Duygusuz!

22.4K 1.1K 212
                                    

"Batı, benim tatlım sakin ol..." Batı delirmiş gibi sağa sola giderken Mine duvar dibinde baygın vaziyette yatıyordu. Bende atımı sakinleştirmek adına ilk önce iki elimi kaldırıp rahat durması için sakinleştirmeye çalıştım. Büyük ihtimalle çifteyi yiyen Mine duvarı boylamıştı. Sonunda elimi Batı'nın başına değdirerek sakinleşmesi öptüm. Böyle yapmaya devam ederse Mine'yi altına alıp daha fazla ezecekti. "İşte böyle güzel kızım böyle sakin!"

Batı sakinleşince tek hamlede baş belasının yanına ulaşıp kucakladım. Kucağıma alırken bir kez daha düşmemesi için daha sıkı tutarak hızlı adımlarla yürüdüm. "Başımın belası!" Neden her seferinde başını tehlikeye sokuyordu. "Bok vardı orada değil mi?" Tabi bok vardı da arkasına geçmiş. İnsan hafızasını kaybedince aklını da yitirir miydi?

Ben hızlı adımlarla eve yaklaşmıştım ki beni gören Hacer Hanım ise bir feryat figan yanıma doğru koşmuştu. Bu kadın bu kızı gerçekten kendi kızı mı sanıyordu? "Kızım! Ne oldu... Neden bayıldı..." gibi sorularına hiç kulak asmadan salona girip onu koltuğa yatırdım.

"Bağırınma da git kolonya falan getir." Başımda dövünmek yerine bir işe yarayabilirdi. Mine'yi yatırınca bileğini tutup nabzına baktım. "Atıyor." Bu defa da elimle gözlerinin içine baktım. Emin doktorculuk yapmana gerek nabzı atıyor işte o gün ölmediyse bugün hiç ölmez.

Ben ayağa kalınca Hacer Hanım koştur koştur gelince ben geriye çekilerek ona yer verdim. Kızın elini yüzünü neredeyse kolonyayla yıkamıştı. Başımı olumsuz anlamda sallayarak Hacer Hanımın telaşlı halini izledim. "Emin Bey kızcağıza yine ne oldu? Yoksa kız hasta mı?"

"Telaşa gerek yok sadece küçük bir kaza birazdan kendine gelir." Kayıtsızca tekli koltuğa geçip oturdum. Hacer Hanım bir süre daha ayılmasını beklemiş ama kız kendine gelmemişti. Umarım bir gün ölüp de başıma kalmazdı."Emin Beyim bu kızın hali hal değil."dediğinde iç kanaması geçirip geçirmediğini düşünmeye başladım. Kafasını sağlam çarpmış olmalıydı.

"Bir şey olmaz bu kadar telaşa girmeye gerek yok."dediğimde bana inandığı söylenemezdi. Ah, Emin şu aptal kızı buraya getirmekle saflık yaptın. Şuna kızı nasıl da sahipleniyordu. Kendini bu kadar paraladığına göre sevgisi de gerçek olmalıydı.

Aradan on dakika daha geçmişti ki işittiğim sesle gözümü telefondan kaldırdım. "Uyandı. Mine gözünü açtı. Kızım... Kızım iyi misin?" Bu kız kafasını çarpmıştı ya hafızası yerine gelirse "Hacer Hanım gidip su getirin."diyerek ayaklandım. Hacer Hanım istemeye ayaklanarak gitmiş bende kızın başına geçerek gözlerini aralayışına bakmıştım. Az önce beti benzi bembeyazken şimdi yüzüne kan gelmişti.

"Beni hatırlıyor musun?"diye sorduğumda kaşlarını çatmış sonra da hareketlenerek elini başına götürüp ahlamıştı.

"Lanet olsun ki evet."dediğinde hangi anlamda söylediğini idrak edememiştim. Tekrar hareketlenen kıza sorular soracaktım ki Hacer Hanım elinde suyla gelmişti. "Kızım iyi misin?"diye sorduğunda yine onu başımdan savdım.

"Hacer Hanım kızınız açlıktan bayılmış onun için yemek hazırlar mısın?"diye sorduğumda hemen diyerek mutfağa koşuşturmuştu. Bende bana verilen bir bardak suyu sehpanın üstüne koydum. "Suyun burada içmek istersen içersin."

"Hacer Anneye neden yalan söyledin sana aç olduğumu falan söylemedim." Kız lafta kaza geçirip bilincini kaybetmişti ama gözlerini açar açmaz hesap sormaya başlamıştı. Onu beklerken zaten zamanım boşa geçmişti. Burada durup onunla dedikodu edecek halim yoktu.

"Ben kimim?"diye sordum.

