BÖLÜM 7

35 5 7
                                    

Merhaba!
Nasılsınız?
Bu satırları ne zaman okursunuz bilmiyorum ama umarım ben o zamana kadar kendimi geliştirmiş olurum.

Samsun'da dördüncü günümdü.
Günlerim o kadar dolu dolu geçiyordu ki. Her fırsatta Emir'i, alıp dışarıya çıkıyordum. Doktorlar, iyileşme imkanın olduğunu diyor ama ameliyat çok pahalı olduğu için ses edemiyorlarmış. Ve şimdi ailecek kahvaltı masasındaydık. Biten çayları doldurarak boğazımı temizledim. Her fırsatta demeye çalışmıştım ama bir türlü nasip olmamıştı.

"Ben, sizinle bir şey konuşmak istiyordum."

Dedim acı bir şekilde gülümseyerek.
Herkes dikkatle bana bakarken elimdeki çatalı tabağın kenarına bıraktım.

"Benim, işlerim İstanbul'da. İstanbul'a dönmem lazım. Ama burada sizi bırakamam. Eğer olur derseniz hemen gidebiliriz. Evi, yardımcıları herkesi ayarladım. Ama olmaz derseniz de her haftasonları gelmeye çalışırım."

Dedim son sözü yutkunamayarak.
Emir, gözleri dolmuş vaziyette;

"Hayatımı cehennem eden o adamla aynı şehirde nefes alamam abla kusura bakma."

Dedi kesin bir dille.
Dedem, çayından bir yudum alarak;

"İnsan yaşadığı yeri öyle kolay kolay bırakıp gidemiyor kızım. Hem babaannenle benim kaç yıl yaşayacağımız bile belli değil. O yüzden sen git seninle gelmek isteyenlerde gelsin."

Dedi son cümlesi beni vurarken.

"Sende gitmeye Zehra. Burada iyi kötü bir iş bulur çalışırsın. Tüm düzenimiz burada."

Dedi annemde destek olmaz tarzda.

"Allah aşkına ne düzenin var Anne? Bugün kalk gidiyoruz desem sadece bir valizini alıp çıkacaksın bizim düzenimiz yıllar önce bozuldu zaten. Emir, için birkaç doktorla görüştüm. Daha iyi şartlar var orada. Hem bana bu zamana kadar destek oldunuz. Sizin sayenizde buralara geldim. Artık bu saatten sonra eliniz sıcak sudan soğuk suya değmesin diye uğraşıyorum. Hadi kırmayın beni."

Dedim temkinli davranmak ister gibi. Dedem biraz yumuşamışcasına;

"Topluluğa uyarım."

Dedi ve samimiyetle güldü.
Son söz ne olursa olsun dayımda bitecekti.
Cevap bekleyen gözlerle bakışlarımı dayıma çevirdim.

"Bilmiyorum aslında dediklerin çok mantıklı ama..."

Dedi başını iki yana sallayarak.

"Orada bir dağılırsak toplanamayız. Evet her şey güzel olabilir. Emir, tekrar yüreyebilir. Ama bir bela var orada. Beladan buraya kaçmışken şimdi belaya yürümek ne kadar mantıklı?"

Dedi emin olamaz şekilde.
Kafamı iki yana salladım.

"Eskiden bela oydu.
Eskiden ben çok küçüktüm.
Şimdi büyüdüm dayı. Bela ait olduğu yerde olacak hiç şüphen olmasın."

Dedim kendimden en emin şekilde.
Gözlerim dolmuştu.
Çayımdan iki yudum aldıktan sonra tabağımı ve biten tabakları alarak mutfağa gittim.
Kafamı dağıtmak için yarım saat içinde tüm bulaşıkları yıkayıp odama geçtim. Kıyafetlerim hala valizdeydi.
Burada uzun kalmayacağım için gerek yoktu yerleşmeye. Valizimden siyah kenarları beyaz şeritli olan kot pantolonumu ve onun üzerine beyaz gömleğimi çıkardım.
Ütüleri hala sağlamdı.
Yani üşenen birisi için gayet ütülüydü.
Düz olan saçlarımı tarayarak dağınık bıraktım.
Siyah küçük çantama telefon, cüzdan ve birkaç kişisel eşyamı koydum. Belirli belirsiz makyaj yaptıktan sonra odadan çıktım.

İLK SÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin