Ayliva - Während du
••
Okinawa Adası / Japonya
Kafamdaki soru işaretleri, ruhumdaki yorgunluk, iç sesimin diğer bir iç sesle kavga edişi... Hepsi ama hepsi ansızın, sebepsiz ve garip bir şekilde gelen mutlulukla birlikte harmanlanmış düşüncelerim, sustular.
Karşımda duran silüeti öylesine incelemiş olmalıydım ki, hatırlamak istediğim vakit suratındaki benlerine dahi tek tek ulaşırdım. Bana bakan bu yüzün gözlerindeki kişinin ben olduğumdan şüphe bile duymuyordum. Sadece, gözlerinde gördüğüm bendim ve kendime odaklandım. Yansımama bakıyor, gözlerinde yansıyan kendimi gördüğüme şahit oluyordum. İçimdeki ve etrafımdaki her şey donakalmış, dikkatini bu eşsiz ana vermişti. Utanmış mıydım, hatırlamıyorum fakat o an düşündüğüm tek şey asla öğrenemeyeceksin dediği kişiydim.
Ben, Park Jimin'in zaafıydım.
Peki ne zamandan beri?
Bu hastalıklı ruh halinin sebebi ben miydim? Bu tutarsız davranışlarının nedeni? Yoksa bu görüntü de tıpkı aynalar gibi kandırıyor muydu beni? Ya gerçekse düşüncesi bile insanın midesine kramplar girmesini sağlayan cinstendi. Kaçamıyor ya hani insan aklında kurduklarından, tüm bu kurgular sonumu getirecekti. Hızla ona çekiliyor ve buna karşı koyamıyordum.
"Hayır, senden nefret ediyorum Park Jimin."
Kendi sesim bana yabancı geliyordu. Hücrelerime kadar işleyen bir farkındalık ile sarsıldı bedenim.
"İyi bir oyuncusun ama yalan söylediğinde gözlerin seni hep ele veriyor."
Hem içimden bir sürü şey söylemek geliyordu, hem de sonsuza kadar susmak istiyordum. Psikolojim iflas etmiş durumdaydı. İşin kötüsü, haksız değildi ama gerçeklerin yüzüme çarpılması fena halde canımı sıkmıştı. En zor savaş, bildiklerim ile kalbimde hissettiklerim arasındaydı.
"Bu adamdan dayak yemiş olmak gururuma dokundu." Küçük elini yumruk yapıp tavana doğru güya çok hiddetlenmiş gibi, güya avaz avaz bağırıyormuş gibi yaptı. Gülümsememe engel olamadım. O bir deliydi.
Dinlenme şansı bulduğu için ağrıları azalmıştı, konuşması düzelmiş, hareketleri de biraz daha hızlanmıştı.
"Bak şimdi iyi izle, sevgilin ne yapacak." Bunları söylemesinin ardından göz kırptı ve özgürlüğüne kavuşan ellerinden destek alarak oturur pozisyona geldi.
"Yudaii'ciğim, senden bir ricada bulunacağım." Umursamazca bileklerini ovaladı sırayla. Kimseden bir cevap gelmedi, o da bir cevap beklemiyordu zaten. "Şu senin ayı kılıklı herifi kalkamayacak hale getirirsem, ki getireceğim, misafir odanızda şu kelepçelerin çıkarılmasını istiyorum. Güvenlik önlemini yeteri kadar iyi aldıysan benden bu kadar korkmana gerek yok."
"Kabul."
"Sadece benimki değil, Yoongi'nin bileğindeki kelepçe de çıkacak."
"Seks yapabileceğiniz kadar boş vaktiniz olmayacak Park. Boş vakitten ziyade, haliniz de kalmayabilir. Uzun lafın kısası, kabul."
Jimin ayağa kalktı, ben biraz daha kenara kayıp alanlarını genişlettim, etraftaki tüm korumalar geniş bir halka oluşturdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veyl •• yoonmin
Fanfiction[ veyl - cehennem çukuru ] İkimizden biri ölecekti bu savaşta. Benim silahlarım vardı ama onun saçları, dudakları, gözleri ve elleri benim silahlarımdan güçlüydü. Üstelik sıkacak bir kurşunu bile yoktu. Tek bir beden ama gördüğüm en güçlü orduydu. K...