Mutlu olacaktım işte sana inat musmutlu olacaktım. Ben son sözümü nefes nefese telaffuz ederken Emin eline aldığı çatalı tepsinin kenarına vurdurarak oturmamı işaret etti. "Yemek vakti yemek yenir başımın etini yeme." Hışımla kalktığım yere oturarak gözlerimi devirdim. Zaten yenebilecek bir şey yoktu.
"Ye Çiçek ye!" Duygusuz onca söz ettim insan hiç mi oralı olmaz. "Yiyoruz işte sende ye!" En azından ben senin gibi yiyormuş ayakları yapmıyorum. Emin bir süre daha tepsiye baktıktan sonra çatalı bırakıp "Dışarıdan mı söylesek?" diye sorduğunda saniyesinde dudaklarım yukarıya kıvrıldı.
"O zaman ben bunları kaldırıyorum sen sipariş ver." Tepsiyi aldığım gibi ayaklandım. Hazır yemekler her zaman bana cazip gelmişti. İnsan kendi yaptığı şeyleri neden yemez bilmiyorum ama ben çok sevemiyordum.
"Kafama göre mi vereceğim siparişi arzu ettiğin bir yemek yok mu?" Valla ne olsa yerim. "Fark etmez yeter ki yemek olsun?" Ben nerden bileyim acılı adana söyleyeceğini kulaklarıma kadar yanmıştım. "İnsan... İnsan neden hem acılı adana söylemekle yetinmeyip yanında bir de acılı şalgam söylüyorsun için yandı."
"Her seferinde söylenmek zorunda mısın? Sana insan... İnsan gibi sordum ne yersin diye benim keyfime bırakırsan böyle her seferinde yanarsın..." İlla laf sokacaksın ya eksik kalma. Elimdekilerle birlikte onu yalnız bırakarak mutfak tarafına geçtim. Elimdeki çöpü bulduğum poşetin içine koyarken gözüm de ondaydı. "Bunu almayı unuttun." Emin arkasına bakmadan elindeki çöpü benden tafra uzatınca ya sabır çekerek yanına gidip elindeki çöpü alarak onu da poşetin içine soktum.
"Kahvem sade olsun yapmayı becerebilirsen de köpüklü olsun." Elimi yumruk yapıp kaldırsam da vurmaya kıyamadım.
"İçine zıkkım da koymamı ister misin?" diye sorduğumda bana bakacaktı ki hemen yumruk yaptığım elimi indirip tebessüm ettim. "Sen dana önce denedin galiba zıkkım güzel miydi?"
Hay ben senin... "Hiç denemez miyim hanzolar beni dereye atınca tadına bakma gibi şansım oldu." Hep sen mi laf sokacaksın al sana alası... "Kahvenin yanında çikolata istemez sen gel yanıma otur..." Yeter diyecek mi diye biraz önce gelmiştim ki kısa bir sessizlikten sonra "Yalnız film izlemeyi sevmem."
"Ha ha ha hiç gülesim yoktu sen ki yalnızlığın adamı nasıl olur da tek başına oturmaktan sıkılır?"
"Doğru teşhis yalnız kalmak beni yormaz az önce de söylediğim gibi yalnız film izlemeyi sevmem. Biraz daha açılım ister misin? Yoksa kahve yapmaya gidecek misin?"
Küçük çocuk edasında ayağımı yere vurdurarak mutfağa yöneldim. Adama hiç de yapmam demiyordum. Ah Çiçek senden bir halt olmaz bal gibi de yanında kalmaya heveslisin bir de yemin ediyorsun. Senin yeminine çocuklar inanır mı? "Fincan yok." Diye barındığım da hiç oralı olmadan oralara bak bulursun diyerek beni geçiştirmişti. "Bakar kör diye buna derler..." Kendi kendime söylenerek kahveyi yapmaya başladım. İçimden bol şekerli mi yapsam diye geçirsem de hiç çenesini çekecek durumda olmadığımı fark ettim. Bir an önce oturmak hatta mümkün mertebe uyumak istiyordum.
Kahvelerle birlikte Emin'in yanına gittiğimde kahveleri sehpanın üstüne bırakıp elime kendi kahvemi alarak hemen yanına oturdum. Emin bir bakış atsa da hiç oralı olmamıştım. İstiyorsa kahve oradaydı. Zaten sesini çıkarmadan da kahvesini eline alarak yudumlamıştı. Bende ondan sonra keyifle bir yudum alarak mutlulukla ekrana baktım. Sanki onunla yalnız kalmayalı yıllar geçmişti ve ben büyük özlem içindeydim. Keşke sarılıp özlem giderme gibi şansım olsaydı. Yüzüm ansızın düşünce beni sevmiyor olması bir kez daha içimi yaktı.
Ben bu adamın neyini seviyordum bilmiyordum ama beni kendine zorla aşık ettiğin çok iyi biliyordum. Kahvemi bitirince acaba ayaklanıp bana odamı göster mi desem diye düşüncemde bunun yerine ayaklarımı kendime çekerek koltukta kıvrıldım. Beni sevmese de onun yanında olmaktan mutluydum bunu inkar edemezdim. Sessizlik devam edince uykum ağır bastı. Belki burada uyursam üstümü örter saçıma öpücük kondururdu. Düşlerimi güzel hülyalar kaplayınca göz kapaklarım kendiliğinde kapandı. Odanın sıcaklığı uykumu tatlı hale getirirken üstüme örtülen örtüyle dudaklarım kıvrılmıştı. Aradan saniyeler geçmeden uyuya kalmıştım.
Sabah uyandığımda ise içeriyi güneş ışıkları doldurmuş ama ben hala sıcacıktım. Üstümdeki örtüye biraz daha sarılacaktım ki kafamın altındakinin yastık üzerimdeki elinde örtü olmadığını anladım. Ağır çekimde başımı kaldırdığım karanlıklar lordumun uyuduğunu fark ettim. Allah'ım ne kadar da masum uyuyor. Kim der bu adamın taş kalpli katil biri olduğunu... Katil... Bu adam şuan koynunda yattığım adam katildi ve ben kaçmak yerine daha çok sarılmak istiyordum. Kalbim aklıma ihanet etse de uzanıp sakalına kuş tüyü kadar hafif öpücük bıraktım. Tekrar göğsüne yattığımda hayatımda hiç olmadığım kadar huzurlu bir uyku çekmiştim. Fakat bu defa uyandığımda yanım boştu. Somurtarak kalktığımda bir tek yanım değil salonda boştu. Etrafıma bakınınca içimi kuşku doldurdu.
"Emin... Emin..." Ansızın dış kapı açıldığında "Çiçek!" Emin'in sadece telaşlı sesini duymamış yüzünü de görmüştüm. "Seni göremeyince korktum..." Dur bir saniye yanlış cümle kurdun. "Şey seni görmeyince telaşlandım diyecektim..."
Bu da olmamıştı. Emin, hı diyerek yanıma doğru gelirken yerimde hareketlenmiştim. Tam o esnada aralık kapıdan adamlarını gördüm. "Ama gerek yokmuş senin gibi katile kim neden nasıl zarar versin..." Emin sözümle olduğu yerde kalırken bende yattığım yerde ayaklanarak diklendim. "Evime gitmek istiyorum bu saçma oyun bitsin çünkü ben inan çok sıkıldım."
"Sende haklısın katillerle aynı çatı altında kalman hiç doğru değil... Dışarıdayım. Kedini hazır hissedince çık gidelim..." Ne yani bu kadar mıydı? Her şey bu kadar basit miydi? Emin çıkınca ne yapacağımı bilmeden etrafıma baktım. Tabi ya katil dememe sinirlendi. İyi ama o da katil değil miydi? Oflayarak son kez etrafıma bakarak dışarıya çıktım. Hemen dış kapıda iki adamı ileride arabanın yanında ise telefonla konuşan Emin vardı. Kapıyı çekeceğim sırada adamlardan birisi önce atılarak "Sen bırak Yenge biz hallederiz." Yenge mi? Be adam sen beni dereye atan adamlardan biri değil misin? Rahatlık sadece Emin de değil adamlarında da vardı.
"Çiçek hızlı ol bir an önce gitmemiz gerekiyor..." Gözüm Emin'in bulunca arabaya biner vaziyette görmüştüm. Ne aceleydi böyle belki de böyle olmayacağını anlamıştı da bir an önce benden kurtulmak istiyordu. Beni ölüme iten adamlara son kez biraz da masumca bakıp arabaya doğru yürüdüm. Ön koltuğa geçip oturduğumda emniyet kemerimi bağlamakla kalmayarak kollarımı göğsümde kenetledim. Emin Beyimiz de hiç araba yokmuşum gibi benden tarafa ne bakmış ne de bi çift laf söylemişti. Neredeyse iki saat süren yolculuktan sonra hiç tanıdık gelmeyen villa tarzı ultra lüks bahçeli evlere baktım. Bir noktadan sonra sola dönünce demir kapılar sonuna kadar bize açılmıştı.
"Evim!" diye söylediğimde artık çok geçti. Emin beni bilmediğim ikinci bir eve getirdiğinde çoktan arkamızdan demir kapılar kapanmıştı... Ben sağıma soluma bakınırken evin giriş kapısında bastonlu bir yaşlı bir adam gördüm. "Sen benimle alay mı ediyorsun hani beni evime götüreceksin burası da neresi bu adam da kim?"
"Sana gidiyoruz dedim evine götüreceğime dair tek bir çift laf etmedim. Şimdi arabadan in ve dedeme saygı da kusur etme yoksa canını hiç olmadığı kadar çok yakarım haberin olsun. Şimdi in!"
BİRAZ OYUN OYNAYALIM NE DERSİNİZ?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN YÜZÜ 🚬 BİZE SEN KALA 4
AdventureSakın unutma her şer de ya bir hayır vardır ya da BEN! Sevme beni. Ben, senin beni sevdiğin kadar Sevemem. Canın yanar yok olursun...