İnat keçi

16K 933 103
                                    

Erken uyu bolca dinlen. Oldu paşam başka bu bünyede zerre uyku bıraktın mı? Kesin bütün gece başımda tilkiler dört dönecek. Emin kapıyı kapatınca sesli şekilde oflayarak elimi belime koydum... Vay be sevgilisi lezbiyenmiş. Elimi ağzıma götürerek kahkaha atmamak için kendimi zor tutmuştum. Böyle bir adamın balerin sevgilisi olursa da olacağı buydu...

"Sanki senin evleneceğin adam pek nurlu biri de adama gülüyorsun..." Gülen yüzüm solunca yatağın ucuna oturup asık surat kapıya baktım. Keşke biraz daha kalsaydın keşke ilk aşkın ben olsaydım... Kendimi yatağa bırakınca uzanıp gözlerimi kapattım. Hayallar hayatlar dedikleri şey buydu.

"Ah Çiçek ah, Ayça tabiriyle gölgesi gibi karanlık biriydi ve sen bu adam deli gibi tutuldun. Buraya gelmeme yüzük bile engel olmamıştı. Peki, evlenince ne olacaktı. Her istediğimde bir bahaneyle soluğu onun yanında da almazdım. Ben onsuz ne yapacağım. "Ne olur gelip sarılıp seni bırakmam desen senden çok şey mi istiyorum."

Yatakta yan yatarak cenin pozisyonunu aldım. Burnumu çekiştirirken gözümden bir damla yaş akıp gitmişti. Ben bu adamı çok seviyordum ve canım çok yanıyordu. Bir kez daha burnumun direği sızlayınca dişlerimi sıktım. Ben katilime aşık olmuştum beni deli gibi öldürmek isteyen yalanlarlıyla zehirleyen adama sırılsıklam aşık olmuştum. Bütün yaşananları bilirken onu deli gibi arzulamakta neyin nesiydi...

Sabahı zor eden ben ilk ışıklarla yataktan çıkıp kahvaltı için Hacer Hanıma yardım etmiştim. Hacer Hanım pek fazla istemese de zamanı geçirmek için bahane olduğunu söylemiştim. Saat henüz sekize yeni vurmuştu ki Emin benim burada olduğumu tahmin etmemiş olmalıydı ki kahvaltı, diyerek mutfağa girmiş beni görünce ise susmuştu.

"Günaydın."dediğimde aynı şekilde karşılık vererek erkencisin, demişti. "Uyku tutmadı." Dediğimde de biraz etrafına bakınıp "Sabah yürüyüşüne ne derdin kahvaltı hazır olana kadar..."

"Hayhay..." Bende bunu bekliyormuş gibi onu onaylayarak peşi sıra sürmüştüm. Evden çıkıp taştan yoldan beraber yürümeye başladık. Sessizlik içinde yan yana yürürken gözüme kızaran elmalar çarpmıştı.

"Elmanın tam mevsimi tadına bakmalısın."diyen Emin, hayret verici şekilde elmayı dalından kopartıp bana uzattı. Ben ne oluyor gibisinden sert çehresine bakarken "Pardon..."diyerek uzattığı elmayı üstüne silerek bana tekrar uzattı. "Zehirli değil tadına bak."demişti. Ben ondan ne pislikler görmüştüm elmayı üstüne silmesi bence bir hiçti.

"Teşekkür ederim."dediğimde uzattığı elmayı bu defa geri çevirmeye elime alıp küçük bir ısırık aldım. Tadı gerçekten enfesti. Babasının tutkusunun sebebi belli olmuştu.

"Ben diyorum ki kahvaltıdan sonra beraber İstanbul'a gidelim..." Tam ona bakıp hayırdır diyecektim ki devam etti. "Ferit'in nikahı için orada olmam gerekiyor." Emin konuşmayı kesip bana bakınca "Ayça şahidinin senin olup olamayacağını sordu. Bende senin adına konuşmak istedim ne olsa artık sözlü birisin müstakbelin izin veremeyebilir." Laf sokmada da üstüne yok.

"Ne hakla, sözlüm olması ona gereksiz haklar vermez ve ben nikaha gelip şahit olacağım."dedim bir gazla Emin tekrar yürümeye başlayınca merakla edip "Sende Ferit'in şahidi mi olacaksın?"diye sordum.

"Hayır, ben böyle faaliyetleri sevmem şahidi başka bir arkadaşı olacak ama merak etme nikah olabildiğince sade olacak fazlıklara yer yok..." Acaba kızları sakın peşine takma mı diyordu? Normal düğün olsa kesin götürürdüm de söz konusu Ayça olunca bu konuda yorum yapmadım.

"Artık dönelim mi kızlar uyanmıştır."

"Pekâlâ, dönelim..."

Bu adamın sakinliği beni ürkütse de yeni hali hoşuma gitmişti. Eve ulaşıncaya dek benimle normal insanlar gibi sohbet etmeye çalışınca illaki altında bir art niyet aramıştım. Yine de bu halinden hoşnut kalmadım desem yalan olurdu. O karanlık mizacında sıyrılması en büyük artısı olmuştu. Ben bu gidişle adama ikinci kez aşık olabilirdim. Aklıma sözüm gelince parmağımdaki yüzüğü sıktım. Bunu yapmamalıydım.

Eve girdiğimizde kızlar uyanmış beraber kahvaltı bile yapmıştım. Aslında dünkü yemeğe orantılı kahvaltı fazla sıcak geçmişti. Kızların Emin'i sevdiklerine adım kadar emindim... Neden her yerde o vardı. Gitme zamanı ise hiç beklendik bir şey oldu. Burçin arabayı kendisinin kullanacağını söyleyip anahtarı almıştı. Arzu ile araca bindiklerinde benim Recep Amcalarla vedalaşmamı fırsat bilip gaza basıp beni burada yalnız bırakmışlardı.

Neyse ki Emin daha önceden bizimle geleceğini söylemişti de sesimi çıkartıp bozuntuya vermeden onun aracına binmiştim. Zaten çok geçmeden kızlar kaybolduklarını söyleyerek beni aramışlardı. İçimden onları kaderleriyle bırakmak vardı da sırf Emin iyice bana benzedin demesin diye bu duygumu dile getirmemiştim.

"Nikaha böyle mi gideceksin?" Sonunda bir çift söz eden Emin Bey beni birazcık sinir etmişti üstümdeki elbise de ne vardı ki bence çok sade bir o kadarda şıktı.

"Sen nasıl böyle gideceksen bende tam tamına böyle gideceğim yoksa itirazın mı var?" diye sorduğumda asıl derdinin eteğimin boyu olduğunu fark ettim. Onun gözü elbisenin etek boyunca gidince başımı diğer tarafa çevirdim. Bu mafya bozuntusu o kadarına karışmazdım. "Eve gidemem Emin gidersem tekrar çıkmam sorun olur. Önce nikaha gider oradan da eve geçerim."

"Sözlüne haber vermeyecek misin?" Sana ne be adam benim sözlümden diyerek haykırmak istesemde buz tutan ellerimi birbirine geçirerek konuştum.

"Haber vermediğimi nerden çıkardın?" diye sorduğumda sanki arkamızdan bizi takip eden kızlara bakıyormuş gibi göz ucuyla da ona da bakıp tekrar önüme döndüm.

İnat keçi... Bana laf mı sokmuştu... Az önce bana keçi mi demişti. Çiçek göz kısıp kulak kabartmakla biten cümleyi tekrar duyamazsın. Derin bir çekerek uzanıp radyoyu açtım. Şansıma denk gelen ilk şarkı gelin olmuş gidiyorsundu ki saniyesinde değiştirerek başka kanal açtım. Bu defa da işte gidiyorum hiçbir şey almadan... İçimden of, diyerek başka bir kanala bakmıştım. En iyisi pop dinlemekti Bundan sonrasına pek de karışmadım artık şansımıza ne çalarsa...

"Biz böyle gidiyoruz ama hediye almamız gerekiyor mu?"

Oha, bu adam da ki de fazla incelik. Benim bile aklıma gelmemişti. "İyi hatırlattın yoksa eli boş gidecektik İstanbul'a gidince kuyumcuya gidip hediye alalım..."dediğimde Emin gözlerini yoldan ayırmadan devam etti.

"Peki, ne almamız gerekiyor. Ben bu işlerden pek anlamam."

"Sen ve anlam veremediğin bir konu işte bu denli odunsun ama merak etme yanında Çiçek var. Hediye işi her türlü bende..."diyerek şimdiden ne almam gerektiğini düşünmeye başlamıştım bile...

"Peki, senin düğünde bana kim yardımcı olacak?"diye sorduğunda ona ters şekilde baktım. Sadece iki dakika laf sokmasa harika olurdu ama adamın huyu kurusun her şekilde can yakmayı başarıyordu.

"Söyledin ya beşi bir yerde alacağım diye... Tabi yok ben nüfuzuma uygun bir hediye seçeceğim dersen güzel kolye alabilirsin her kadın gibi bende takılara hayır demem." Madem büyük oynuyorsun bende eşlik ederim değil mi?

"Sadece kolye mi istiyorsun?" Eh sende yani sanki senle evleneceğim al bir tane bilezik gel işte neden zorluyorsun?

"Bilmem adı üstünde hediye özel osun istiyorsan eşi olamayan tasarımlara bayılırım. Tabi beyaz altın ya da değerli taşlardan oluşmalı ama sen bunları düşünme bir çeyrek kap gel diğerleriyle Furkan ilgilenir..."

"Haklısın bazen fazla düşünmemek ömrü uzatıyormuş..."






DİĞER BÖLÜMDE DÜĞÜNÜMÜZ VAR.

HERKESE HAZIRLANIP GELSİN...









AŞKIN YÜZÜ 🚬 BİZE SEN KALA 4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin