Olexesh - Barrio
••
Tokyo / Japonya
Bazı şeylerin sonu, hatta sonsuzluğu en başından bellidir. Onu gördüğüm ilk an anlamalıydım, dönülmez bir yolun ilk kavşağında olduğumun farkına varmalıydım. O andan sonra hayatımın bambaşka bir yöne gideceğini, o dönülmez ve uğultulu yolun bana bir dünya kadar anı bırakacağını ve bunlarla yaşamayı öğreneceğimi, o bindiğim uçağın, beni bir göreve götürdüğünü düşünürken, hayatımın gerçeklerine götüreceğini tahmin etmeliydim. Vaktinde anlamadım, anladığımda geri dönüşü yoktu fakat şimdi biliyorum.
Odaya gün ışığı dolarken uykuya dalmak üzereydim. Jimin yanımda uzanmaya devam ediyordu, onunla uyumak istemediğimi net bir dille söylediğim halde yanıma uzanmıştı. Bir anda ayaklandı ve hemen çıktı evden, ben o sırada dalgın olduğum için çıktığını anlamam biraz uzun sürdü. Aradan bir dakika geçtikten sonra idrak ettim. Aslında gittiğini fark ettim fakat hayal ile gerçek arasında kalmıştım. O yüzden fark ettiğim gibi koştum fakat o fazla hızlıydı. Gitmişti.
Tanımadığım, onu tanımama izin vermeyen bir adamın evinde sanki hiçbir şey olmamış gibi sakince oturuyordum şimdi. Günlerdir uykusuzluk çekiyordum, bedenim uyku diye sızlıyordu fakat beynim, uyursan bu oyunu kaybedersin, o senin bir adım önüne geçer diye fısıldıyordu bana. Kendime gelmek için duş almaya ve onun gelmesini beklemeye karar verdim.
Evi, iki odalı küçük bir evdi. Bu evde eskimişliğin kokusu vardı, belki de yalnızlığın. Tıpkı evi gibi çok yalnız, çok sessiz, çok sakin bir adamdı Park Jimin. Damarına basana kadar. Gerçekten çok garip bir adamdı, bir anda her şeyiyle değişebiliyordu.
Jimin'i tanıdığım andan bu yana başıma gelen olayları düşünmeden edemiyordum. Onunla tanışır tanışmaz bile beni bu noktaya getirdiyse onun hayatında olmak kim bilir beni nerelere götürürdü. Bir anda, küçücük bir olay gibi görünen görev beni buralara getirmişti. Hiç tanımadığım bir adamı ölüme itip sonra ölümün kollarından çekip almıştım, bu adamla evine gitmeye mecbur kalmış, orada birini öldürmüş ve ölümlere şahit olmuştum bir gecede.
Jungkook'a, Taehyung'u gördüğüm kısmı atlayıp evin birkaç fotosu ile birlikte neden buraya geldiğimize dair birkaç ses kaydı yolladım. Büyük bir düşünce balonuyla mutfakla bir olan odadan çıkıp banyoya doğru sürükledim kendimi. Aklımdan geçen tek şey, bir an önce duş almam gerektiğiydi. Banyoya girdiğimde içeride hala hiç kullanılmamış sabunlar ve şampuanlar vardı. Uzunca bir duş aldım, ta ki banyonun kapısı tıklatılana kadar. Kapının tıklatılması ile uzun süredir meşgul ettiğim bedenimi banyodan dışarı sürükleyebilmiştim. Kapıyı açtığım gibi Park Jimin'in kapıya vurmak için sıktığı yumruğu göğsüme çarptı.
"Ne yapıyorsun? Korkuttun." dedim onu karşımda gördüğümde.
Belime sarılı bir havlu ve boynuma astığım havluyla üst kısmım edepsiz bir şekilde açık olarak çıkmıştım banyodan. Başımdan ayağıma kadar beni süzüp elime birkaç kıyafet tutuşturdu, belli ki yeni gelmemişti eve. Arkasını dönüp mutfağa doğru yürürken Jimin'in hafifçe güldüğünü duydum.
"Koskoca adamsın, neyden korkuyorsun?" dedi dalga geçen bir ses tonuyla.
"Günlerdir kaç kez ölümden döndüm biliyorsun!" diye bağırdım arkasından bakarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veyl •• yoonmin
Fanfic[ veyl - cehennem çukuru ] İkimizden biri ölecekti bu savaşta. Benim silahlarım vardı ama onun saçları, dudakları, gözleri ve elleri benim silahlarımdan güçlüydü. Üstelik sıkacak bir kurşunu bile yoktu. Tek bir beden ama gördüğüm en güçlü orduydu. K...