Merhaba!
Nasılsınız?
Sizden ufacık bir isteğim var rica etsem ufak ufak yorumlar bırakabilir misiniz? Sizden geri dönüt adına bir şeyler yapmayınca kendimi boşa çabalıyor gibi hissediyorum. İyi okumalar💙1 hafta sonra...
Zehra Korkmaz
Saymaya yorulduğum kadar tekrar eder vaziyette kaçıncı kez titreyerek uyandığımı bilmiyordum. Son zamanlarda sakinleştirici bir hap kullanmaya başlamıştım. Başımdaki şiddetli ağrı gözlerimi açmama bile engel oluyorken yattığım yatakta doğrularak birkaç saniye oturdum. Kafamı ellerim arasına alarak bir süre ağrının azalmasını bekledim. Fakat nafileydi. Komidinin üzerinde bulunan iki hapı ve suyu içerek lavaboya geçtim. Hap etkisini yarım saat içerisinde göstermeye başlayacaktı. Lavabodan odama geri dönerek beyaz gardırobun kapaklarını sonuna kadar açtım. Bugün davam vardı. Siyah dizin hemen altında biten düz sıfır kollu elbiseyi seçerek kapadım. Elbiseyi bir hamlede üzerime geçirerek makyaj masasına oturdum. İlk önce yüz tonuma uyum sağlayacak bir fondöten sürerek tüm yüzüme eşit şekilde yaydım. Fazla makyaj yapmayı seven birisi değildim. Rimel ve belli belirsiz bir ruj sürerken aynadaki yansımama baktım. Gerçekten şuanda görünen kişi ben miydim yoksa hala benliğim saklanmış mıydı? Düz olan saçlarımın uçlarına su dalgası yaparak serbest bıraktım. Siyah topuklu ayakkabıları ayağıma geçirerek gerekli olan dosya ve yazıları çantama koyarak aşağı indim. Herkes kahvaltı masasında ve Müge Anlı, izliyorlardı. Dayımın ve çıkaramadığım birinin sesi yankılanıyordu. Mutfağın kapısından içeriye geçerek:
"Günaydın herkese."
"Günaydın."
Herkes bir ağızdan koro şeklinde konuşurken gülümsedim. Annemin hemen sol tarafında oturan tanımadığım bir kadın ile göz göze geldim. Kadın mavi gözleri ve kusursuz cildiyle yaşını belli eden birkaç kırışıklık olmasa en fazla 35 diyebileceğim cinstendi. Yanlarına yaklaşarak kadının elini öperek alnıma koydum. Hemen sonra da o klişe sarılma sahnesi oldu.
"Zehra, bizim eski mahalleden Nilüfer. Hatırlar mısın bilmiyorum küçük sarışın yakışıklı bir oğlu vardı."
Kırgınlıkla başımı iki yana sallayarak :
"Maalesef."
Dedim. Sanki geçmişine dair her şeyi unutmuştum.Sağ tarafıma dönerek mama sandalyesinde oturan dünyalar tatlısı bebeğe döndüm.
"Günaydın küçük hanım. Bence de böyle gayet uygun oldu duruşmaya. Bak ya! Haklısın Teyzeciğim. Evet evet gelince seni bugün parka çıkaracağım. Evet annen biraz rahat eder. Yok ya!"
Herkes Duru'nun benim konuşmalarıma karşılık çıkardığı garip seslerle gülümsediler.
" Sen bu çocuğu erkenden konuşturcan Zehra. Bak bu haliyle baş edemiyorum eğer konuşursa atarım başına haberin olsun. "
Dedi Vildan, zorla Duru'ya bir kaşık daha yedirmeye çalışırken.
"Çocuk bakmakla mı korkutuyorsun? Bakarım tabi ne olacakmış? "
Vildan inanmaz şekilde göz devirerek masaya geri döndüm. Bir dilim böreği hızlı bir şekilde yiyerek iki yudum çay içtim.
"Size afiyet olsun benim davam var. Bu arada çok memnun oldum Nilüfer Hanım, musait olduğum bir zaman oturup konuşmak dileğiyle."
Dedim en içten bir şekilde.
Annem, kafasını iki yana sallayarak :"Ne yedin Allah aşkına sen?"
Dedi sinirle.
Hemen ardından Nilüfer Hanım, konuşmaya girdi."Ay! İnanır mısın Barışta aynı. İki dilimle insan doyar mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK SÖZ
Mystery / ThrillerHayatınızda kendinize verdiğiniz ilk sözü hatırlıyor musunuz? 12 yaşında verdiğiniz sözü tutmak için 18 yıl bekleyebilir miydiniz? Ben, bekledim 12 yaşında hayatın gerçekleriyle yüzleşip baba kelimesini ağzı kapalı bir mahzene kapatıp 18 yıl kendi...