17

937 93 44
                                    

Beynim kendini salmıştı ve bütün görevini kalbime vermişti. Vermesi gereken en son şeye. Kalbim dakikalar önce sahip olduğu yükten kurtulmuştu. Ama şimdi ise bomboştu. Kocaman bir boşluk. Asla doldurulamayacak. Ama belki O gülümserse dolardı kalbimdeki boşluk.

Doktorun sesini duymamla irkildim. "İyi misiniz?" Yere sabitlenen bakışlarımı doktorun yüzüne çıkardım. Kaşları endişeyle havaya kalkmıştı. Ne zaman koyduğunu hatırlamadığım tek eli omzumdaydı. Zor bela nefes aldım ve kendimi konuşmaya zorladım. Çabuk kısılan sesim benim için işleri daha da güç kılıyordu. "İyiyim ben."

Chaeyoung'ın sözleri zihnimde yankılanırken çaresiz bakışlarımı yeniden doktora yönlendirmiştim. "Doktor O'nun hastalığı tam olarak ne?"

Kadın derin bir nefes aldı ve yutkundu. Kehribar rengi gözleri gözlerimin derinlerine inerken ne düşündüğünü tahmin etmeye çalışıyordum. "Ekstrasistol." Anlamsız bakışlarım ile yüzünü taciz ederken konuşmasına devam etti. "Halk arasında bilinen adı ile kalp teklemesi. İnsan kalbi normal olarak dakikada iki kez yavaş bir şekilde atar. Ama bazı stres, aşırı üzüntü, heyecan gibi durumlarda kalbe aşırı elektrik yüklenir ve normalde olduğundan hızlı atmaya başlar. Dakikada atması gerekenden hızlı attığı için iki atış sayışını bire düşürür. İki yavaş atışın yapacağı görevi tek hızlı atış yüklenir. Kalp teklemesi çoğu insanda görülür. O kadar ciddi bir sağlık sorunu değildir. Ama kullanılması gereken ilaçlar kullanılmazsa tehlike riski yeniden ortaya çıkar. Kalp teklemesi basit bir hastalıkmış gibi görünürken ihmalsizlik nedeniyle ölüme bile sebebiyet verebilir."

Doktorun uzun konuşmasından çıkardığım tek kelime ölümdü. Gerçekten ölüm neydi ki? Basit bir uyku muydu? Yoksa arkanda bıraktıklarının acı dolu çığlıkları mı?

"Sen ne dediğini duyuyor musun doktor? Ne demek ölüme sebebiyet verebilir?" Sinirden gözlerim kararmaya başlamıştı. Kadın yüzünde hiçbir tepki ibaresi bulunmazken konuşmuştu. "Sakin olun lütfen. Biz elimizden geleni yapacağız. Durumu şu an o kadar kritik değil." Doktorun söyledikleri yüreğime biraz da olsa su serperken umutla titreyen bakışlarımı ona çevirmiştim. "P-peki O'nu görebilir miyim? Lütfen Bayan ımm."

Doktorun asla sormadığım adı aklıma gelmezken mırıldanmıştım. Kadın gülerek sağ elini uzatmıştı. "Bom. Park Bom" Ben de zor da olsa tebessüm etmeye çalışmış ve uzattığı elini tutmuştum. "Jennie. Kim Jennie. Sorumu hala cevaplamadınız Bayan Park?"

Bayan Park bakışlarını üzerimden çekip az önce çıktığı yoğun bakım odasına baktı. "Hmm bilemiyorum Bayan Kim. Bu çok yanlış ol-." Sözünü telaşlı bir şekilde kestim. "Yalvarırım Bayan Park. Sadece birkaç dakika." Yaşlarla dolu gözbebeklerimden parlayan yansımasına bakarken gülerek cevapladı beni. "Peki, peki. Ama çok kısa sürsün." İki elini avuçlarımın arasına alıp teşekkür ettim. "Teşekkür ederim Bayan Park." Bana gülümseyerek karşılık vermiş ve yanımdan ayrılmıştı.

Toplayabildiğim cesaretim ile yoğun bakım odasına girmiştim. Ama girdiğim an görmüş olduğum manzara topladığım cesaretimi o hastane odasının zeminine düşürmüştüm. Burnumdaki sızlama gözlerimi ıslatırken ayaklarım benden bağımsız yaklaşmıştı hastane yatağında yatan bedene. Kollarının her yerinden borular geçiyordu. Burnuna da nefes almasını kolaylaştırmak adına boru takmışlardı. Parmağının ucuna kıstırdıkları şeyden uzayan kablo yatağın yanında duran siyah ekrana bağlanmıştı. Siyah üzerinde seyreden yeşil zigzaglı çizgiler kalbinin attığının kanıtıydı.

PIANIST |JenLisa|(yeniden düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin