Loş odada açmış olduğum ışık tam da O'nun üstünde yanıyordu. Büyük müzik odasının sağ köşesinde bulunan kahverengi piyanonun koltuğunda oturuyordu. Kollarını piyanonun tuşları üzerinde kavuşturmuş başını kollarına yaslamıştı. Sarı renk ışık yanağına vuruyordu. Sarı kahkülleri alnını örtüyordu sanki üşümesini istemezmiş gibi. Biçimli kaşları yorgun göz kapaklarına şemsiye oluyordu. Uzun kiprikleri elmacık kemiklerini gölgeliyor göz altlarını okşuyordu. Tanrı tarafından oyulmuş kıvrımlı ucu kalkık burnu şu anda benim yapamadığım şeyi yapıp nefes almasını sağlıyordu. Kırmızı dolgun dudakları büzülmüş ve öne çıkmıştı. Süt beyazı teninde açık kahverengi minik lekeler bulunuyordu. Başının iki yanından sarkan uzun sarı saçları sırtına düşmüş arsızca kalçasına dokunuyordu. Üzerine giydiği beyaz gömleği gerilmiş gömleğin altına giydiği siyah rengi sütyenini belli ediyordu. Gömleğini süsleyen gri kravatı hafifçe gevşetilmiş, boynundan sarkıyordu.Huzurlu bir şekilde inip kalkan göğsü bana nefes almam gerektiğini hatırlattı. Cidden ne zamandır nefesimi tutuyordum?
Yutkunup bakışlarımı ince beline indirdim. Tanrım beli nasıl bu kadar ince olabilirdi ki? Belindeki siyah pileli eteği kalçasının biraz altında bitiyordu. Bulunduğu pozisyondan dolayı açılan kısa eteği bacaklarını gözler önüne seriyordu. Sanki biraz daha açılsa iç çamaşırı görülecekti. Uzun ince bacaklarını çaprazlamıştı. Bakışlarım en son ayaklarındaki ruganlarda son buldu.
Orada durup dakikalarca inceledim onu. Yeniden yeniden betimledim. Süzdüm tekrardan baştan aşağı. Bir eksik olmamalıydı onun tabirinde.
Ağlamak istiyordum. Gerçekten ağlamak istiyordum. Bir süre kendime gelmeyi denedim ama olmadı. Ateş basmıştı bedenimi. Hareket edemiyor, kımıldayamıyordum. Sonunda O'na yaklaşmayı akıl edebildim. O kadar yaklaşmıştım ki nefesinin tadını hissedebiliyordum damağımda. Ellerimi korkarak parlak sarı saçlarına götürdüm. Başından başlayarak beline kadar okşadım. Yumuşacıktı. Hareket eden saçlarının müthiş kokusu aciz burnuma doldu. Yaklaştım ve saçlarından bir tutam alıp burnuma götürdüm. Titrek bir nefesle içime çektim uyuşturucu gibi. Başım dönmeye başladı. Gözlerim karardı. Dizlerimin üzerinde çöktüm ve nefes almaya çalıştım.
Çok saçma, diye mırıldandım kendi kendime. Çok saçma. İlk görüşte bu kadar kapılmış olamam. Çok saçma. Kendimi inandırmaya çalışıyordum böyle bir şeyin gerçek olamayacağına. Gerçek olamaz! Bağırdım içimden. Ama sesimi çıkaramadım uyanır diye. Kıyamadım.
Yavaş yavaş bilincim yerine geldiğinde toparlanmaya çalıştım. Hafifçe gülümsedim. Anlık bir şeydi. İyi değildin Jennie ve anlık bir şeydi. Bitti. Basit bir kız işte. İç sesim beni avutmaya çalıştı. Beynim hemen inandı ama kalbim dinlemedi bile. İşte o zaman anladım insan beyninin ne kadar işe yaramaz ve aptal olduğunu...
ie
190116
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PIANIST |JenLisa|(yeniden düzenleniyor)
Fiksi PenggemarLalisa Manoban piyanolara aşıktı, Kim Jennie ise O'na...