Sen

27 2 5
                                    

''SESSİZLİK İÇİNDE ATTIĞINIZ ÇIĞLIKLARI DUYAN İNSANLARI KAYBETMEYİN!''

Zehra Korkmaz'ın anlatımından:

Kaçıncı dizimin üzerine çöküşüm bilmiyordum. Yaklaşık üç saattir denizin karşısında gözlerimden yaşlar aka aka dalgaların duvara çarpış sesine odaklanmıştım. Son zamanlarda yaşadıklarım üzerimde sekizli katlı bir binanın yıkılışıyla eş değerdi. Bunca zamandır uğruna hayatımın en güzel yıllarını çürüttüğüm adam hapisteydi. Ama içimdeki nefret bir türlü azalmıyordu. Aksine son zamanlarda ona gitmek istiyordum. Sanki bilmem gereken ve yaşamam için gerekli olan tutamağımı bulmak için ecelime koşmam gerekiyor gibiydi. Etrafa çöken kasvet bulutları insanlara görkemli korunaklarınız olan eve kaçın mesajını verirken sanki yağmur damlaları arındıracak gibiydi yalnızlığımı. Üzerimdeki yalnızlığı akıtacak gibiydi İstanbul sokaklarına. Seyyar satıcıların sesi eşlik ediyordu ritimle duvarı yaracak gibi olan dalgaları. Korna sesleri kirletiyor gibiydi bu eşsiz manzarayı. İçimdeki kasvet bulutları vücuduma dağılıyordu ve kalbime giren o sızıyı kelimelerin tasvir gücü nasıl yeterdi?

''Kendi hayatın için ne yaptın Zehra?''

Dedim dudağımda hissettiğim tuzu su tadıyla. Buruk bir şekilde kıvrılan dudağımla ilk önce derin bir nefes alıp sanki beni dinleyen biri varmışçasına:

''O adamı ait olduğu yere gönderdim. Avukat oldum. Sayısız başarılara imza attım.''

Dedim içimdeki talan olmuş duygulara inat gururla.

''Kendin için ne yapamadın?''

dedi sadece yere yansıyan gölgesini gördüğüm sesi zihnimi titreten adam. Gözlerimi kapayarak üçe kadar saydım. Sanırım gaipten sesler duymaya başlamıştım.

''Kendin için ne yapmadın?''

Tekrarladı titreyen bir ses kaçtığım soruya inat. Gözlerimi araladığımda yan tarafıma oturmuştu. Gözlerimi karanlığına çevirerek bu sisli, kasvetli havaya inat etrafa ışık saçabilecek birini görmeyi beklemiyordum.

''Barış.''

Dedim kısılan gözlerim ve titreyen sesime inatla.

''Sen beni nasıl?''

Dedim tekrar karışan kelimelerimin düzensizliğini bile fark edemeyecek bir ruh halinde. Omuzlarını silkerek:

''Burada olduğunu bilmiyordum. Ben buraya kendim için geldim. Ya da buraya gelmem gerekti bilmiyorum.''

''İkimizden biri bizi bulana dek güzel kal.''

Ağzımdan çıkan kelimelerle Barış, kafasını hızla bana çevirdi. Ne dediğime anlam veremez şekilde:

''Çok tanıdık bir cümle. Buldun mu onu?''

Dedi merakla. Kafamı olumsuz anlamda sallayarak ağlamamak için nefesimi tuttum. Göğü delercesine çakan şimşek içimdeki fırtınanın boyutunu anlatabiliyordu.

''Ben, kendimi bile bulamıyorum Barış. Hayatımdan bir ay silindi ve hatırlamıyorum. Uyandığımda sen vardın yanımda. Sonrası yok.''

''Belki de kendini bulmak istemiyorsundur Zehra! Hiçbir şeye tepki vermedin sadece rastgele bakımın zamanında koridorda müzik kutusuyla koşturan bir kız orada bulunana dek.''

Gözümden yanağıma süzülen iki damla yaşa inat gülümsedim. Eve gidebilseydim mektuplar ve müzik kutusunu alabilirdim. Onu bulabilirdim. Fakat... O gece o evde tabiri caizse karanlık çökmüştü. Hıçkırığımı fark ettiğimde bir kol çoktan sarmalamıştı bedenimi.

İLK SÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin