Hayır eve gitmiycektim. Bu şuan istediğim son şeydi. Merdivenlerden indim. Hastanenin çıkışına gelince ise hiç bi şey düşünmeden koştum. Sadece koştum. Meriç in arabasının yanından geçip bizim evin oraya gitmeye başladım. Koşarak en az 5 saat sürerdi. O yüzden bi taksiye binip yeri söyledim.
Bizim mahallenin orda inip uzunçikolataya gittim. Burda beni bulabilecek tek kişi Metin abi idi. Metin abim ile küçükken evimizden uzaklaşıp hep buraya gelirdik. Abim bana burda güçlerimi nasıl kullancağımı, insanlardan hangisinin özel güçleri olduğunu bana hep burada öğretirdi. Bu yüzden burayı çok severdim. Uzunçikolata nasıl biyermi?
Burası yerin altı. Aynı bizim okul yani Acayipler Üniversitesi gibi. Yerin altını abimle bundan 4 yıl önce kazdık. Aşağı indikçe yeri genişlettik. Sonra abim bi kaç işçi tuttu ve toprak olan yerleri kapattırdı. Kısacası yerin altında minik iki yatak odası ve küçücük bir mutfağı olan bir kulübe var. Burayı annemden, kankamdan hatta diğer abim Can dan bile sakladık. Burası bizim için çok güzeldi. Yavaşça gelip etrafa baktım. Kimsenin olmadığını anlayınca üsteki katmanı kaldırıp şifreyi girdim. Sonrada anahtarla iki deliğinde açtım. Gerçekten çok sıkı bi güvenlik yaptık. İki anahtar ve şifre gerekiyor. Asıl en havalısına geldik. Son şifre daha doğrusu parmak izi. Sadece ben ve Metin abimin parmak izini kabul ediyor. Kapak açılır açılmaz yavaşça merdivenlerden inip kapağı kapattım. İşte en kötü anıların olduğu, ağladığımız, lise için o kadar test çözüp kafa patlattığımız, arada bi abimlerle kavga etmemizin sonucunda buraya gelmem yada annemle kavga edince buraya gelmem, abimle nasıl güçlerimizi kontrol etmeye çalışmamız vb. Tüm anılarım bi an gözümün önüne geldi. Buranın adı UZUN ÇİKOLATA. UZUNÇİKOLATA. Neden uzunçikolata boş verin. Burda dediğim gibi iki oda ve bir mutfak var. Direk odama geçip içeri girdim. Odam mutfağa göre biraz daha geniş ve rahat. Bir yatak, ayna, gardırop, televizyon ve küçük bi komidin tarzı bi şey var. Üstümü değiştirip rahat bi şeyler giydim.mini bi tişört gri bir şort ve pembe bi terlik. Yatağın üstüne oturup televizyon u açtım. O sırada bi ses duydum. Direk televizyonun sesini kısıp gücümü yani buz atma gücümü hazırladım. Burayı bi insanın bulması imkansızdı. Üzerindeki katman yeşil çimenlerle kaplanmıştı ve zaten burasıda çimenlerle kaplıydı ayrıca ağacın arkasındaydı. Yavaşça güvenliği iptal ettim. Umarım Rüzgar değildir.
Buz gücümü hazırlayıp kapağı açtım. Bi an aşağı merdivenlerden düştüm. Daha doğrusu birinin üstüne. Kas cüssesinin üstüne düştüm. Yavaşça kafamı kaldırınca Meriç ile karşılaştım. Üstünden kalktım. Kendisi konuşmuyordu. Oda ayağı kalkıp belimden tuttu ve kafamı göğüsünün üstüne yapıştırdı.-İyi misin?
-İyiyim asıl sen iyi misin?
-İyiyim.20 snylik sarılmamızın ardından ondan ayrılıp şortmu ve üstümü düzelttim.
-Meriç burayı nasıl buldun?
-Abinden öğrendim.
-Can biliyomu burayı?
-Hayır Metin den öğrendim.
-Hımmm. Ya şey burası biraz fazla küçük.
-Sorun değil. Kendini burda rahat hissediyorsan bizde burda dururuz.
-Şey odama gidelim.En son odama gidelim dememle Meriç bi an kafasını kaldırıp sırıttı.
-Ya ne geliyorsa aklına...
-Tamam geç hadi.Odama geçip oturdum. Meriç ise duvara yaslanıp bana bakıyordu.
-Sen böyle kafamda dikilcekmisin?
-Hastaneye g-
-Hayır. Ayer hastane gidelim dersen anında giderim ve bi daha da gelmem.
-Tamam ama makine ne olacak?
-Onu zamanı gelince bay gereksiz yani babamla konuşup söyliycem. Hatta hadi gidelim.
-Emin misin?
-Evet hadi.Direk üstüme uzun bi yelek geçirip. Merdivene yöneldim. Ben çıkar çıkmaz Meriç te çıktı. Kilitleri halledip arabaya yöneldik. Kemerimi takar takmaz direk gaza bastı. En son 200 ü görmemle:
-Meriç yavaşla.
Dedim.
Anında durup kemerini açtı. Benim kapımıda açıp Kemerimi açmak için eğildi. Elini uzatıp:
-Biraz nefes al.
Dedi.
Elimden tutup çıktım. Biraz dışarda gezdikten sonra tekrar arabaya bindik. Bu sefer 60-70 hızla gitti. En sonunda eve geldik. Derin bi nefes alıp arabadan indim. Zile basıp kapının açılmasını beklemeye başladık. Bay gereksiz kapıyı açıp direk Meriç e baktı.
-Şey bi arkadaşım.
Dedim.
İçeri geç işaretinin ardından içeri girip salona yöneldim. Koltuğa oturup Meriç e baktım. Meriç te yanıma oturunca anlatmaya başladım.
-......................................................................................................................................................................................................................................................................... yani kısacası taktıkları makine işe yaramassa hayatımı kaybedebilirim.
Dedim.
Ve sustum. Kafam hep önde konuşmuştum. Kaldırdığımda bay gereksiz daha doğrusu babamın gözlerinin dolduğunu gördüm. Bi an ağlamaya başladım. Hiç bi şey demeden odama çıktım. Beni kaderim buydu. Şanssızlık...
15 dk sonra:
Aşağı merdivenlerden inerken babam ile Meriç in konuştuğunu duydum. Pek güzel bi hareket olmasa da biraz dinledim. Babam sakinleşmiş ve Meriç e:
-Ne olursa olsun Açelya ya dikkat et onu koru. Onun kendisine zarar vermesine izin verme. Ne istersen yaparım.!
Dediğini duydum.
Daha fazla dinlemedim. Eminim zaten Meriç im cevabıda klasik bi şekilde "tamam" olacaktır. Yanlarına gidip oturdum. Babam bana bakıp gülümsedi. İstemsizce bende ona gülümseyip:
-Baba! Üzülme.
Dedim.❤❤❤
Sevgili Günlük:
Peki ya şimdi ne olacaktı! Babam makine takılcağını biliyordu. Bu arada ilk defa babama baba demiştim. Garip bi duyguydu ama sanırım ağlamasaydı sarılmaz ve baba demezdim. Eeee sanırım bundan sonra başıma bide bela aldım....
Meriç belası...
❤❤❤Meriç bana bakıp gülümsedi. Bende aynı şekilde ona bakıp gülümsedim.
Devam edecek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YeRin AltıNdA bİr OKUL
Teen Fiction-Elanur Kervankıran ❤ Herkes bilir herhangi bir okulun nasıl olduğunu. Fakat bu okul o sizin bildiğiniz okullardan değil. Bu okul yerin altında, onca toprağın altında ama toprağın altında olması bu okulu ilginç yapan değil. Bu okulu ilginç yapan şey...