler bana katiyen etki etmiyor, işlemiyordu. Aksine, vücudumun salgıladığı adrenaline tutkundum. Büyük bir haz alıyordum.
Mesleğimde en iyisi olmamın nedenleri çoktu fakat en büyüğü buydu işte. Gizemli işler çevirmek, saklanmak, yakalanmamak için çaba dahi sarf etmemek tam bana göreydi. Çatılarda sürünmek, pencere kenarlarında usulca yürümek, silahlı çatışmaların ortasında olmak ve bunları yaparken hiçbirinde fark edilmemek, benim gibi adrenaline bağımlı olan birine ilaç gibi geliyordu.
Bunun için ajan ya da korkusuz olmanıza gerek yoktur. Korkak bir insan dahi kendisini en çaresiz hissettiği, çıkış yolu aradığı bir anda yaşamak ve ölmek arasında gidip gelirken, aniden tabiri caizse başının üzerinde yanan bir ampul belirir.
Nedeni ise, stresli bir durumla karşılaştığımızda veya korku sinyali alındığında, böbrek üstündeki adrenal bezler vücudu acil durumlara hazırlayan epinefrin ve norepinefrin salgılar. Adrenalin hormonu, özellikle tehlikeli ve heyecan verici durumlarda salgılanmaya başlanır ve kişinin kanına karışır. Adrenalinin bağımlılık yapan bir özelliği vardır, bu yüzden adrenalin tutkunu olan kişiler, tehlikeli sporlar ve hobiler yapmaya karşı aşırı istek duyarlar. Bir anda salgılanan adrenalin hormonu, kişinin korkusunu yenmesini ve zevk duymasını sağlar. Bu hormon, kalp hızı, kan basıncı ve solunum hızını artırır, nabzı yükseltir.
Sonuç olarak; "Savaş ya da kaç" uyarısı ortaya çıkar vücutta.
Savaşmak her daim işe yaramaz. Ne kadar zeki ne kadar güçlü olursanız olun, öyle anlar vardır ki, bir süreliğine kaçıp ortadan kaybolmak, kalmaktan ve kalıp savaşmaktan daha mantıklıdır. Benim de vaktinde arkama bile bakmadan kaçtığım ve daha iyi bir planla geri döndüğüm hadiseler olmuştu. Ama ilk defa, nefes almak için, oksijensiz kaldığı hissine kapıldığım ciğerlerime, bir nebze hava dolsun diye açtığım boydan pencere gözüme bir çıkış kapısı olarak gözükmüştü.
Ben o eski lise öğrencisi değildim, ben artık resmi bir ajan da değildim. Ben, Park Jimin'i ölümün kollarından çekip alan azrailiydim, ertelemiştim ölümünü.
"Yoongi!"
Defalarca kez kulağımın içinden gelen, ismimi adeta haykıran o ses kulak zarımı parçalıyordu. Beni kendime getiren, girdiğim transtan çıkaran şey de bu olmuştu. Jungkook ağlıyordu ve hiç durmadan tekrar tekrar adımı sayıklıyordu.
Cevap vermek istiyordum lakin hissizdim. Evet, hissizdim. Herhangi bir yaralanma yoktu. Vücudum değil, içim hissizdi. Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? Bazı zamanlar insan canı yanıyor mu, yanmıyor mu fark edemiyor. Hissizlik denen o lanet his, acı çekmekten çok daha zordur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veyl •• yoonmin
Fanfiction[ veyl - cehennem çukuru ] İkimizden biri ölecekti bu savaşta. Benim silahlarım vardı ama onun saçları, dudakları, gözleri ve elleri benim silahlarımdan güçlüydü. Üstelik sıkacak bir kurşunu bile yoktu. Tek bir beden ama gördüğüm en güçlü orduydu. K...