Taş binanın yaz kış soğuk koridorlarında yaşlı gövdesini zorla sürüklüyordu.
O yaşlı gövdesinde öyle büyük ve ürkütücü sırlar saklıyordu ki. . Bilmediği hiç bir şey yok gibiydi. Ayrıca bu bilgilerini kullanmayı bilmesi herkesi biraz korkuturdu. Onun karşısında saygılı olmaya zorunlu bırakırdı. Bu durum evin beyi ve hanımı içinde gecerliydi. Hatta o bölgede yaşayan herkes için. Herkes en çok da korkusundan ondan saygı ile bahsederdi.
Eski saraylıydı. Saraydan bile bu çok yüksek mevkiili beyin evine bir takım imtiyazlarla gönlü edilerek gönderilmişti. Yeni kral ve kraliçe bu curreti nasıl gösterebildiklerine şaşırırlardı bazen . Güya kahyalığını yapacağı bu malikâne görüntüde sarayı aratmayacak büyüklük ve ihtişamdaydı. Ve bu evde en yetkili kişi o olacaktı. Ki geldiği günden itibarende öyle oldu.
Yönetmek , insanları istekleri doğrultusunda kullanmak onun doğasında vardı. Onunla konuşmaya başlayan herkes ,konuşma bittiğinde tüm sırlarını, anlatılmamasi gereken herşeyi ona anlattıklarını farkederdi.
Ülkenin tüm üst düzey insanlarının en karanlık sırlarına sahipti. Ama bunu hiç bir zaman para karşılığı olarak kullanmadı. Bu uğurda çok büyük rüşvetler teklif edilse bile. Onun derdi parayla değildi. İsteği, tek isteği saygı görmekti. Ki ömrü boyunca da bunu aldı.
Bir çiftçinin kızının karşısında, ülkenin en ileri gelen insanlarının saygıyla eğilmesi onun için herşey demekti. Kralların, kraliçelerin, üst düzey yöneticilerin, okumuş yazmış bunca entelektüelin gözlerinde gördüğü saygı ona yetiyordu . Tek isteği de buydu.
Asaletin doğumla geldiği bir ülkede asil bir aileden gelinmedigi sürece saygı görülmediğini görmüştü ömrünce. Ülkenin en zengin tüccarının bile beş parasız kalmış asilinin yanında bir değer ifade etmediğini ve küçümsenerek bakıldığını da görmüştü. Onun için para hiç bir şey saygı ise herşeydi.
İnsanların korktuklarına saygı duyduğunu keşfettiği günden beri zeka oyunlarıyla herkesi kendinden korkutmayi başarmıştı. Bunun sonunda da hak ettiği saygıyı kendince kazanmıştı.
Saray oyunları ile ömrünü geçirirken evlilik yapmayı ihmal etmesi şimdiyse içinde bir pişmanlık duygusu yaşamasına sebeb oluyordu. Kendine uygun insanları küçümsemişti. Pek çok teklifte almıştı oysa. Ama hiçbiri ünvan sahibi biri değildi.
Kendi halinde küçük bir evde, mütevazi komşularla yaşayacak biri değildi o. Kalabalık, olaylı, entrikalı saray hayatını bir adam için bırakamazdı. Zaten bir süre sonra tekliflerde azalıp en sonunda da kesilmişti.
Çok güzel olmadığını biliyordu. Onun tüm sermayesi zekasıydı. Aptal bir adamla ömür geçiremezdi. Kendini böyle teselli ederdi. Yinede bazen küçük çocuklara içinden bir ah çekerek bakardı. Acaba hata mı yapmıştı?
Şimdi küçük bir evde, oğul yada kızlarından olma torunlarını kucağında oynatıp ,onlara masal anlatmak daha mı iyi, daha mı anlamlıydı bir kadın için. Bu düşünce rüzgarı bazen beyninden kalbini acıtarak geçerdi. Ama o güçlü yapısıyla bu rüzgarı savurup kaldığı yerden hayatın ona biçtiği rolü oynamaya devam ederdi.
Bir keresinde havai prensesin sergüzeştliği yüzünden komşu ülkeyle çıkacak olan savaşı engellemişti. Diğer ülkenin yaşlı prensi ile genç prensesi evlenmeye ikna edip savaşın eşiğinden döndürmüştü ülkesini.
Belkide yüzlerce genç erkeğin kanının dökülmesini engellemişti. Bu onun en büyük gururuydu ve o , tüm o gençlerin annesiydi artık. Yüzlerce çocuğun yetim, bir o kadar kadının dul kalmasını önlemişti .
Ne de olsa herkesin bir görevi vardı bu dünyada. Bazı kadınlar çocuk doğurmak, erkekleri tarafından yönetilmek için gelmişti bu dünyaya. Bazı kadınlar ise yönetmek için. O ise yönetenleri bile yönetmişti ömrünce.
Kral Wilhelm döneminde kendisine ayrı bir değer verir ve gizli gizli pek çok konuda buna devlet işleride dahil fikir danışırdı. Kendini o zamanlar kralın gizli danışmanı olarak görürdü.
Ağır gövdesiyle zorla ilerlediği uzun koridor nihayet bitmiş, evin kabul salonuna ulaşmıştı. İçeride iki genç adam kendisini bekliyordu.İkisi de zayıf, oldukça uzun boylu,düzgün fizikli ve yakışıklı sayılacak derecedeydiler. Giyimlerinden asil oldukları belliydi.İyice yaklaşınca iki adamda gerekli saygı ifadesinde bulundular.
Yalnız esmer olan; o, o olamaz dedi içinden. Bu adamı tanıyordu . Ama neden gelmişti yanına . Yaşadığı kasaba çok uzaktaydı ve bu genç adam kendisini de tanımıyordu . Bu ziyaretin anlamı neydi.
Ester, bir anlık şokun ardından bir koltuğa zorla oturdu genç adamlarında yardımıyla. Ne kadar çok benzemiş annesine . Sanki birden Sophie'nin gözlerini ,hayatı boyunca unutamadığı yaş dolu gözlerini görmüştü .
Bir süre bakıştıktan sonra esmer olan söze girdi. "Hanımefendi kendimi ve arkadasımı size tanıtmama müsaade edin. Oysa Ester onu çok iyi tanıyordu. Bu sefer korkma sırası Esterdeydi. Ne işi vardı burada yoksa , öğrenmişmiydi gerçeği .
Hayır ona bunu söylememek, hatta hiç kimseye söylememek konusunda ,herkesten Tanrı huzurunda söz alınmıştı. Neydi şimdi bu, geçmişin kirli sayfalarından çıkıp gelen tertemiz genç adam. Üstelik gözlerinin içi umutla parlayan, neşe dolu bir o kadar vakur.
Tanışma faslı bitince Ester onlar için hizmetçiden çay servisi yapıp gitmesini istedi. Ve artık ciddi bakışmalar başladı.İki tarafta herkesin herşeyi bildiği biliyordu.James tekrar söze girdi. "Sizin yanınıza gelmemi annem Silaj kontesi istedi ve tüm gerceği anlattı. Bu çirkin sırla gömülmek istemiyormuş. Bir tür günah çıkarmaydı onun için. Ama tahmin edersiniz ki hanımefendi benim içinse" biraz durakladı boğazındaki o yumrunun gitmesini bekledi "bunu size tanımlayabilmem çok zor " diyerek sustu.
Kısa bir sessizliğin ardından Ester söze girdi " tahmin edebiliyorum James". İçinden geçense zavallı çocuk oldu." Geç oldu yemeğe geçelim ardındanda odalarınıza geçip istirahat edin yarın konuşuruz olur mu James "dedi ve büyük yemek odasına geçtiler. İşte ester böyle imtiyazlı idi , sahipleri yokken bile kendi konuklarını evin her bölümünde ağırlayabilirdi. Ama bu iki genç adam ağırlamak istemeyeceği konuklardandı ve gelmemiş olmalarını çok isterdi.
Yaşlı kadına bu gece uyku yoktu . Geçmişin tüm çirkinliği su yüzüne çıkmıştı . Hesap günü gelip çatmıştı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kralı devirmek
Historical FictionAnnesinin kraliçenin nedimesi olması onun suçu değildi , sonuçta kralın oğluydu. Hakkı olan tahtı almak için savaşı başlattı. Hayatının aşkıysa, hayatının savaşını verirken karşısına çıktı. Şans iyi birşey, senden yanaysa