"Turan."
Söyleyeceklerini yanlış anlasın istemiyordu. Sadece korkularını bilsin birlikte atacakları adımları ona göre atsınlardı.
"Benim bize karşı en büyük acabam içinde olduğumuz durum, dostluğumuz. Çok güzel arkadaştan önce aile gibi bir ekibiz biz. Eğer olur da ilişkimiz yüzünde-"
Ellerini tutarak "Hilal," diye durdurdu onu. "Biz en güzeli için çabalayacağız."
"Elbette ama hayat bu ne getireceğini bilemeyiz ki. İlişkimiz ne çevremizdekilere ne dostluğumuza zarar vermesin. Yani aşık olduk derken dostluğumuzu kaybetmeyelim olur mu?"
"Sana büyük büyük sözler veremem," dedi Turan gözlerinin içerisine kırmaktan korkarcasına bakarken. Kalbi yerinden fırlamak üzereydi fakat tek bir yanlış kelime etmek istemiyordu. Büyük laflar edip sonrasında altında kalacakları bir yük olsun hiç istemiyordu. Çünkü bilirdi, vaat edilen, gerçekleşme ihtimali olanın gerçekleşmemesi daha çok kırar kanatırdı. Hilal'i böylesine saf bir sevgiyle severken onu incitmek en son isteyeceği şey bile değildi.
"Hilal ben sana büyük sözler veremem çünkü ben de seninle deneyeceğim, seninle öğreneceğim. Yapmam derim yaparım, sözler veririm tutmak için çok uğraşırım belki ama hayat bu ya tutamayabilirim, o yüzden ne yaşarsak birlikte yaşayıp göreceğiz. Sadece şuna inan tek başına halletmeyeceksin, ne olursa birlikte halledeceğiz, halledemezsek bile birlikte yapamamış olacağız."
Kadın gözlerine ulaşan parıltılarla gülümsedi, kurduğu birkaç cümle çoğu sözden daha kıymetliydi onun için çünkü biliyordu yaşanmamış şeyler için baştan yeminler etmek çok saçmaydı, hayatın ne göstereceğini kimse bilemezdi. İçten içe ona öyle de sonsuz bir güveni vardı ki tarif edemezdi, Turan böyle diyorsa konu ne olursa olsun sonuna kadar çabalardı.
"Kısaca Hilal dostluğumuza da aşkımıza da sonuna kadar sahip çıkmak için çabalayacağım," diyerek elinin üstünü okşadı. "Turan sözü."
"Turan sözü," diye mırıldandı ellerine bakarken. "İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun? O zaman da böyle söz vermiştin."
Aklına gelen anılarla gözlerinin içi parladı. Nasıl unutabilirdi ki, bu kadına ilk vurulduğu anı nasıl olur da unutabilirdi. "Tuttum ama sözümü değil mi?"
Hilal'in aklına anılar bir bir dolarken gözlerini kıstı. Yeni yeni göreve çıktığı bir dönemdi ve operasyonda pusuya düşürülmüşlerdi. Turan ile timleri farklıydı, tek bir kurşunları dahi kalmamışken öleceklerine emindi Hilal. O cehennemden çıkmalarının imkanı yoktu ona göre. Mesleğinin tadını çıkaramamışken alçak bir pusuda ölmek istemiyordu, Turan "Korkma," demişti ona. "Daha çok göreve çıkacaksın, sana bir şey olmasına izin vermem." Hilal gülümsemişti sadece. Kendini rahatlatmak için yaptığı bu konuşmaya inanmıyordu çünkü sonları gelmek üzereydi. Kimsede tek bir atımlık mermi yoktu. "Turan sözü," diye de eklemişti adam. O zaman şaşırmıştı kadın, bu adam bu kadar neye güveniyor anlam verememişti. Tam o sırada karşı bir atak başlamış, desteğe gelen ekip hızır gibi yetişmişti. O gün Hilal operasyonda kıl payı vurulmaktan kurtulmuştu, Turan önüne geçerek kendini siper etmişti ona.
"Sana bir şey olmasına izin vermem demiştim," diye o gün söylediklerini tekrar etti.
"Ne kadar korkmuştum haberin var mı senin." Koluna bir tane geçirdi istemsizce. "Bir de Turan sözünü tutar demen yok muydu, kafayı yedirecektin bana. Hiç tanımadığım bi adam benim için önüme atlıyor, hem de ilk operasyonlarımdan birinde. Sana bir şey olsa vicdan azabından giderdim herhalde."
"Turan sözü verildiyse o söz bir şekilde tutulur güzelim," derin bir iç çekti. "Hem o zaman tek yediğim kurşun o değildi, sol yanımdan vurmuştun beni."