"Sen potrunumuzdun... Evet, yanlış duymadın dili geçmiş zamanda öyleydim. Babam gelsin onunla konuşup bana neler yaptığını söyleyeceğim. Eminim ki senin yüzünden ölümden döndüğümü öğrenirse tek bir saniye daha burada durmak istemeyecektir..."dediğinde gülmek istedim. Bu kız beni güldürüyordu. Bende başında daha fazla durmayarak az önceki kalktığım yere oturup ayak ayaküstüne attım. Mine de eli başında yattığı yerden doğrularak arkasına yaslandı.

"Peki, babanı dolduruşa getirip nereye gitmeyi düşünüyorsun?"diye sorduğumda bu düşünceyi uzun süredir planladığını fark ettim. Demek ikna edebilse çalışanlarımla birlikte kaçıp gidecekti.

"Bu sizi alakadar etmez. Babam gelsin elbet gidecek yer buluruz."dediğinde bir kez daha gülme isteği gelse gülmedim.

"Anne ve baban yaşlarını almış iki ihtiyar buradan öte nereye gidip iş bulacaklar sen tek başına çalışsan hem ev geçindirip hem kira ödeyemezsin. Bilmiyorum hatırlıyor musun? Anne ve baban şeker hastası şuan adını hatırlamasam da babanın başka bir hastalığı var. İlaçlarını sigorta karşılayamıyor. Söyler misin aileni gururun peşine sürükleyip götürecek misin?"

Mine'nin gözleri doluna güldüm. Benim iznim olmadan hiç kimse buradan çıkıp gidemezdi. Mine ellerini yumruk yapmış sıkarken içeriye Hacer Hanım girdi. "Kızım sana yemek getirdim ye de hemen kendine gel."dediğinde Mine'yi bir hıçkırık aldı. İkisi duygusal anlara girerken bende daha fazla onlara tahammül edemeyerek dışarıya çıktım.

Bir süre atların yanında vakit geçirdikten sonra tekrar eve dönmüştüm. Bu defa eve geldiğimde hiç kimse yoktu. Az önce Recep Amcanın sesi gelmemiş miydi? Birkaç defa Hacer Hanıma seslensem de karşılık alamadım. Eğer bu aptal kız düşündüğüm şeyi yaptıysa yemin ediyorum kimseye bırakmaz kendi ellerimle boğazına yapışıp nefesini keserdim. Hızla evden çıkıp müştemilata doğru yürüdüm. Kapıya gelince iki defa sesli şekilde kapıya vurdum.

"Emin Beyim." Karşımda Recep Amcayı görünce beni bir rahatlama almıştı. Bana ne odluğunu sorunca yalan atarak "Mine küçük bir kaz geçirdi de nasıl odluğunu merak ettim içeriye girebilir miyim?"

Normalde bu tarz konuşmazdım da müştemilat küçük olduğu için sesimin ona gidebileceğini düşünmüştüm de Recep Amca sözüme pek bir şaşırdı. "Bizim eve mi gelmek istiyorsun?"diye sorduğunda akılma eski anılar düştü. Küçüklüğümde babamın şerrinden kurtulmak için hep bu eve gelip saklanırdım.

"Rahatsızlık vereceksem sonra..."

"Olur mu hiç beyim geç içeriye başımızın üstünde yerin var." Dediğinde içeriye boynumu hafif eğerek girdim. Salona eşiğine Mine ile göz göze geldim. Önce yüzüme sonra da ayakkabılarıma bakmıştı. Tabi ya çıkarmayı unutmuştum. Bende kapıya gitmek yerine salonun eşiğinde ayakkabılarımı çıkartıp öylece salona girdim.

Hacer Hanım hoş geldin derken o da sadece gözlerini devirmekle yetinmişti. "Hanım bize kahve yap da içelim."dediğinde olur gibisinden başımı salladım. "Unutmadan Mine'nin çikolatasını da getir."

"Teşekkür ederim Recep Baba..."dediğinde kızım elmanı da almayı unutmadım demişti. Elma mı?"

"Recep Amca neden elma aldın. Dünyanın en iyi elmaları bizim bahçemizde değil mi? Babam özenle bezenle ekmişti." Babam gittiği her yerden bir elma fidanı alıp bahçemize ekerdi. Ben bunun sebebini merak ederken aklıma geçen ki olay geldi. Bu kız başıma daha çok bela olmadan bir an önce ondan kurtulmalıydım.

"Recep Amca bu hafta sonu dedemi ziyarete gitmek istiyorum. Yanımda giderken de Mine'yi de götüreceğim haberin olsun."

"Ne! Seninle asla bir yere gelmem. Baba söyle ona onunla kapı eşiğine kadar dahi gitmem."

"Neden bu denli şaşırdın Mine, seninle her yaz tatildin de giderdik. Tabi senin ki orada tatil değil de benim işlerimi halletmek. Babanda izin verdiğine göre benimle geleceksin değil mi Recep Amca, Mine benimle beraber gidecek?"



#Kısa.bir.tatil.olarak.düşüneneler.hayat.yanılgılardan.ibarettir.




#Tatildeğileziyet





#Emin.işkencesine.hazır.olun




AŞKIN YÜZÜ 🚬 BİZE SEN KALA 4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin