2

12.7K 650 121
                                    

Üç adam kadını istemsizce baştan aşağı süzdü. Siyah eşofmanın üzerine geçirdiği gri kapşonlunun fermuarı yarıya kadar çekilmişti. Tepeden gelişi güzel bağlanmış kestane renkli saçları ve bu loş ortamda bile parlayan kahverengi gözleriyle fazla dikkat çekiciydi.

Kendini daha fazla tutamayan Akın "Gecenin bu saatinde ne yapıyorsun?" diye kendisiyle aynı rütbede olan kıza.

"Isınıyordum Üsteğmenim."

Akın aldığı cevapla sessizce hamurdandı. "Bizim götümüz donuyor kızın dediğine bak." Alparslan duyduğunu belli ederek ona ters bir bakış attı. Ardından kadına dönüp "Sen devam et." diye komut verip adımlarını bina kapısına çevirdi.

"Emredersiniz."

Alparslan'ın gitmesiyle yalnız kalan üçlü arasında saçma bakışma yaşandı. Ardından Akın sıcak gülümsemesiyle hazır ola geçti. Kadının kendinden daha rütbeli olduğunu sonradan kavramış olsa da geç sayılmazdı. "Teğmen Akın Varol, Adana."

Kız üzerine şöyle bir baktı. Ardından paspal haliyle komutanla alâkası olmadığını düşündü.

"Görevler dışında rahat olabilirsin."

Adam bunu tuhaf karşılarken baş selamı vererek kadını onayladı ve izin alarak yanından ayrıldı. Alparslan'ın gittiği yere doğru yürürken istemsizce geriye dönüyor şınav çekmeye başlayan kadına hayretle bakıyordu. Gecenin bu saatinde kalkmak akıl kârı değildi.

Geldiklerine dair bilgileri verdikten sonra üçü kaldıkları odaya gitmiş, üniformalarını çıkararak özenle dolaba yerleştirmişlerdi.

Akın odasının bahçeye bakan penceresinin önüne gidip kıza bakarken "Vay be!" demeden edemedi. "Demek adını çok sık duyduğumuz keskin nişancımız bu kadın."

Alparslan aynaya bakmaya son verdi ve uyuşuk adımlarla metal dolabının yanına geldi. Üst rafa bıraktığı kitabı eline alıp kendini yatağına bıraktığında "Öyleymiş." diye mırıldandı düşünceli ses tonuyla.

Akın duşa girmek için yanına aldığı eşyalarla beraber odadaki banyoya ilerlerken "Gecenin karanlığı bile kadının asaletini örtbas edememiş." dedi hafif bir sırıtmayla.

Cihangir'de onu onaylarken Alparslan kafasını sol omzuna yatırıp aralık olan perdeden dışarı baktı. Kadın çalışmaya devam ediyordu. Gözlerini ondan çekip yerin ve göğün kızıl süsüne baktı. Kalbi hızla çarparken gözleri aşkla parlamıştı. Dudaklarında naif bir gülümseme peyda olduğunda gür sesiyle şu dizeleri sıralamıştı.

"Dalgalan sende şafaklar gibi ey şanlı hilal
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal
Ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlal
Hakkı'dır hür yaşamış bayrağımın hürriyet hakkıdır hakka tapan milletimin İstiklal!"

-

"Koğuş kalk!"

Alparslan'ın odaya girip bağırmasıyla tüm tim sanki hiç uyumuyorlarmış gibi ayağa kalktı ve hızla hazırlanmaya koyuldular. Aşkla yaptıkları bu işin her yönü başka güzeldi, sefasıda cefasıda.

"Bir dakika yirmi saniye sonra herkes içtima alanında olacak!"

Verilen süreden çok daha önce herkes içtima alanına sohbet ederek ilerlemeye başlamıştı. En önde giden Samet sabahın karanlığında nereden geldiği sorgulanır bir enerjiyle rüyasını anlatıyordu.

"İnanmazsınız rüyam da tam bu noktada dururken bir kadın yanımıza gelip bize şey diyord-"

"Dikkat!" Akın'ın bağırmasıyla herkes hızlaca sıraya girmiş selam durmuşlardı.

Aşkı HilalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin