Recep Amca öyle bir bakmıştı ki havaya kaldırdığım elimi sonradan fark ettim. Elimi yavaşça aşağıya doğru indirerek yumruk yaptım. Bugüne kadar en küçük saygısızlık bile yapmamışken haddimi fazlasıyla aşmıştım. Recep Amca yaşını başını almış Babam yaşlarındaydı. Benim çocukluğumun yüzde kırkı onun yanında geçmiştir. Babamdan sonra geriye kalan hatta değer verdiğim tek kişiydi.
Ağzımı açıp bir şey diyecekken söylememek söylemekten daha doğru bir hareket olduğunu düşünerek yanından hızla geçip gittim. Babamın ölümden sonra iyice çığrımdan çıkıp kendimi tanıyamaz hale gelmiştim. Herkes bir yana Recep Amca bir yanaydı. Beni omzunda hiç bıkmadan usanmadan taşıdığı günleri hatırlıyordum da hakkı ödenmezdi. Yukarıya çıkarken durup arkama baktım.
"Recep Amca saygısızlık yapmak istemedim. Senden tek ricam işlerime karışma. O kız ya da başka biri hiç fark etmez ne gördün ne de duydun..." Recep Amca suskunluğunu bozarak konuştu.
"Peki, beyim sen nasıl istersen."demişti. Hiç değilse vicdanım rahat uyuyabilecektim. Arkama bakmadan odama çıktığımda uzun süre uyuyamadım. Aklımda milyonlarca sorun vardı. Hepsini halletmem içinse uzun bir yol vardı. Evet, bir şeylere bir yerlerden başlayacaktım fakat önce kısa da olsa kendime tatil verip hem zihnen hem de bedenen dinlenecektim.
Bu olayların üstünden tam dört gün geçmiş. Ben çiftlikten bir an için bile olsa ayrılmamıştım. Günümün çoğunluğunda ise atımla vakit geçiriyordum. Buradan gitmeme sebebim ise en sevdiğim atın yakında doğum yapacak olmasıydı. Bu anı kaçırmak dahi istemiyordum.
"Recep Amca ben duşa girip geri geleceğim sen buradan ayrılma." Recep Amca atlarla ilgilenirken onu yalnız bırakarak eve doğru yol aldım. Havalar o denli sıcaktı ki nerdeyse günde iki defa duş alma zorunluluğu hissediyordum. Kapıdan içeriye girdiğimde elinde suyla giden Hacer Hanımı gördüm. Ben ağzımı açmadan neşeyle konuştu.
"Gözünü açtı kendine geldi..." Ne? Kendine geldi mi? Bu kadar çabuk mu? Ben en az on gün daha yatar diye düşünüyordum. Hızla yanına giderek elindeki suyu aldım.
"Ben suyu veririm sen işine bak."dediğimde afallamıştı. Kızın uyanıp da neler olduğunu anlatması hiç iyi sonuçlar doğurmazdı. Benim ilk öğreneceğim şey kızın yüzümü görüp görmediydi. Eğer beni yüzümü gördüyse ona göre bir karar vermem gerekiyordu.
"Tamam, korkma kıza zarar vermeyeceğim sen işine dön ben halledeceğim." Yüzüme bir süre daha baktıktan sonra sesini dahi çıkaramadı. Bende büyük bir merakla odaya giderek kapıya gelince durdum. Umarım beni hatırlamıyordur yoksa hiç yapmak istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalacaktım. Kapıyı açarken dört gün sonra ilk kez bu odaya girdiğimi fark ettim.
İçeriye girip arkamdan kapıyı çekince kızın gözlerinin açık olduğunu fark ettim. Benim varlığımı hissedince gözleri beni buldu. Sadece başı hareket ederken yanına yaklaşıp suyu uzattım. Bir bana bir de suya baktı. Tabi ya böyle direkt su uzatmak olmadı. "Sana su getirdim su..." Emin, kızın kulağı sağır değil neden bağırıyorsun? Belki kulağı duymuyordu bunu da bilemeyiz...
"Sen... Sen..."dediğinde neden tuhaf bakışlar attığını anlamadım. Yoksa tanımış mıydı? Kızı burada da öldürmezdim. Acaba geldiğimiz yere mi gitsek ama yok bu da olmaz. Peki, ne yapacağım. "Kimsin?"diye zar zor sorduğunda elimdeki suyu kenara bırakıp kızı baştan aşağıya süzdüm.
"Emin, burası benim evim seni ise..."
"Ben kimim?" Yok, artık şaka mıydı? Tabi ya beni hatırladı ve elimden kaçmak için hafıza kaybı rolü yapıyor. Bak şimdi sevdim seni zeki insanları oldum olası severim ama kötü anlamda severim. Annen seni şansız gününde doğurmuş.
"Kim olduğuna dair bir fikrin yo mu? Geçmişe dair ne hatırlıyorsun?" Bir yerde hata yapacak bende rolünü anlayacaktım. Kız başını hafif şekilde sağa sola çevirerek kısık sesle konuşmaya devam etti.
"Hatırlamıyorum... Adımı bile..."
Bak bu güzel haberdi. Bu senden kurtulmamım bileti olabilirdi. "Senin adın Mine bu çiftlikte anne ve babanla yaşıyorsun? Baban ve annen bu çiftliğin çalışanı bende bu çiftliğin sahibiyim." Kız pek de şaşırmışa benzemiyordu. Sadece gözünü kısıp anlamaya çalıştı.
"Az önce... Burada olan kadın kim?" Recep Amcanın zaten bir kızı vardı. Bu teklifimi geri çevirmeyeceklerinden adım kadar emindim.
"O kadın Annen? Sen hastayken sana baktı. Bir için olsun başından ayrılmadı." Her Anne gibi yapması gerekeni yapmıştı. Kız gerçekten hafıza kaybı yaşamışa benziyordu.
"Bana ne oldu?" Evet, günün sorusu sana ne oldu? Ben seni öldürmek istedim sense bana inat yaşadın.
"Hep beraber pikniğe gittik sende bir an dengeni kaybedip göllete düşün. Ben seni kurtardım ama başını taşa çarpmışsın bu yüzden günlerdir bu halde yatıyorsun?" Neden uzun uzun açıklama yaptığımı bilmesem de kızın suratını her mimiğini ezberleyecek şekilde yüzüne bakıyordum.
"Teşekkür ederim..."dediğinde kaşlarım çatıldı. Ne için teşekkür etmişti. Kızın gözleri ağır ağır kapanırken "Ne için?"diye sordum o ise uyku sersemi konuştu.
"Beni kurtardığın için..."
#Hafızakaybı
#AdıÇiçek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN YÜZÜ 🚬 BİZE SEN KALA 4
AventureSakın unutma her şer de ya bir hayır vardır ya da BEN! Sevme beni. Ben, senin beni sevdiğin kadar Sevemem. Canın yanar yok olursun...