4

1.4K 116 7
                                    

Sabaha doğru burnuma dolan büyüleyici koku ile uyandım. Bu koku çikolata gibiydi.

Yorgun göz kapaklarım hafifçe aralandı. Görüş açıma pembe bir şey girdi. Daha net görebilmek için gözlerimi birkaç defa kırpıştırdım. Büyük müzik odasını kaplayan loş sarı ışık gitmiş yerine güneşin kahkahası dolmuştu. Loş sarı ışık gitmiş, diye mırıldandım kendi kendime. Ve o an aklımda şimşekler çaktı. Gitmiş. Gitmiş. Gitmiş. Kokusunu da alıp gitmiş.

Telaşla ayağa kalktım. Eğer henüz gitmişse hala şansım vardı. Ayağa kalkmam ile yere bir şey düştü. Ayaklarımın ucunda küçük pembe bir şey vardı. Eğildim ve elime alıp baktım. Bu toz pembe renginde bir hırkaydı. Düğmeleri yıldız şeklindeydi. Ellerimin arasındaki pembe hırkayı yüzüme yaklaştırdım. Biraz bekledim ve burnumu gömdüm hırkaya. Bu O'nun kokusuydu. O'nun çikolata kokusu. Sabah uyanıp üzerime örtmüş olmalıydı. Ama dün üzerinde sadece ince beyaz gömleği vardı. Bu hırka nereden çıkmıştı? Gökten mi düşmüştü? Ya da belki de ben kokusundan sarhoş olmuş ve görememiştim. Evet ikincisi daha mantıklı gibiydi.

"Jennie-ah!" Adımın seslenilişi ile müzik odasının kapısına yönelttim bakışlarımı. Bu ince ve cırtlak sesi her yerde tanırdım. Bu ses benim aptal arkadaşıma aitti. "Ne işin var senin burada?" Hesap soruşuna gözlerimi devirdim ve yanıma gelişini izledim. "Sana da günaydın Jisoo." Dediğim şey ile kaşları çatıldı. İşaret parmağı ile kulağıma bir fiske vurdu. Tanrım gerçekten acımıştı. Ben kulağımı ovalarken o devam etti. "Ben senden iki yaş büyüğüm. Unnienim ben senin ya düzgün konuş." Yeniden bir göz deviriş. "Aferin aferin. Benim sana sormam gereken bir şey var. Sen hiç..." Duraksadım ne diyeceğimi nasıl anlatacağımı bilmiyordum ki. "Eee." Dedi Jisoo sabırsızlıkla. "Hiç uzun sarı saçlı, kahküllü, zayıf ve uzun boylu bir kız gördün mü?"

Güzel bacaklı demeyi unuttun, dedi iç sesim. Kes sesini, diye bağırdım ona. Ben sapık değilim. İç sesim ile olan kavgam Jisoo unnie ile bölündü. "Müzik kursunda mı?" Olumlu biçimde başımı salladım. "Sanırım gördüm. Her çarşambaları buraya geliyor ve onu hiç siyah dışında bir renk giyerken görmedim." Ama dün giymişti. "Bugün günlerden ne?" Göz devirme sırası ondaydı. "Perşembe. Mağarada falan mı yaşıyorsun sen? Neyse benim işlerim var. Sen de bugün piyanoların tozunu alacaksın."

Tam gidecekken kolundan tuttum. Bu hareketime şaşırmış gibiydi. "Peki unnie adını, adını biliyor musun?" Dudaklarını büzdü. "Üzgünüm tatlım. Onunla hiç konuşmadım adını da bilmiyorum." Dedi ve gitti. Beni yalnız bıraktı O'nun kokusuyla dolu odada. Elimdeki pembe hırkaya baktım ve gülümsedim. Pembe renginden hep nefret etmişimdir. Bugüne kadar...

                                  ie
                                                                               190122

PIANIST |JenLisa|(yeniden düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin