MERHABA! Bölüme başlamadan önce birkaç söylemem gerekenler var size. Biliyorsunuz okul başlıyor.Benim okul problemim yok lakin dershane her şeyi alt üst edecek gibi sık bölüm gelmeyecek. 20. Bölüme kadar hazır lakin ekleme çıkarma yapmam gereken çok yer var. Anlayış göstereceğinizden şüphem yok. İyi okumalar!Ve tarihler sonunda bugüne geldi. Artık Zehra da bizimle aynı yılda.Büyümeyi çok istedi ama hayalleri gibi miydi acaba büyümek?
Sonunda beklediğim zaman dilimine gelmiştim.
Büyümüştüm artık dolu dolu 28 yaşındayım.
Büyümek peki beklediğim gibi miydi?
Hayır elbette değildi!
Bu büyümekten çok bir nevi sürükleniş.
Büyüdüm.
Avukat oldum.
O kadar iyi yerlerde geldim ki adeta parmakla gösterilen bir avukat olmuştum.
Hayallerime kavuşmanın mutluluğunu yaşıyordum.
Ama gelin görün ki hala 12 yaşında karşı apartmanın önünde oturup ağlayan kız çocuğu bir tarafım.
İngiltere de büyüdüm.
Yabancı hissettiğim sokaklarını şimdi karış karış ezberledim.
Ve bugün hatta tam tamına iki saat sonra ülkeme dönmek için uçağa bineceğim.
O kadar çok şey oldu ki.
Size anlatmam gereken o kadar çok şey var ki.
Evet evet merak etmeyin kalbimin kapıları hala çocukça verdiğim sözden dolayı herkese kapalı.
Çok güzel dostluklar edindim burada.
Hatta kaldığım evin üç sokak üstündeki Türk lokantasını işleten amca ve teyzeyle dahi çok güzel anılar yakaladım.
Sayısız davalara girdim ve son olarak kendime yıllar önce verdiğim sözden hemen sonra savcılık için çabalayacağım.
Annem ve kardeşim hala Samsun'da.
Dayım yanlarında.
Geriye baktığımda yıkık bir kızı sağ kolundan dedesi sol kolundan dayısı tutarak getirdi buraya.
Her zaman ayağım bir yere takıldığı zaman aramızda kıtalar olmasına rağmen düştüğüm yerden sesleriyle kaldırdılar kilometreler ötesinden.
Yeri geldi ağladım yeri geldi güldüm ama her ne şartlarda olursa olsun hala kollarımı kaldırıp zıplayamıyorum gökyüzüne. Oysa sekiz yaşında babam olacak kişinin omuzlarındayken dokunabiliyordum gökyüzüne. Bunu bile almıştı küçücük avuçlarımdan sözde babam.
İşlerim nedeniyle İstanbul'da yaşayacaktım.
Hatta bizimkileri ikna edersem onları da alacaktım yanıma. Çünkü o kadar özlemiştim ki evde birilerinin varlığını hissetmeye. Dedemin her ekmek almaya gittiğinde aldığı küçük çikolataları Anneannemin, televizyon karşısında bulunduğu yorumlara. Emir'in, okuduğu her kitap sonrası sandalyesiyle gelip heyecanla anlatmasını. Okul çıkışı koşa koşa gelip hızla çaldığım kapıyı bulaşıklı elleriyle nefes nefese açıp yalandan kızan annemi. Akşam saat tam sekizde çalan kapıya heyecanla koşup dayımın gelmesini. Özlemiştim işte.
Bu zamana kadar onlar bana bakmıştı bize her beladan onlar korumuştu bizi.
Şimdi sıra bendeydi.
Hava limanına baktığımda fazla kalabalıktı.
Kendimi buraya göre fazla yalnız hissediyordum.
Ekrana baktığımda uçağın kalkmasına 20 dakika kaldığını görmemle adımlarımı sol tarafa çevirdim.
Yaklaşık on küsür yıldır ailemden birini bile görmemiştim.
Değişmiştim.
Eminim annemde beni bu halde gördüğü zaman ağzı açık kalacaktı.
İyi birisi olacaktım.
Her zaman doğruyu savunan.
Ki bu zamana kadarda hiç doğrudan şaşmamıştım.
Boyum uzamış ve saçlarımın rengini bir ton açtırmıştım.
Büyümüştüm işte.
Annem on yıldır bir kere saçımı okşamadan, kardeşimi görmeden büyümeye mahkum bırakılmıştım.
Zaman geçiyordu.
Geriye bazen sadece anılar kalıyordu.
Uçağa binerek yerime geçtim.
Cam kenarındaydım.
Küçücük bir camdan bulutları seyredebilecek kadar şanslı günümdeydim.Birkaç farklı dilde hostes acil durumlarda ne yapmamız gerektiğini anlattı.
Emniyet kemerini takmamızı ve telefonları kapatmamızı söylemişti.
Zaten son dört gündür kapalı halde duran telefonuma bakma gereği bile duymamıştım.
Çünkü açık olursa bizimkilerden birine Türkiye'ye döneceğimi her an ağzımdan kaçırabilirdim.
Gözlerimi küçücük cama çevirdim.
Gitgide küçülen şehre baktım.
Hiç görünmeyen insanlara.
Ve burada geçirdiğim onca zamana rağmen vatanımın yerini hiçbir şeyin tutmayacağını anladım bir kez daha.
Sol tarafımda 60 yaşlarında bir erkek gazete okuyordu.
İstemsizce gözlerim ilk sayfadaki büyük başlığa kaymıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK SÖZ
Mystery / ThrillerHayatınızda kendinize verdiğiniz ilk sözü hatırlıyor musunuz? 12 yaşında verdiğiniz sözü tutmak için 18 yıl bekleyebilir miydiniz? Ben, bekledim 12 yaşında hayatın gerçekleriyle yüzleşip baba kelimesini ağzı kapalı bir mahzene kapatıp 18 yıl kendi...