5

10.5K 579 142
                                    

Kadın duyduğu komutanım kelimesiyle çıldıracak gibi olmuştu. Alparslan demek varken komutanım da neydi?

"Öyle olsun."

Çocuğun ellerini kızın uzun saçlarına kayarken tokayla oynamaya başladı.

"Hilal bunu çıkayıyım mı?"

Tokadan bahsediyordu.

"İstersen çıkarabilirsin."

Çocuğun tokayı çıkarmasıyla kadının gür ve uzun saçları omzundan aşağı dökülmüştü ve bu manzara güzeldi. Baya baya güzeldi hemde.

"Sen de askey misin?"

"Hıhım. Bende askerim."

"Peki senin kaydeşin var mı?"

Kafa salladığında sorularına devam etti. "Abim beni çok öslüyomuş sen de onu öslüyo musun?"

Hilal aklına gelen erkek kardeşiyle istemsizce yüzünü buruşturdu. Tamam kardeşiydi falan ama bir insan bu kadar mı gıcık uyuz lanet pislik olurdu?

"Pislik olmadığı zamanlarda evet diyeceğim ama öyle bir zaman yok ki."

Ne kadar kendi kendine dese de duyulmuştu.

Altuğ "Anlamadım ki ben." diyerek dudak büktüğünde onu öptü.

"Şöyle ki canım evet özlüyorum ama onunla pek iyi anlaşamıyoruz."

"Neden?"

Alparslan bu soruları annesinin sordurtup sordurtmadığından şüphe duymaya başlamıştı artık. Tamam kardeşi çok soru soran bir çocuktu ama bu kadarı da fazlaydı yani.

"Çünkü geri zekalı bir ergen." dediğini yeni idrak ederken hemen düzeltti. "Yani şey o liseli olduğu için biraz tuhaf."

Çocuk anlamasa da anlamış gibi yaparak kafa salladı.

"Saçlayın çok güsel kokuyo."

Evet bu ayrıntıyı Alparslan'da fark etmişti.

"Teşekkür ederim."

"Yica edeyim."

Hilal onun bu tatlı hallerine karşı koyamıyor sürekli onu öpmek istiyordu. Ve bu isteğiyle baş edebilmiş değildi çünkü şu an şapur şupur onu öpmekle meşguldü.

"Anne siz ne zaman döneceksiniz?"

Kadın kaşlarına çatarak baktı oğluna. Kendini göndermeye ne meraklıydı.

"Kafam ne zaman eserse o zaman gideceğim Alparslan."

Akın kendini daha fazla tutamayarak kusar gibi bir sesle güldü. Cihangir'de ondan farklı değildi.

"Hayda! Ne atar yapıyorsun anne şimdi? Sadece sordum."

Annesinden cevap alamayacağını anladığında Eda'ya döndü.

"Senin okulun ne olacak güzelim?"

"Sınavlarımı verip erken geldim abi ben." dediğinde kafa salladı. Buradaki misafir yatakhanelerinden birinde kalırlardı artık.

Kadın evladından ayırmadığı adamlara zorla yaptıklarından yedirirken Hilal'e de aynı şeyi yapmıştı. Sonuçta artık o da onun kızı sayılırdı değil mi?

Akşam içtimasından sonra tim bahçedeki büyük çardağa çıkıp semaver çayı demlemiş kadının getirdiği türlü çeşitli yiyecekleri diğer asker arkadaşlarıyla yemişlerdi.

İşte Hilal o sıra da kendini ortama biraz yabancı hissetmişti. Geldiğinden beri tugaydaki herkesle az çok muhabbeti olmuştu ama çoğuyla bir araya gelmemişti. Orta da çeşitli muhabbetler dönerken Sevim Hanım müsaade isteyerek kalkmış ve Altuğ'u uyutmaya giden Eda'nın yanına gitmişti.

Aşkı HilalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin