İçimde tarifini bilmediğim yersiz duygular vardı. Uzun zaman sonra ilk kez ruhum bedenimde eziliyor içime sığamıyordum. En son ne zaman böyle olmuştum. Annemin öldüğünde mi? Yoksa babam öldürüldüğünde mi? Belki de aldatıldığımda böyle hissetmiştirim. Şuan sebebini bilmesem de kalbim acıyordu. Elimi kalbime götürdüm daha önce hiç böyle olmadığıma dair yemin edebilirdim.
"Ne oluyor lan!" Sesim boşlukta yankılanıp tekrar beni bulmuştu. Anlam vermesem de yüreğim cız ediyor Sanki bir şeyler benden gidiyor bir yanım benden eksiliyor hissene kapanıyordum. Küfür ederek elimdeki viskiyi bırakıp ayağa kalktım.
Neler olduğunu anlamasam da temiz hava alsam iyi olacaktı. Dışarıya çıkıp, mavi gökyüzünü gördüğümde gözlerimi kapatıp, zorlu ve mücadele dolu bir haftaya daha geride bıraktığımı düşündüm. Ben üstümdeki hissiyatı yorgunluk diye adlandırırken kalp ağrımın sebebini bulamıyordum.
Tekrar gözlerimi kapatıp bir zamanlar ne kadar mutlu olduğumu düşünmeye çalıştım ama o anda içimi bir tatminsizlik kapladı. Bu duygulardan kurtulabilmek için kendimi ikna etmeye çalışıp elimdekilerden dolayı mutlu olmam gerektiğini düşündüm. İki yıl öncesine kadar, aslında güzel bir hayatım vardı. Şimdi ise sonu bucağı olmayan karanlık bir boşluktaydım.
İleriden bana doğru gelen adamlarımı görünce düşüncelerimden sıyrıldım. Bu iki budala bir adam olup bir işi halledememiş üstüne üstelik ellerine yüzlerine bulaştırmışlardı. İkisi çok yakınıma gelmeden durup birere aptal gibi yüzüme baktı.
"Emin Bey kızı gölete attık."
"Attınız da ölmedi mi ne oldu?" Bu iki budala bunu bile yapamıyorsa yaşamasınlar... Yüzüme bakmaya cesaret edemeyen ekili başları önde konuşmaya devam etti.
"Emin Bey diğer adam... Diğer adam kaçmış..."
"Ne demek kaçmış lan... Adam kaçtıysa neden hala buradasınız neden peşine düşmüyorsunuz..." Sözüme kesmeye cesaret edemeyen adam başını kaldırıp yüzüme baktı.
"Emin Bey bacağından ağır yaralandı çok uzağa kaçmış olamaz biz hemen buluruz."
"Geri zekalılar... Sizi adam diye yanında taşıyan da kabahat. Siktirip gidin yoksa onun yerine sizin canınızı alacağım. Sakın ola ki adamı bulmadan karşıma gelmeyin. Gerekirse günlerce haftalarca yemeden içmeden arayıp o iti bana getirin eğer o it olmadan karşıma gelirseniz nefesinizi keserim."
Ahmaklar! Söylediğimi sonunda idrak edip koşarak yanımdan ayrılıp arabalarına bindiler. Bende gidişlerini izlerken Ozan'ı aradım. Bu böyle olmayacaktı. Telefonum üçüncü çalışta açılınca direkt konuya girdim.
"Ozan yanıma adam diye verdiğin adamlar adam değil bana hemen başkalarını gönder."
"Ne Ozan'ı lan ne Ozan'ı ben senin abinim haddini bil ona göre konuş." Yok öyle artık sevip de abi demeler. Sen öldün!
"Sen bir haltım değilsin bunu bir kez daha dile getirmeyeceğim." Benden büyük olması onu sevip saymam anlamına gelmiyordu. Ne demişler ne ekersen onu biçersin. Senin Mafya Babalığın bana sökmez.
"Lan dua et annemin emanetin yoksa kendi ellerimle canını alırdım."
"Öldür lan öldür. Öldürmezsen adam değilsin." Senden korkan senin gibi olsun. Saygıdeğer Ozan ağabeyim küfür edip durdu.
"Yok, lan sana adam falan ne halin varsa gör."
"Beni güldürmeye çalışmasan mı senin için mimiğim dahi oynamaz..." Bir kez daha küfür savurunca siktir git demiş bende kapatmamasını söylemek için "Dur, daha bitirmedim. Benden bu kadar artık senin pis işlerinde yokum. Artık herkes kendi yoluna ben tek başıma hükümdarlığımı kurmasını bilirim."
"Sen mi? Bana hayatta ki tek kan bağı olan bana karşı cephe mi alıyorsun. Sen eceline susamışsın."
"Senin zırvalıkların bana sökmez kendi pisliğinde boğul."
Telefonu kapatınca bu defa da ben ortaya küfür savurdum. Adam bak sırf benden büyük diye afrasından tafrasından geçilmiyor. Sanıyor ki bütün her şey on un babamın olan her şeyin yarısı da benim. Öyle masa başından oturup komut vermeyle olmuyor. Elinin altındaki bütün adamlar tek lafıma bakar. Ama sen dur seninde zamanın var.
Aklımdaki kahrolası düşüncelerle nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm. Bir noktadan sonra nereye geldiğim bilmesem karşımda duran gölet bana geldin diyordu. İyi burada ne işim vardı. Aklıma yokken nasıl olurda ayaklarım beni buraya getirirdi. Kısa bir süre bulanık suya baktım. Akılma nedensizce o kız geldi. Demek ki bu gölet onun mezarıydı.
Ses? Gelen sesle birlikte sağ tarafıma çalılıklara baktım. Anında belimdeki silahı çıkarıp hedefe doğru yürüdüm. Büyük ihtimalle elimizden kaçan adam buraya sığınmıştı. İşte şimdi öldün, diyerek sessiz adımlarla çalılıklara yaklaşıp tam sıkacaktım ki beyazdan eser kalmamış çamurdan bir elbise içinde bir kız gördüm.
"Siktir!"
Elimdeki silahı belime sokarak kıza biraz daha yaklaştım. Yoksa o itler kıza öldürmek yerine başka bir şey mi yapmışlardı. Eğer bunu yaptılarsa derilerini yüzerdim. Kızın kolundan tutarak yüzünü benden tarafa çevirdim. Kız çamurdan bir elbisenin içinde hareketsiz yatıyordu. Elim yüzüne gidince ellerimle ıslak saçlarını yüzünden çektim. Kızın alnında kabarmış yara vardı. Geldiği yöne gölete bakınca kızın sürünerek buraya kadar geldiğini anladım. Elim bileğine gidince nabzına baktım. Yaşıyordu. Nabzı çok yavaş atsa da yaşam belirtisi vardı.
"Anlaşıldı senin ölmeye niyetin yok. Ama ben öldürmeye yeminliyim be güzelim."
Ayağa kalkıp silahı belimden çıkarıp namluyu kafasına doğru tuttum. Hiç düşünmeden sıkacaktım ki yakınlardan bir yerlerden tüfek sesi geldi. "Avcılar!" Silahımda susturucu olmadığı için tekrar belime koydum. Olduğum yerden çekip gidecektim ki gülüşme sesleri geldi. Kızı burada bırakmak ölümden daha beterdi ama ölsün istiyordum.
Aklıma gelen şeyle fazla düşünmeye gerek duymayarak eğilip kızı bir çırpıda kucağıma alıp ıslaklığı ile kendimi ıslattım. Buzdan vücudu beni bile üşütürken aşağıya sarkan ellerine ve saçlarına baktım. Bu zayıf bedenim dağ başına ne işi vardı. Bu kadınların her zaman burnunu bir şeylere sokması her zaman hüsranla sonuçlanıyordu. Artık şu huyunuzdan vazgeçin.
On dakikalık mesafe boyunca kızı kucağımda taşıyıp eve ulaşmıştım. Başlarda ağır olmayan kız her saniye biraz daha ağırlaşmıştı. Eve geldiğimde ayağımla kapıyı itekleyerek içeriye girdim. Başta kızı ney yapacağımı düşünmüş bulamayınca ise kızı koltuğa bırakıp morarmış ölüden farkı olmayan yüzüne bakmıştım.
"Sana bir şans veriyorum. Eğer hiçbir müdahale etmeden iyileşirsen seni öldürmeyeceğim. Söz!"
#tekbaşıaniyileşmekmi
Evet, an itibariyle yeni hikayemize başlamış bulunmaktayız. Bu hikayede kendi görüş ve önerilerinizi yazabilirsiniz. Hikayeye yön vermesem de düşüncelerinizi yansıtabilirim.
Bölüm şarkısı: Bilal Sonses - SEVME
⤵
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN YÜZÜ 🚬 BİZE SEN KALA 4
PertualanganSakın unutma her şer de ya bir hayır vardır ya da BEN! Sevme beni. Ben, senin beni sevdiğin kadar Sevemem. Canın yanar yok olursun...