Gittiğim yolun yarısını ellerim arkada bağlı bir şekilde geri döndüm. Dakikalardır beyaz ilaç kokan hastane koridorunda volta atıyordum.
Duvarın kenarındaki koltuklara oturan Jisoo sesli bir şekilde hayıflanmıştı. "Ahh Jennie başım döndü yeter dur artık! Sakin ol!" Dediklerini duymamla olduğum yerde çakılmıştım. "Jisoo nasıl sakin olayım ya?" Hiddetle sorduğum sorunun ardından durgunlaşmıştım birden. "Ya O'na bir şey olursa?" Dolmaya başlayan gözlerim görüş açımı bulanıklaştırırken kendimi tutmaya çalışıyordum. "Eğer O'na bir şey olursa kendimi asla affetmem unnie."
Jisoo unnie ayağa kalkıp yanıma geldi. Ellerini omuzlarıma koyup hafifçe okşadı. "O'na bir şey olmayacak Jennie. Hiçbir şey olmayacak." Gözlerindeki parıltıyı birkaç saniyeliğine de olsa görebilmiştim. "Umarım unnie, umarım." Yavaşça tebessüm etmiş ve kollarını bedenime sarmıştı. Ben de havada kalan ellerimi sırtında buluşturmuştum. Keşke şu an sarıldığım kişi Jisoo yerine O olsaydı.
Gözlerimin önünde canlanan masum yüzü gülümsememe neden olmuştu. Büyük çikolatalarını kocaman açmış bana bakıyordu. Kırmızı dolgun dudakları iki yana kıvrılmıştı. Ağzı kulaklarına varan gülümsemesinden öpmek istedim O'nu o an. İçimde alevlenen öpme isteğini bastırmam lazımdı. Ama yapmak istemiyordum. Eğer gerçekten bastıramazsam büyük ihtimalle kendimi tutamayıp muayene odasına girer ve O'nu öperdim dudaklarından. Dudakları... Bayılmadan hemen önceki titreyen solgun mor dudakları gözümün önüne gelince kalbimde anlamsız bir yük oluşmuştu. 'Lütfen Lalisa, uyan ve indir şu yükü kalbimden. Yalvarırım güzelim bunu bana yapma.'
Arka cebimdeki titremeyi hissettiğim an Jisoo'dan ayrıldım. Telefonumu arka cebimden çıkarıp arayan kişiye baktım. Chaeyoung'dı. Ah onu tamamen unutmuştum. Saniyelik süre zarfında kafamı telefondan kaldırdım. Gözlerim Chae'nin turuncu saçlarını gördüğü an o da hızla arkasını dönüp bize bakmıştı. Kulağındaki telefonu indirip cebine koymuştu. Koşar adımlarla yanımıza ulaşmıştı.
"Nerede O? Tanrım iyi mi? Uyandı mı? Jennie bir şey söylesene!" Soluk soluğa konuştuğunda ne diyeceğimi bilmediğim için susmuştum. Jisoo unnie anlamış ve konuşmaya dahil olmuştu. "Sakin olun lütfen. Her şey yolunda."
Chayoung öfkeyle parlayan gözlerini Jisoo'ya çevirmişti. "Sakin olayım öyle mi, sakin olayım. Ya ben kız kardeşimi size emanet edip gönderiyorum. Şu hale bak! Bir çocuğa sahip bile çıkamıyorsunuz!" Bağırışına karşı sinirlenmiş ve hiddetle çıkışmıştım. "Senin emanet ettiğim dediğin kişi O'nun sevgilisi. Sen kimsin de benim olanı bana emanet ediyorsun? Kendine gel! Ayrıca O'nun böyle olmasını ben de istemezdim. Birden bayıldı işte."
"Yine mi bayıldı?" Chaeyoung elini alnına götürmüş ve kendi kendine mırıldanmıştı. Ama duymuştum. Lanet olsun ki duymuştum. "Ne yani bu ilk olmuyor mu? Ne zamandan beri böyle? Benim neden haberim yok?"
Chaeyoung pot kırmanın verdiği utanç ile yüzünü buruşturmuştu. Ama konuşmamıştı. "Konuşsana Chaeyoung!"
Tam ağzını açmış bir şey diyecekken muayene odasından doktor çıkmıştı. Orta yaşlardaki kızıl saçlı uzun boylu kadın topuklularını yere vura vura yanımıza geliyordu. Onun bize gelmesine izin vermeden aramızdaki mesafeyi koşarak kapatmıştım. "Doktor, O nasıl? İyi olacak mı?" Nefes almadan sıraladığım sorular doktorun kaşlarını çatmasına neden olmuştu.
"Sakin olun lütfen. Maalesef hastanın durumu pozitif değil. Gerçekten çok kritik. Önümüzdeki iki saat çok önemli." Doktorun söyledikleri beynime kurşun misali saplanırken dilim tutulmuştu. Konuşamıyordum. Jisoo benim sormam gerekeni sordu. "Peki doktor hastalığı tam olarak ne? Yani neden bu hale geldi?"
Jisoo unnienin sorduğu sorunun ardından gözlerim Chaeyoung'a çevrilmişti. Gözleri donmuşçasına yere bakıyordu. Gözlerini kırpmadan yeri deliyordu gözleri ile. Daha da sinirlendiğimi hissederken doktor yeniden konuşmuştu.
"Nasıl yani siz bilmiyor musunuz? İki aya yakın bir süre boyunca ilaç kullandığını tespit ettik. Bu ilaçlar yeşil reçete ile veriliyor. On yedi yaşındaki bir kızın tek başına bu ilaçları alması imkansız." Doktorun sözleri üzerine Chayoung kafasını kaldırmış ve dolu gözleri ile doktora bakmıştı.
"O'na o ilaçları ben alıyorum. Yani öyleydi iki hafta öncesine kadar. Bana o ilaçların kendisini kötü yaptığını ve kustuğunu anlatmıştı. Artık teklemediğini söylemişti. İlk başta inanmamıştım ama sonra gerçek-." Chayoung'ın sesini cümlem ile bölmüş ve dehşete düşmüş sesimle konuşmuştum.
"Bir dakika, bir dakika. Teklemediğini derken? Tekleyen şey ne?" Sorduğum soru üzerine Chaeyoung bakışlarını doktorun üzerinden çekmiş ve bana çevirmişti. Gözlerinden akan yaşlar yanaklarına düşerken cevaplamıştı sorumu.
"Kalbi Jennie, kalbi."
Lütfen PIANIST'i sevin~..
Stay with JenLisa...
GB
190331
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PIANIST |JenLisa|(yeniden düzenleniyor)
FanfictionLalisa Manoban piyanolara aşıktı, Kim Jennie ise O'na...