Hilal içi giderek baktı, nasıl yapıyordu bilmiyordu ama iki kelamıyla, bir bakışıyla içinde bir yerlerde bahar esintisi başlatıyordu.
Turan, hayatına baharı getiren adam, arkadaşlığı, bir insana koşulsuz güvenmeyi, ne anlatırsa anlatsın bıkmadan dinlemeyi, onunla gülüp onunla ağlamayı, hayatında en ufak değişiklik olsa ona anlatma ihtiyacıyla dolup taşmayı, bazen yanında gözleri dolmuş şekilde susup oturmayı, üzüldüğünde göğsüne kafasını yaslayıp dünyayı sessize almayı, aralarındaki kilometrelere rağmen yanında gibi hissetmeyi her şeyi onunla öğrenmişti. Aşk bir yanılgıdan ibaretti belki fakat tüm bu saydıkları bambaşka bir bağdı. Şimdiye kadar ondan kaçmasının en büyük sebebi de bu bağa zarar vermek istemiyordu, korkuyordu, deli gibi korkuyordu hem de. Bir gün bu aşkın, sevginin onlara yetememesinden çok korkuyordu.
Sevmek yetmiyordu bazen, canından çok sevsen bile yetmiyordu. Bir çiçekle baharın gelmeyeceği gibi çok sevmek de tüm yaralara merhem olmuyordu.
"Turan," diye fısıldadı içine oturan hisle. "Ayrılığın konusunu bile geçirmeyelim olur mu?"
Hafiften dolan gözlerini saklamak için kafasını göğe kaldırdı. Niye böyle hissediyordu bilmiyordu fakat bu aptal hisse engel olamıyordu.
"Ne kadar aramız kötü olsa bile konuşalım, o gün o şekilde kafamızı yastığa koymayalım. Çok büyük sorunlarımız olsa bile ayrılmak demeyelim bir kez bile, olur mu?"
Yapamazdı ki, Turan ile yollarını ayırmak zorunda kalmanın ihtimaline bile dayanamıyordu. Hayatının her zerresinde onun izi vardı, kafasını nereye çevirse ona dair emarelere denk gelirdi. Hepsi de o kadar güzeldi ki, geride bırakmak istemezdi hiç.
İstenmeyeni yaşatan hayat değil misin...
"Gel buraya," belinden tutarak kendine çektiğinde kafasını göğsüne yaslamıştı.
"Unutacağız o kelimeyi," saçlarının arasına bir öpücük kondurdu. "Dilimize bile almayacağız, ne kadar kızarsam kızayım, bağırırsam bağırayım bir gün bile seni o huzurlukla uyutmayacağım. Gerekirse kendim yanacağım senin içini o ateşle harlamayacağım."
İkimiz de yanmayalım, dedi Hilal içinden. Korkularının esiri olmak istemiyordu.
"Bir şarkı dinleyelim mi?" diye sordu kadına az önceki söylediklerine cevap vermek zorunda olmadığını belli ederek.
"Dinleyelim."
Göğsünde olmak o kadar huzur vericiydi ki...Bu koku hele, başını döndürmeye yetiyordu. Güven duygusunu iliklerine kadar hissediyordu.
"Hemen açıyorum güzelime."
Daha önce birkaç kez dinlediği şarkının melodisini duymasıyla gülümsedi. Bu şarkıyı onun sesinden duymak...Sanıyordu ki şu an yaşadığı en güzel andı.
"Sen bir güldün ben bir gonca, nasıl büyürüm sensiz olunca? Sen olmazsan ben solarım, gül beyaz gül açarım."
Gerçekten solardı, onsuz gülüşleri de bakışları da her şeyi solardı. Hayatının büyük bir parçasıydı, onsuz renkleri silikleşir, eski canlılığı kalmazdı.
"Yerini al yüreğimde yerini al, gül beyaz gül yanımda kal." Bu kısımdan itibaren Hilal de ona eşlik etti.
"Sevgimi al sakla koynunda, dokunmasın kimse ona. Sen olmazsan ben solarım, gül beyaz gül açarım."
Şarkı bittiğinde Hilal iç çekerek mırıldandı. "Turan," sevdiği kadın göğsüne yaslanmış adını seslenirken huzurun doruklarında olan adam "Söyle Turan'ın gülü?" diye karşılık verdi.
"Soldurma gülünü."
Bölüm sonu.
Geri dönüşümüzün küçük bir başlangıcı olarak düşünebilirsiniz bu bölümü bence🥹
Hilal ve Turan, iki gözümün çiçekleri onları yazmayı özlemişim. Soldurmayın çiçeklerinizi çocuklar (:Diğer bölüm görüşmek üzere🌸💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkı Hilal
Fiksi RemajaBen Türk komandosuyum! Düşmanı çelik pençemle ezerim. Ters köşe sevenlere ithafen...